Türkiye, halkları ile birlikte yeni bir sürece ve yeniden bir yapılanmaya doğru yol alıyor. Çözüm, barış, demokratikleşme süreci de yeniden yapılanmanın, yeniden bir dizaynın önemli unsurlarıdır. Tek partili dönemden çok partili döneme geçilmesinden bugüne kadar devam eden süreçte kendisini yenilemeyen sistem değişimin, yeniden yapılanmanın dayatması ile karşı karşıya.
Türkiye bu dayatmayı doğru algılayacak mı, algılamayacak mı?
90 yıllık statükonun devam etmemesi yönünde bir karar verecek mi?
Siyasi parti kanunlarından Kürt meselesine kadar uzanan sayısız sorunlarının çözümü noktasında bir kararlılık göstermesi halinde Türkiye’nin önümüzdeki 100 yılının örnek bir yüzyıl olma ihtimali çok yüksek. Özellikle Kürtlerle ilgili sorunlarını eşit yurttaşlık temelinde doğru bir çözüm stratejisiyle buluşturması halinde Türkiye’nin diğer sorunlarının çözümü de son derece kolaylaşacaktır.
Bu nedenle; 30 Mart seçimlerinden hemen sonra ortaya çıkacak tablo ne olursa olsun, eski statükocu anlayışın üzerine bir daha açılmamak üzere siyah örtü örtüp, bembeyaz, şeffaf bir örtü üzerine yeni ve herkesi kucaklayan yeni bir Türkiye tablosu resmetmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımızda duruyor.
Cumhurbaşkanının seçimi ve ardından yapılacak genel seçimlerin de yakın bir tarihte olması, 30 Mart tarihinden hemen sonra hareketli günlerin başlayacağına işaret ediyor. 30 Mart’ta ortaya çıkacak olan tablo, her iki seçimin de nasıl bir sonuca hitap edeceği konusunda daha net fikir verecektir. Ancak, ortaya nasıl bir tablo çıkarsa çıksın siyasi partiler kanunu, yeni anayasanın tamamlanarak devreye sokulması, yüzde 10 barajı gibi engelin bir an önce ortadan kaldırılması yeniden yapılandırılması gereken Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli olacaktır. Aksi durum, statükonun korunarak devam ettirilmesi anlamına geleceğinden, sıkıntıların katlanarak devam etmesine zemin hazırlayacaktır.
İktidar ve muhalefet partilerini bu nedenle büyük sorumluluk bekliyor.