Gündüz ortası elinde fenerle dolaşan filozofumuz; adam arıyorum adam, diye bağırır! Sizler adam değilsiniz, demeye getirir! Ve bir başka gün meydanda:” Hey, adamlar; buraya gelin!” der. Yanına gelenleri de ben adam arıyorum, sizleri değil diye sopayla kovalar!
Yoksullara hakaret eden bir hırsıza Diyojen:” Yoksul olduğu için asılan adam hiç görmedim; ama hırsız olduğu için asılan çok adam gördüm!” der.
Daracık bir köprüde zengin ve kişiliksiz biriyle karşı karşıya gelir. Köprüyü geçmeleri için birinden birinin çekilmesi gerekir. Zengin züppe, Diyojen’e: “ Ben bir serseriye yol vermem!” diyor. Diyojen, yana çekiliyor, ben veririm, diyor!
İnsanlar dilencilere yardım ediyor da niçin filozoflara yardım etmiyor sorusuna, Diyojen’in cevabı: “Çünkü insanlar bir gün kör veya topal olacaklarını düşünüyorlar; fakat hiçbir zaman akıllarına filozof olacakları gelmiyor!”
Sinoplu Diyojen, Sinizm öğretisiyle Kinik felsefenin kurucularından olmuştur. Doğal yaşamı, çileciliği önemsemiştir. Dünyevi ayrıcalıklar, umurunda bile değildi! Ne lüks hayatı ne de sefahatı arzuluyordu. O, bilgeliğin ışıltısına gömülmüştü. Ve ondandır bugüne yaşayarak geliyor!
Diyojen, yeryüzünde en iyi şey özgür olmaktır, der. Yeşillikler yıkadığı bir gün yanına gelen Platon, ona:” Dionysos’un sarayında yaşamayı kabullenseydin yeşillikleri yıkamak zorunda kalmazdın!” diyor. O da yanıt veriyor: “ Sen de yeşillikleri yıkama yürekliliğini gösterebilseydin, Dionysos’un hizmetkârı olmazdın!”
Hâkimlerin, devlet hazinesinden bir şişe çalmış adamı götürdüklerini görünce: “ İşte büyük hırsızlar, küçük bir hırsızı götürüyor!” der.
Diyojen, kendi zamanında da ünlenmiş bir filozoftu. Ve yaşadığı dönem, filozofların saygın olduğu bir dönemdi. 2400 yıl önce Sinop’ta yaşamış filozofun ünü, o dönemin Makedonya Kralı Büyük İskender’e de ulaşmıştı. Diyojen’in, önceleri tahta bir fıçıda yaşadığı rivayet edilir.
Büyük İskender; ülkeler fethederek gelir, bir bahar sabahı Diyojen’in karşısında saygıyla dikilir :” Dile benden ne dilersen!” der. Diyojen’in:” Güneşimi engelleme yeter!” ya da “Gölge etme başka ihsan istemem!” dediğini aktarır filozoflar. Tarihe kazınan bu laf, tabi ki önümden çekil de güneşleneyim masumiyetinde bir anlam taşımıyor! Büyük İskender’e:” Güneşimle aramıza girmişsin, çekilir misin?” demiyor! Kinaye( Değinmece) sanatının; mesajı, mecaz anlamda olan hem gerçek hem mecaz anlam taşıyan sanatın en güzel örneğidir!
Diyojen özdeyişleri de atasözleri gibi kinayeli sözlerdir. Ve ondan ötürüdür zamana karşı dayanıklıdır. Diyojen; Büyük İskender’e, senin zorbalığınla çekip gitmen en büyük güzelliktir, diyor! Kinik felsefenin başkaldırısındaki küstahlık; kinaye sanatıyla birlikte tariz(taşlama-dokundurma-iğneleme-hiciv-yergi) sanatını da taşımıştır dile.
Sinoplu Filozof Diyojen’in, büyük İskender’e:” Dışarıdan güçlü görünebilirsin; ama savaşlar içeride kazanılır!” dediği rivayet edilir.
Büyük İskender; insanların katledilip topluca gömüldüğü çukurda, Diyojen’in kemikleri karıştırdığını görüyor. Gayet şaşkın bir halde, ne yaptığını soruyor. Diyojen’in yanıtı muhteşemdir: Babanızın kemiklerini arıyorum; ama hangileri kölelerin kemiğidir, hangileri babanıza aittir, anlaşılmıyor!”
Diyojen’in ırkçılığa salvoları müthiştir!
Tatsız, yavan bir döneme düştük. Ne yazık ki ne Diyojen’lerimiz ne Nasrettin Hoca’larımız ne de Hacivat-Karagöz’lerimiz var. Kavuklular, artık başka bir alanda boy gösteriyor! Her yerde güce tapanlar ve dalkavuklar var!
Furuğ FERUHZAD “Ben, yüreğini yitirmiş bu zamandan korkuyorum.” demiştir. Gerçekten de öyle! Sanki şu günlerdeki toplumsal psikolojimizi dile getirmiş.
Yüreğini konuşturan insanlar gittikçe azalıyor. Gözlerindeki dolar işaretiyle dünyaya bakan yaşamasız zavallılar çoğalıyor. İnsanları yaşatma değil de öldürme derdindeler! Ne dayanışmanın sıcaklığını yaşamışlar ne paylaşmanın güzelliğini! Sevgisiz ve kinliler! İnsanlarla benzerliği sadece doğmak, büyümek ve ölmek olan yaratıklar sarmış ortalığı!
Hayat, tozpembe yaklaşımı kaldırmıyor; ama zifiri karanlıkları da hiç kaldırmıyor! Güzel insanlar, her dönemde yaşamışlardır! İnsanlığın yürek vuruşları ölümsüzdür. Karamsarlığın kapladığı dönemler olmuştur; ama insanlık ölümsüzdür!
Yüreğini konuşturmasını bilen insanlar ey! Ey özgür yürekli, güzel insanlar! Bir arada özgür ve eşit; ama mutlaka! Yeter ki elbirliğiyle özgür bir geleceğe ve güzelliklere evet ve mutlaka diyelim!
NOT: Halepçe Katliamını lanetliyorum. Unutmadık, unutmuyoruz, unutmayacağız! Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan, o aşağılık saldırıyı da lanetliyorum. Kahrolsun ırkçılık ve katiller!
Aydın ALP