Yol gitmez! Yapılmış, açılmıştır. Daralır, genişler, onarılır ama hep yerinde durur.
Sen, gidersin! Gideceğin yer belli ise, menziline. Değilse, kaderine...
Bilmezsin bazen! Düşersin yollara, yollara.
Bir ulu yelin ardına, götürür seni bir yerlere yel, savurur atar yoldan bir köşeciğe.
Seni alıp götüren yolun; ne yanı gurbet, ne yanı memleket; yolun sonuna varınca belli olur.
Yol seni götürünce olmadık uzak bir menzile. Vardığın yerde düşünedurursun şairin dizelerini ve bilirsin!
“Bir başka ülkeye,
bir başka denize giderim”
deyip yola revan olsan da!
Hep bildiğin, uzağına düştüğünde hülyasını kurduğun, hatta düşlerine giriveren
“daha iyi bir başka şehir” bulunabileceği vaki olan mümkün olur mu?
Oysa, yol seni nereye götürürse götürsün! Mutlaka bilmen gerekir:
“Yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın.”
Hep o şehirdir ardından gelen.
Kaderin, alın yazındır sanki yola çıkarken ardında bıraktığın şehir.
Yine, uzak iklimlerden, fersude hayatlardan, adeta yaşanmamış vakitlerden sıyrılarak düşersin yollara.
Geri getirir seni günlerden bir gün, bir vakitler yola revan olurken ardında bıraktığın şehre yol.
Farkına varırsın ki; yolda geçen zaman, alıp götürmüştür seni ve sana ait olanları.
O şehir, artık senin şehrin değildir.
Senin bildiğin şehir, şadumanmış!
Şarkının sözlerindeki nağmelerde kalmış...
Ah Turgut abi ahhh! Sürmeyecek salmayacaktın bizi “Yokuş Yol’a”...
Not: 8-9 aralık cumartesi pazar Hamburg 6. Nazım Hikmet sanat edebiyat günlerinde Ahmed Arif kitabım üzerine söyleşiye giderken yazdıklarımdır.
Aralık 2018 / Diyarbekir-İstanbul uçağı
Şeyhmus Diken