Farklı bir açıdan farklı bir hikâye yazarak bir şeyler anlatmaya çalışmak istiyorum. Tam da siyasetin en kızgın, en ateşli, herkesin birbirine ‘Mavi boncuk’ dağıttığı atmosferin içindeyiz. Kimileri kendini ‘Hakkı’ olan Milletvekilliğine hazır, kimilerinin de yaptığı görüşmelerden çıkardığı sonuçlar çerçevesinde adaylığına kesin gözüyle baktığı ‘Ciddi’ bir sürecin içinden geçiyoruz.
Hareketli bir ortam var, parti yöneticileri son derece keyifli, mutlu, aynı zamanda etki alanı içinde bulunan çevresine umut aşılamaya dönük eylemlerini sürdürüyor. Bunlar, siyasetin alışıla gelmiş dönemsel ‘Çok güzel hareketler’ manasında tanık olduğumuz ritüelleridir.
Şu an bütün partilerde aday adaylık başvurusu yapan herkes birinci sırada olacağı inancı içinde yastığa başını koyduğu andan itibaren uyuma terapisi için koyun sayacağına, Milletvekili yeminini ezbere okuma gayretini daha çok önemsiyordur diye düşünüyorum. Bunların tamamı elbette ki yurttaş olmanın sağladığı demokratik hakların kullanımına dönük hürriyetler sınıfından sayılıyor.
Birinci sırada olma, sonra seçilme hayalinin Diyarbakır ve bölge illeri için gündem olduğuna özellikle vurgu yapmak istiyorum, çünkü HDP ya da Yeşiller Sol Partinin tartışılmaz gücünün karşısında gerçekçi bir tutum. Sonrası bireyin aidiyet hissettiği partiye hizmeti bir görev olarak algılamak gerekiyor ki, iktidar olmayan partilerin böyle bir yoğun ilgiye mahzar olduğu görülmemiştir.
Diyarbakır Ak Partide önceki seçimlerde 250-300 civarında başvuru yapılırdı, şimdi 90 civarında diye duydum. Cumhuriyet Halk Partisine önceki seçimlerde aday adaylık başvurusu çok sınırlıydı, hatta yok hükmündeydi. Aday adaylık başvurusu için de kimse para yatırmazdı. Şimdi, çok yoğun bir başvuru var, bir de 33 bin TL’lik başvuru ödentisi de ödeniyor.
Bunları niye rahat yazıyorum; 2015 Kasım seçimlerinde CHP’den birinci sıra Milletvekili adayı olduğumda 5 bin TL’yi hiç düşünmeden bankaya yatırmış sayılı kişilerden olduğum için.
O günlerden bugünlere gelirken, yoğun ve baş döndürücü ilgi, alaka, CHP açısından son derece sevindirici bir durum. Bu durum hem CHP açısından hem de yoğun ilgi gösterenler açısından aslında bir test. İktidar yolu açıldığı için başlayan yoğun ilgi, ilginin tarafları, beklentilerine cevap alamadığında kalıcı olacak mı, olmayacak mı?
Bu önemli!
Yeni katılımların dışında, şimdilik değerlendirmeye tabi tuttuğumuz CHP tabanının kalıcı özelliği iktidar olma ile ilgili değil, inanmakla ilgili bir durum. Son 20 yıllık tablo, bunun ciddi göstergesi. İktidar takipçisi çok az sayıda birey dışında kimse bir yere gitmemiş, bunun yanı sıra büyük çoğunluk herhangi bir talepte de bulunmuyor. ‘Yeter ki, bu iktidar gitsin, özgürlük, demokrasi, hak, hukuk, adalet tecelli etsin’ diye düşünen gerçek partililerin özverisi saygıyı hak ediyor.
Yenilere naçizane geleceğe dönük tavsiye, aynı zamanda kalıcılığa işaret eden, demokrasi adına, halka hizmetin dönemsel olmadığına, kalıcı olması gerektiğine dair bir yazı oldu, bence iyi oldu. Bir örnek ile meseleye nokta koyayım. Diyarbakır, kayyumlu yönetimin hırsızlık, vurgun, aymazlık döneminin içinden geçti, herkes Diyarbakır’daydı, ancak çok az sayıda bireyin sesi çıktı. Hala onların etrafında dolanıp nemalananlar var. Sesi çıkan çok az sayıdaki kişileri biliyoruz, hiç karşı çıkmayıp şimdi, şu ya da bu partide adaylık yarışına girenleri de çok iyi tanıyoruz. Aralarında soyguna ortak olanlar da var!
Kenti soyanlara karşı çıkmayanların şimdi finale giderken sesini duymaya başladık.
Olsun, yine de erken ya da geç, herhangi bir zamanda zulmedenlere karşı verilen, başlatılan her mücadele kıymetlidir. Ben sadece düşündüklerimi samimi bir sohbet ile paylaşmak istedim. Herkesin kalan zamanı samimi olsun, dostlukla bezensin.
Dostlukla, samimiyetle elde edilen miraslar kalıcıdır.
Rant ile elde edilenler ise; tanık olduğumuz gibi, deprem enkazının altındadır.
Sonuçta; Kim ya da hangi parti, vekilliği ne kadar hak ediyor, ona da halk karar verecek.