SapanHDP denemesi, kamuoyuna kaçırılma gibi yansıyan katılımlar, ailelerin buna karşı gösterdiği tepki, demokratik İslam konferansı çalışması, PKK tabanında ve onun dışındaki geniş destek ağında gördüğümüz kadarıyla bir rahatsızlığın gündemini oluşturmuş durumda ve yoğun tartışılıyor. Bu konular aynı zamanda PKK politikalarına karşı duruş sergileyen diğer siyasi oluşumlarında gündeminde.
Oluşan bu gündemi gazeteci olarak tarafsız bir gözle izlemeye çalışıyoruz. Belki de savaş koşullarından olsa gerek, kuruluşundan bu yana kamuoyu nezdinde PKK’nin politikaları yâda o eksende yürüyen çalışmalar bu kadar tartışma konusu değildi. (İçe dönük tartışma, eleştiri-özeleştiri konusunu ayrı tutuyorum)
Derin, uzun, tumturaklı cümlelerle sözü uzatmaya hiç gerek yok. Bir yılı aşkın bir süredir PKK’nin fiili olarak başlattığı siyasallaşma döneminin dayattığı yeni bir süreç var ve çok süratli yürüyor. Silahlı bir savaşın yeniden başlama ihtimali giderek zayıflıyor ve yerini siyasal bir ‘savaş’ ortamına terk ediyor. Varlığı sadece Ortadoğu ile sınırlı olmayan PKK/KCK kadrolarının siyasal üretim endeksi çok yüksek ve son derece donanımlı. Kandil ve Abdullah Öcalan arasında eşgüdüm içinde yürüyen bir yıllık sürecin ayak izleri takip edildiğinde bunu net bir şekilde görmek mümkün.
Silahların susması, kanın dökülmemiş olması genel bir kabul gördü. Bu politikaların olumlu yansımaları sonucu kendi dışındaki kesimleri de ikna eden, bu nedenle destek alan /PKK-KCK/ için gözden geçirilmesi gereken yeni bir süreç mi başlıyor?
Sanırım bu soru üzerinden meseleye bakmak gerekecek. Kürdistan’ın dört parçasında politik siyasi bir figür olarak varlığını ortaya koyan PKK, asıl dayandığı tabanının bulunduğu Türkiye coğrafyasındaki politikalarıyla diğer alanlardaki politikalarını birbirinden ayırarak sunması gereken bir dönemin başlangıcına tanık oluyoruz gibi.
*Bir kesim ‘savaş bittiyse çocuklarımızın ne işi var dağda’ diye soruyor.
*Misyon olarak en son BDP’de ifadesini bulan ve parlamento çatısı altında yıllardır siyaset yapan taban, HDP denemesi karşısında şaşkın ve ne olacak sorusunu soruyor.
*Sol-sosyalist düşünen bir kesimde, son dönemlerde öne çıkarılan İslami söylemler çerçevesindeki örgütlenmenin gideceği noktayı ve onun gerisine düşme kaygısını taşıyor.
Çatışmalı dönemde, işin doğası gereği sorgulamayan, parti kararlarını tartışmayan, uygulayan büyük çoğunluk şimdi, siyasallaşma döneminin doğası gereği biriktirdiklerini ve ortaya çıkan yeni durumu tartışmaya ve sorgulamaya açıyor. Bundan daha doğal bir durum olamaz. Bu durumu, Kürtler arasında gecikmiş, ancak olumlu bir beyin çatışmasının başladığı bir dönem olarak algılamakta yarar var.
Kısa sürede çok süratli yürüyen sürecin içine sığdırılan sayısız politik üretimden dolayı kafalarda oluşan çelişkilerin, kaygıların giderilmesi zaman alacak gibi. Savaş ortamının siyasallaşmaya evirildiği dönemden dolayı KCK/PKK, halkın sesini daha fazla dinleyerek, Türkiye’de gerçekleşen seçimler dönemine endeksli politikaların dışında zamanın ve tabanın ruhuna uygun pratik politik yaklaşımları devreye sokabilir/sokmalıdır.