Sağlık çalışanları ya istifa ediyor ya da izne ayrılıyor. Can güvenliği nedeniyle yerleşim birimlerine uzak olan hastalar hekimlere ulaşamıyor.
Bu iki olay Türkiye’deki PKK ve Türk güvenlik güçleri arasında meydana gelen son çatışmalar sırasında yaşandı. Çatışmaların şiddetini arttırmasının sağlık alanında olumsuz etkileri hemen ortaya çıktı.
Çatışmalar arttıkça sağlık çalışanlarının bölgeden kaçma talepleri de peşi sıra gelmeye başladı. Kaçanlardan biri de Cizre’de aile hekimi olarak görev yapan Dr. Azad Karagöz. Karagöz, çatışmalar başladığında 2 çocuğu ve hamile eşiyle birlikte Cizre’yi gizlice terk etti.
Karagöz terk etti ama ilçede kalan hekimler de hastaneye giderek hizmet veremediler. İlçeden gelen bilgilere göre sadece acil servisteki iki pratisyen hekim görev yapabildi.
GİZLİCE TERK EDİYORLAR
Nusaybin ve Tunceli’de ambulansların saldırıya uğraması tehdidin geldiği boyutu gösteriyor. Cizre’de bir sağlık çalışanı PKK ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmada arada kalarak can verdi. Diyarbakır’da ise Abdullah Biroğul adlı hekim Kulp ilçesindeki görev yerine giderken, yol kesen PKK’lıları fark edince korkarak kaçmaya çalıştı. PKK ateş açması sonucu Biroğul yaşamını yitirdi. Bölgeden peş peşe gelen ölüm haberleri sağlık çalışanlarını endişelendirmeye başladı. İstifa edebilen istifa etti, edemeyen ise izne ayrıldı.
Bölgedeki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu Demokratik Toplum Kongresi adlı sivil toplum kuruluşunun Sağlık Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Ramazan Bülbül, sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürmesi için gerekli mekanizmanın oluşturulması çağrısı yaptı.
4 istifa geldi
Dr. Bülbül, istifaların arttığını belirterek şöyle devam etti: “Özellikle ilk 15-20 gün yoğun bir istifa geldi. Mesela Varto’da 17 hekim ve sağlık çalışanı istifa etti. Lice’de 1-2 kişi istifa etti. Cizre’de yoğun istifalar gelmişti. Orada görev yapan hekimler 7 gündür işe gidemiyor. Silvan’da 4 istifa gelmişti. Hastane çalışılmıyordu. Bize başvuranlar gönüllü olarak sağlık hizmeti vermek istiyor. Gönüllü sağlık çalışanlarına yönelik engel çıkarılmaması lazım. Son 40 gülük tabloya baktığımızda elimizin kolumuzun bağlandığı bir noktaya varan bir durum var. Temel halk sağlığının dinamikleri olan beslenme ve gıda ve su sorunu hangi koşularda olursa olsun kesinlikle sağlanmalı. Koruyucu sağlık hizmeti, kronik hastalıkları olanlar, mesela hipertansiyon, diyabet, kanser olanlar ayrı bir grup olarak tespiti ve tedavilerinin kesintisiz devam edeceği mekanizmanın oluşturulması gerekiyor.”
15 HEKİM RAPOR ALDI
Türkiye’de görev yapan hekimlerin üyesi olduğu Türk Tabipleri Birliği Güneydoğu Koordinatörü Dr. Şeyhmus Gökalp’a göre sağlık çalışanlarının yüzde 50’i durumdan rahatsız. Dr. Gökalp, bazı sağlık çalışanlarının bölgeden ayrılmak istediğini vurgulayarak “Kendi görevlerini rahat yapamadıkları konusunda bir gözlemimiz oldu. Rapor alanlar vardı, yıllık izinleri kullanıp izinlerini uzatan hekim, hemşire, sağlık memuru vardı. Bütün bölgede çatışmalı ortamdan kaynaklı, sokağa çıkma yasağı, seyahat etme özgürlüğünün bozulduğu bütün ortamlarda, sağlıkçıların bölgede çalışmak istemediklerini söyleyebiliriz. Toplumsal olay olduğu zaman sağlık görevlileri hastaya müdahale edemiyor, yaralılar sağlık tesislerine gidemiyor. Sağlıkçılar üzerinde yoğun baskı var. Özellikle tespit ettiğimiz olaylar var. Lice’de 18 yaşında eczane kalfası getiriliyor, refakatçi komaya sokulacak kadar dövülüyor. Yaralı ölümle tehdit ediliyor. Özel hareket timleri kapıları kırıyor. Silvan’da özel harekât timleri tarıyor, sağlık ocağının bahçesindeki 6 araç yanıyor. Çukurca’da 6 doktordan 2 kişi kaldı. Biri acilde 7/24 nöbet tutuyor, biri idari görev yapıyor. Ambulans Hakkâri’den gidip hastaları alamıyor. Hastalar kendi imkânlarıyla Üzümlü’ye kadar geliyor, ambulans oradan alıp getiriyor. Ağustos ayı başında Nusaybin’de 30 hekimden 15’i rapor aldı. Acilde 8 pratisyen sayısı 2’ye düştü” dedi.
SAĞLIKÇILARA DOKUNMAYIN
Dr. Gökalp, taraflara Cenevre Sözleşmesine uyma çağrısı yaparak, “Savaşı engelleyemeyebiliriz ama çatışmalı ortamlarda dahi tarafların uyması gereken Cenevre Sözleşmesi var. Bunu bizim ülkemiz de sağlık kuruluşları da kabul etti. Bu sözleşmeye tarafların uymasını talep ediyoruz. Özellikle devlet güvenlik güçlerinin sağlıkçılar üzerindeki baskısı mutlaka ortadan kaldırılmasını, rahat çalışmalarını sağlayıcı bir sağlık koridorunun oluşturulmasının sağlanmasını talep ediyoruz. Ambulansların üzerinde ambulans olduklarını gösteren işaret var. Hastanelerde de bu işaretler var. Bu işaretler çatışmalı ortamlarda hedef seçilmesin diye var. Bütün tarafların, silahlı güçlerin, elinde güç bulunduran herkesin sağlık çalışanlarının çalışmalarını kolaylaştırıcı bir tutum almalarını talep ediyoruz. Çatışmanın olduğu sokağa ambulans girdiği zaman herkes silahını indirmeli, ambulansın siren sesini duyduğu zaman herkes elini tetikten çekmelidir. İşini bitirmesini beklemeli. İki taraftan talep ve rica ediyoruz” diye konuştu.
Dr. Gökalp, kırsal kesimlere sağlık hizmeti götürülemediğine de dikkat çekerek, çocukların aşılanamaması, gebe takibi yapılamaması nedeniyle yaygın hastalıkların baş gösterebileceği uyarısı yaptı.
Yolların risk taşıması nedeniyle kırsal bölgelerde yaşayanlar da sağlık hizmetlerine ulaşmada güçlük çekiyor. Diyarbakır’da adının açıklanmasını istemeyen bir hekim, çalıştığı kurumda günde 80 ile 100 arasında doğum gerçekleştiğine dikkat çekerek, bugünlerde sayının 35’e indiğini söyledi. Acil serviste görev yapan hekim, kendisinin de günde ortalama 80 hastaya baktığını ancak rakamın bugünlerde 50’nin altına düştüğünü söyledi.