Dil, bir gereksinim ürünüdür. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlayan bir sesler ve işaretler sistemidir. Sadece haberleşmeyi ve bildirişimi sağlamakla kalmaz, yaşamdan kaynaklanır; ama insanın somut olarak ulaşmadığı ya da ulaşmayı düşünmediği yaşamın derinliklerine de sokulur. Bilinmezliğe belli belirsiz bir ışık yayar. Dilin tek başına anlamlı(l) en küçük birimi en küçük yapıtaşı olan sözcükler de bir gereksinim ürünüdür. İlk türetildiklerinde bir tek anlamı (konuşma, ilk, gerçek, temel, sözlük, günlük) karşılayan sözcükler, zamanla hem biçimsel (yalavuz, karındaş) hem de anlamsal (yüreksiz, kafalı) yönden evrimleşir. Yaşam nasıl zamanla gelişiyor, değişiyor, örgünleşiyorsa, yaşamı karşılayan sözcükler de yaşama paralel olarak evrimleşiyor, değişiyor, zenginleşiyor. Bu, bir nevi anlam genişlemesi, anlam boyutlanmasıdır(2).
SEVGİNİN BEDELİ
Ah, sevginin doğurduğu yanılsama duygusu!/ Bir akrebi bile insana/ Kollarını açmış/ Koşa koşa kucaklamaya gelen/ Bir dost sandıran yanılsama duygusu…
Ah, âşkın doğurduğu kutsal aldanma!/ Büyük saflık/ Ne demeli sana?
-Ne kadar çatar görünsem de/ Dokunamadığım bir kelebektir yüreğim/ Hiçbir zaman, hiçbir güzelliğe/ Elveda demedi, demez de…
Defalarca yanıldım, ama tanıdım artık onları/ Sabahları yataklarında akrep olarak uyananları/ Beqo Ewan’ları, yani çağdaş Brütüs’leri/ Antonius Salier’leri/ Enseleri kalınsa Drakula’ları olurum/ Tuzu kuru olanlar sokulamaz yanıma!/ Mağdur ve yoksulsalar ama/ Yani basbayağı bir çöl akrebi/ Varsın sançsınlar, öncesinden kıyamam!/ Olur ya belki yanılıyorumdur!/ Belki de değişebilirler/ Akrebi sırtında karşıya geçiren kurbağa misali/ Bile bile lades yani!
Ben efsunluyumdur zehre karşı/ Barbar bir geçmişim var hem/ Gündüzleri horoz gibi öterdim/ Geceleri kurt gibi ulurdum sokaklarda/ Ta çocukluğumdan ve ilk gençliğimden/ Yani her zaman iyi değilimdir/ Başka ne desem?/
Defalarca yanıldım, tanıdım artık onları/ Sabahları yataklarında akrep olarak uyananları/ Tuzu kuru olanlar, sokulamaz yanıma!/ Çaresiz ve garibansalar ama/ Yani basbayağı bir çöl akrebi/ Varsın sançsınlar, öncesinde kıyamam!/ Ki hep böyle olur çünkü/ Bir Mem û Zin’in âşkı kadar/ Büyüktür insanlara sevgim!
Hey, onları kuytu bir yerlerde sonraları!
Hey, hak ettikleri gibi paylarım onları!
YÜREĞİNİZİN KAPILARINI KIRACAĞIM (J&J Yayınları-Eylül 2019)
Sözcükler ilk anlamı dışında sınırsız sayıda farklı anlamlarda kullanılma olanağını taşır. Aynı sözcük, kırmızı bir cümlede kırmızı bir renge, mavi bir cümlede mavi bir renge, beyaz bir cümlede beyaz bir renge bürünür(3). Örneğin “lahana” sözcüğü tek anlamlı bir sözcüktür. Tuğla, kiremit, kazma, balta gibi. Ben, “Apolloyla Mars’a giden bu lahanalar, günlerdir hiçbir şey yapmadılar!” desem, herkes “lahana” sözcüğünün “astronot” sözcüğünün yerine kullanıldığını anlar. Yukarıda saydığım diğer tek anlamlı sözcükleri de bu cümleye yerleştirsem, anlam yine değişmez. Sözcükler, sınırsız sayıda anlamlarda kullanılabilir.
PAPATYA ÖMÜRLÜ...
geceleri sessizce sokuluyorum
düşlerini dinliyorum papatyaların
buruk bir hüzün kaplıyor içimi
ay, masallara giriyor...
kalbim hışırdayarak köpürüyor
beni ele veriyor kalbim
göz göze geliyoruz
ıslak kirpiklerimiz...
yamaçların hep genç ölenlerinden biri
gözlerimden okuyor cesur ömrünü
gururla selamlıyor seni yıldız şöleni
ay, şarkılar söylüyor…
ŞARKILAR TILSIMI Memleket Yayınevi-1986 Ankara)
RUHLAR MAHŞERİ – Toplu Şiirler (J&J Yayınları- Mayıs 2015 Diyarbakır)
Bir de şiir dili, gerçek yaşamda bir araya gelmeyen nesneler arasında şaşırtıcı ilişkiler kurar. Ben “Litrelerce uyudum.”, “Tonlarca düş kurdum.”, “Yolların kilometrelerce ağırlığı vardı” desem, boyut uyuşmazlığı olur. Ama yazının bu giriş bölümünden sonra sözünü edeceğim şiir dilinde, şairlerin farklı boyutlar arasında bağ kurarak bambaşka bir boyut elde ettiklerini göreceğiz. Ressamın farklı renkleri karıştırarak bambaşka renkler elde etmesi gibi. Üstelik düz yazıdaki ya da günlük konuşmadaki yadırgatıcılığı olmadan.
Şimdi ben; Karacadağ efkârlıydı, akşam Dicle’nin yanına geldi, kadeh tokuşturdular, sabaha kadar içtiler desem, ki dedim bile, bunun reel yaşamdaki karşılığı nedir? (Ocak 1998 AMİDA)/ AŞKI OLMAYANIN ŞİİRİ OLMAZ(Gazete ve Edebiyat Dergiler Yazıları 1994-2018) Eylül 2018 J&J Yayınları
*Şiirler, bu yazı için eklenmiştir.
Not: Yeniden bir korku tüneline girdik sanki! Depremler, çığ, sel, yangın, virüsler, salgınlar, uçak düşmesi, hortum, çatışmalar, işçi ölümleri, kadın cinayetleri… Ölenlere rahmet diliyorum. Sözle olmayacağını bilsem bile bir daha böyle acılar yaşanmasın diyorum. Allah sonumuzu hayreyleye!
Dünyamız; hiçbir canlı türünün incinmeyeceği bir düzeye gelsin, mert ve sevgi yüklü insanların güzelliğinde olsun diyorum. Sevgiler, saygılarımla…
Aydın ALP Şubat 2020