“ Küçük çocuklar annelerinin eteğine yapışır bırakmazlar. Büyüdükçe anneden ayrı bir varlık olduklarını kanıtlayabilmek için hem kaçar, hem de yakalanmak isterler.
Kovalanmama acısıyla yaralanmış çocuklar tekrar tekrar whatssaptaki son görülme anına dönüp yakalanmayı beklerler.
İnsan sevildiğinde sevmesini de bilmeli. W. D. Winnicott’ın dediği gibi, ‘Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket.’
Bu anlamsız hayatta tek gerçek sevgidir.
Birini sevince ona mutluluk verip özgürlüğünü alırım. Biri beni sevdiğinde mutlulukla özgürlüğümü takas etmiş olurum.
İnsan sevildiğinde de sevebiliyorsa işte o zaman, hem özgür hem de mutlu olabilir ancak”
Böyle demiş değerli bir abimiz ..
Biz ne diyoruz?
Başlayalım ..
Birinin, derinlerinde sakladığı gerçekliği ortaya çıkarmak için uğraşırsanız karşılaşacağınız iki senaryo vardır: ilki mutlak inkar, ikincisi sizden kaçmak
Ve bundandır ki sevgili dostlarım siz siz olun sürdürebilir bir ilişki için maskenin ardını görme istencinden vazgeçin, aksi halde siz de kendinizden kaçmak durumuna düşersiniz. Bizleri bir küme halinde tutan değerler silsilesi içinde sevgiye bu kadar büyük önem atfetmemizin nedeni, sevginin diğer tüm insanı değerlerden farklı oluşu sanırım bu farklılığın temelinde de bir ve bütün olma arzusuz yatıyor. Bir ve bütün olmak isteyen insan temel yalnızlık korkusundan kurtulmak için sevgiye ihtiyaç duyar. Sevmek ve sevilmeye dair bir özne- nesne bulmak temel yalnızlık korkusunun bertaraf edilmesine yol açar. Bu yüzdendir ki kaçmak- yakalanmak paradoksuna sığınmış insan sevgiyi bir maske aracı olarak kullanır. Evet dostlarım, menfi veya müsbet hangi duyguya atıf yapıyorsak hangi duyguyu yüceltip kaçmak yakalanmak istiyorsak biliniz ki temel eksiğimiz ve korkumuz o duygunun eksikliğidir “ Dostoyevski’nin roman kahramanlarını analizini yaparken şöyle der : “Benim eserlerimdeki kahramanlar roman boyunca neyi yapmayacaklarını söylüyorlarsa romanın sonunda onu yapacaklardır.” İnsan eksik ve yetersizdir ç ve en çokta sevgide eksiktir. ondandır ki dilinden sevgi eksik olmaz. İnsanın tarihini düşünelim milyonlarca yıldır atalarımız ve bizler hep sevgi dolu bit toplum oluşturmaya çalıştık. Ama öte yandan da silahlar yaptık dünya ekonomisinin büyük payını birbirimiz yok edecek silahlara ayırdık. Ama dediğim gibi dilimizden sevgi düşmedi. Çünkü her birimiz diğerindeki sevgi noksanlığın farkında ve o noksanlığı yüceltmek için sağlam maskelerimizi sıkı sıkıya takmış durumdayız.
Sevgi adına başka neler mi yaptık?
15.yy dan başlayarak hümanizm akımını ortaya attık merkeze tanrının yerine insanı koyduk. insanı merkeze öyle bir koyduk ki doğaya karşı faşizmi uygulamaya başladık. Temelinde insan olan ideolojiler ürettik Kendimizi ve bağlı bulunduğumuz ırkı yücelttik bizden olmayanı kendi hümanizmimizde boğduk yok ettik. Bu yok oluşu yaparken de kendi sosyolojimizi koruma adına sevgiye bağladık. Daha ileri gittik kendi sosyal yapımızda alt-üst katmanlar oluşturduk ezen ve ezilen sınıflar oluşturduk eksik kalmadık yine sevgiye bağladık. Uzun lafı kısası kendimiz ve bağlı olduğumuz yapı adına her zülmü sevgiye yükledik
Şimdi sorarım size dostlarım, sevgi adına daha neleri yok edeceksiniz ?
Kendi gerçeğinize yolculukta hepinizi selamlarım ...