Zor ve sıkıntılı bir hafta başladı siyaset dünyasında. Özellikle CHP’nin tek başına liste çıkaracağı illerde şimdiye kadar adaylarını netleştirip seçim çalışmasını başlatması gerekiyordu, ancak kurulan ortaklık düzeni buna müsaade etmedi.
Diğer partiler rahat, aldıkları, alacakları her şey onların kazanç hanesinde artı olarak duracak.
Zor olan Cumhuriyet Halk Partisinin durumudur ki, eksileri artıları sandıklar açıldıktan sonra netleşecek. Görünen tek kazanç, hepimizin beklentisi olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı olacak.
Gerisi kayıp-kaçak!
Herkes oturmuş, kendi adayının netleşmesini bekliyor.
Anlamak zor.
Aslında şimdiye kadar hazırlıklar bitmeliydi, çünkü karşıda bitmiş bir iktidar var. Böyle bir durumda olmalarına rağmen, onlarında 20 yıllık tecrübesini unutmamak gerekiyor.
Sonuçta çok tecrübeli bir rakip var.
Karşısında ise birbiriyle yarış halinde olan partiler, aday adayları, ittifak mensupları var.
Siyaset koridorunda şu an için ‘çelme’ enflasyonu hâkim.
Takan takana!
Buna küçük azınlığın İktidardan nemalanma yarışı da diyebiliriz.
Özellikle sosyal demokrat, sol partiler açısından soruyorum;
Kadrolar neden hazır değil?
Bu yarıştırma niye?
KPSS başarısı mı ölçüyoruz?
Siyaset koridorunda LGS yarışı mı yapıyoruz?
CHP, yukarıdan baskın, aşağıdan vurgun yemiş vaziyette duruyor.
Kemal bey Cumhurbaşkanı oldu diyelim.
Ya sonrası?
Parlamentodaki sayı onun ve CHP’nin lehine değilse ne olacak?
9 Nisan, siyaset kulvarından nemalanmak isteyenler için son gün!
O günü kıyamet günü olarak da nitelemek mümkün.
CHP’liler için sıkıntı yok, demokrasi yarışının parçaları oldukları için yıllardır adaylık, aday adaylığı, delege seçimleri gibi demokratik yarışın parçası oldular, sonuçları normal karşılarlar. Buna alışkın olmayan kesim, dışarıdan getirdikleri alışkanlarının esiri olurlar. Yüksek beklentilerine cevap bekleyenler dağılır, sahada çalışmaz. Mevcut iktidarın pazara sunduğu sonsuz nimetler onları yine ait oldukları yerde bir araya getirir.