Gazetelerin ikinci sayfa haberlerine konu olan, kadın cinayetleri ve kadına yönelik aile içi şiddet haberleri toplumsal olarak hepimizin kamburudur. Çünkü haberlerin öznesi olan kadın hayatımıza renk katan, üreten, çoğaltan, güzelleştiren, anlam katan misyonuyla var olmaktadır.
Aile içinde meydana gelen; kadını inciten ona ızdırap veren, fiziksel, cinsel, psikolojik hasara yol açan her türlü davranışı kadına yönelik şiddet olarak değerlendiriyoruz. Kadınlarımıza yönelik şiddet yalnızca fiziksel şiddet olarak bilinir. Ancak uygulanan şiddetin birçok türü vardır. Bunlar; fizikselin yanında sözel, ekonomik, psikolojik, sosyal ve cinsel şiddettir. Kadınların çoğu kendilerine uygulanan şiddetin farkında bile değiller. Öyle ki %23’ ü eşlerinin şiddet uyguladığını söylemiş, şiddet türleri belirtilince bu oran %75’ e yükselmiştir.
Düşünsenize bir kadın; eşine, ağabeyine, babasına güven duyamıyorsa ne kadar acı bir durumla karşı karşıya kaldığını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Kadınlara uygulanan şiddetin geneline baktığımızda zanlıların eş, sevgili, baba, kardeş ve ağabey olduğu ayıbını görmekteyiz...
Emniyet genel müdürlüğüne göre Türk kadını son 2 yılda ortalama 3 dakikada bir şiddet içerikli suçla karşılaşırken bu olaylarda 1985 kadın yaşamını yitirdi. Buna rağmen Türkiye’de kadınların %49’u maruz kaldığı şiddeti kimseyle paylaşmıyor. Kadının şiddeti ana rahmine kız çocuğu olarak düştüğü andan itibaren başlamaktadır. Kız çocuğu olduğu için istenmeyen çocuk olarak doğan kadınların şiddet hikayesini dinlemek mümkündür...
Bazı kesimlerin zihniyetine baktığımız zaman ilkel kaldığını söyleyebiliriz. Bugün kadına yönelik şiddet ve cinayet rakamlarının devam ettiğini görmek mümkündür. Temele baktığımız zaman bu durumu besleyen bizim toplumsal cinsiyet rollerimizin keskin bir şekilde ayrılmasını ve toplumda var olan çarpık ‘kadın’ ve ‘erkek’ algısının olduğunu görüyoruz. Ebeveyn, öğretmen ve topluma yön veren bireyler olarak küçük yaştan İtibaren çocuklarımızın cinsiyetçi kalıplara sokmamalı ve cinsiyetçi bir nesil yetiştirmemeliyiz.
Kadına yönelik şiddetin sebeplerine baktığımızda;
* İletişim eksikliği
* Ekonomik problemler ve işsizlik
* Maço erkek tiplemesinin film ve dizilerde yüceltilmesi
* Alkol, madde ve kumar bağımlılığı
* Biyolojik sorunlar
* Eğitimsizlik
* Özgüven eksikliği ve ilgi eksikliği
* Aile içi şiddete maruz kalma ve tanık olma
* Kişilik bozukluğu
* Dışlanmışlık ve yalnızlık duygular
Bu durumlar ve Öfke kontrolünde yetersiz kalındığı anlarda, toplumda erkek tarafından uygulanan şiddetin normal karşılanması ve şiddetin kadına güç gösterme ve otorite kurma aracı olarak görüldüğünden dolayı ve kadının alternatifsiz olması, şiddeti tetikleyen unsurların başında gelmektedir.
Şiddete maruz kalan kadınların başvurabilecekleri bazı kurum ve kuruluşlar şunlardır;
* 155 Polis imdat
* 156 Jandarma
* Karakollar
* Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri
* ŞÖNİM
* Cumhuriyet Başsavcılıkları
* Belediyelere bağlı kadın dayanışma merkezleri
* Aile hekimlikleri
Bunun yanında BARO’lar şiddet mağduru kadınlar için ücretsiz avukat atamaktadırlar. Yine ‘ALO 183’ hattından hukuki ve psikolojik süreç hakkında kadınların sosyal destek alabilecekleri alternatifler mevcuttur.
Şunu bilelim ki insanların geleneği de, örfü de, adeti de kişinin yüreğidir... Ve unutmayalım ki her başarılı erkeğin arkasında bir başarılı kadın vardır...