Zam yağmuru hayatımızı iyice yoksulluğa mahkûm ediyor. Kara kış üstüne gelen zam yağmuru her geçen gün soframızda ekmeğimize katık ettiğimiz yiyeceğimizden biraz daha fedakârlık etmemize neden oluyor. Öyle ki daha önceden mutfakta bulunan bazı gıdaların kapıdan içeri girmesi için bütçeyi olağan üstü zorlamak gerekiyor. Zaten bazı tüketim maddeleri uzun zamandır sofralara gelemediğinden, tadını unuttuk. Teker teker sofralarımızı terk edenleri; bu gidişle adını bile hatırlamakta zorlanacağız.
Sendikaların yaptıkları araştırmalarda ve yaptıkları açıklamalarda; dizginlenemeyen enflasyonun gün geçtikçe yoksullaşmayı arttığını ve açlık sınırına doğru sürüklenildiğine dikkat çekmektedirler.
Elektriğe yapılan zamlardan sonra doğalgazın yanına iyice yaklaşılamaz oldu. Kış etkisini arttırdıkça faturalar da katlanarak gelir oldu. Sorun sadece elektrik ve doğalgaz faturalarıyla da bitmiyor. Ev sahibi olmayanlar için kiralar da işin cabası. Maaşlar daha cebe girmeden faturalar, borçlar derken eriyip gitmektedir. Evdekilerin yemesi içmesi, ulaşımı, çocukların okul masrafları nasıl karşılanacak.
Bu durumu yaşayan asgari ücretli ya da günübirlik kazananlar, yoksulluk ve açlık sınırında yaşayanlar için ayın sonu nasıl gelecek diye akla karayı seçmekten bitap düşmektedir.
Kendini dolara endeksleyen fiyatlar, dolar düştüğünde fiyatların neden düşmediği sorunu birçok kişinin kafasında cevabı bulunmayan soru olarak kalmaktadır.
Kara kışın faturası ağır. Kara kışın bahara evrilmesini beklemek ise kolay değil. Ama her kışın sonu bahardır. Umudu kaybetmemek gerekir. Çünkü elde bir tek o kaldı. O da giderse hayat tümden anlamını yitirir. Kışın ayazını yiyen, soğuğunu yaşayan, herhalde bir daha yazın sıcağından yakınmaz. Şimdiye kadar olduğu gibi bu kış bahara dönecektir. Yaz da gelecektir. Yaz güneşi kışın ısıtamadığımız kemiklerimizi, iliklerimize kadar ısıtacaktır.