Partiya Azadiya Kürdistan (PAK) Genel Başkanı Mustafa Özçelik ile hükümetin erken seçim kararının perde arkası, seçim ittifakları ve Kürt partiler arasındaki ittifak görüşmeleri üzerine konuştuk.
‘Hem AKP hem de MHP açısından önümüzdeki sürecin daha problemli olacağı kanaati egemen oldu’
Öncelikle erken seçimi siz nasıl nitelendiriyorsunuz, bir erken seçim beklentiniz var mıydı?
Elbette ki bir erken seçim beklentimiz vardı ama daha çok 2018 sonbaharında olabilir diye bekliyorduk. Tabii AKP’nin ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli olarak anketler yaptırdığına ve bu anket sonuçlarına göre seçimler için bir yol haritası oluşturduğuna dair bilgiler de vardı. Eğer anket sonuçlarına göre süreç lehinde ise ve oylarda bir artış gözleniyorsa bu süreci daha da uzatabilirdi. Ama görünen o ki, gidişat hem AKP hem de MHP açısından önümüzdeki sürecin daha problemli olacağı kanaati iki partide de egemen oldu ki ve muhalefeti de hazırlıksız yakalama şansı ortada iken haliyle, baskın seçimin de ötesinde erken bir seçim gündeme geldi. Yani, beklentilerin çok ötesinde baskın bir seçim ile karşı karşıya kaldık.
Hükümetin erken seçim kararının arka planında neler var:
Hükümet kanadında daha bir ay öncesine kadar yapılan açıklamalarda erken bir seçim ihtimali kesinlikle reddediliyor ve seçimlerin zamanında yapılacağı net bir şekilde belirtiliyordu. Ancak aradan bir ay geçmeden erken seçim kararı alındı. Sizce hükümeti böylesine erken bir seçime zorlayan ne tür gelişmeler yaşanmış olabilir. Siz erken seçim kararının arka planında neler var?
Tabii öncelikle şunu vurgulamak gerekir: Sorunu Bahçeli’nin erken seçim önerisinin ertesi gün yarım saat içinde kararlaştırılması olarak değerlendirmek zor. Bizce daha öncesinde bu konuda bir istişare olmuştur ve AKP ile MHP birlikte bir sonuca varmışlardır. Sonuçta da Bahçeli Erdoğan görüşmesinden sonra Bahçeli tarafından öne sürüldü. Yani, erken seçim kararının bir alt yapısı vardı.
Neden erken seçim kararı alındı; görünen ilk boyut, ciddi bir ekonomik kriz ve bu krizin süreç içerisinde çöküntülere, kırılmalara, bunalımlara ve krizlere yol açabileceği görülebiliyor. Seçim süreci yaklaştıkça ve 2019’a doğru bu süreç derinleştikçe bu ekonomik krizin sosyal bunalımlara, patlamalara yol açma zemini güçlenebilirdi. Bu ekonomik krizin daha derin bir çöküntüye yol açmasını engellemek için çok ciddi tedbirler almak gerekirdi. Bunun adı da acı reçetelerdir. Böylesi acı reçeteler seçim açısından AKP’ye ciddi bir darbe vururdu. Bütün bunları hesaba kattığımızda en önemli faktörlerden biri bir baskın seçim ile ekonomik krizden kaynaklı vatandaşa ödetilecek faturanın seçim sonrasına ötelenmesidir.
İkincisi bölgesel faktörler, Erdoğan’ın da konuşmasında dile getirdiği gibi bu faktörler de bir rol oynamaktadır. İran’a karşı ABD’nin yeni siyaseti, Irak’ta seçim sonrası gelişebilecek süreçler, Suriye’de ABD, İngiltere ve Fransa’nın müdahalesi ve bunun beraberinde getirebileceği farklı değişim süreçleri ve bunlara karşı da Türk devletinin stratejik bir hazırlığı gibi de değerlendirilebilir, bu baskın seçim kararı. Bölgede gelişebilecek yeni konjonktür, Afrin işgaliyle oluşan milliyetçi dalgayı kesebilir, etkisiz hale getirebilir, hatta AKP’nin aleyhine de dönebilir. Yani, ileride doğabilecek seçeneklere, yeni ilişkilere ve gelişmelere daha hazırlıklı yakalanma niyeti de bu erken seçim kararının alınmasında etkili olmuştur.
Bunun dışında çok önemli bir faktör de muhalefeti hazırlıksız, dağınık yakalama hesabıdır. Hem AKP, hem MHP açısından ileriki dönemlerde kayıpların daha fazla olacağı kanaati, bu baskın seçimi getirmiştir. Bütün bunlar bir araya geldiğinde de böyle bir karara varıldı diye söyleyebiliriz.
‘OHAL koşulları seçmenin iradesine karşı aslında ciddi bir ambargodur’
Seçim tarihinin 24 Haziran olarak belirlenmesi, OHAL’in uzatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz ve OHAL altında seçime girmenin gerek Türkiye geneli muhalefet açısından gerekse de Kürt partileri açısından ne gibi handikapları vardır?
Aslına bakarsanız 16 Nisan referandumu da OHAL altında gerçekleştirilmişti ve o günden bu yana da OHAL devam ediyor. Elbette ki, normal demokratik koşullarda Olağan üstü hal dediğimiz ve şuandaki iktidarın artık daha bir olağan üstü hale dönüştürdüğü uygulamalarla seçime girmek zaten başı başına anti demokratik bir süreçtir. Seçmenin iradesine karşı aslında ciddi bir ambargodur. Böylesi koşullarda seçimlere gidilmemesi gerekiyor. Ama maalesef geldiğimiz noktada iktidara geri adım attırabilecek güçlü bir toplumsal muhalefet olmadığı için iktidar bunu bir şans olarak değerlendiriyor. Biz OHAL sürecinde Kürt partileri olarak çok ciddi sorunlar, zorluklar yaşadık ve yaşıyoruz. Normal koşullarda dışarıda yapabileceğimiz etkinliklerin tümü yasaklanmış durumda. Salonlarda bile toplantılarımıza izin verilmiyor ve böylesi bir ortam içinde seçimlere gidilecek. Sandıklara müdahale zeminleri oluşacak ve farklı farklı faktörlerle tümüyle anti demokratik bir süreç söz konusu.
‘Muhalefetin seçimlere hazırlanma imkânı ortadan kaldırılıyor’
Genel anlamda bakarsak dahi Türkiye’de yapılan seçimlerin özünde anti demokratik bir süreç var. Özellikle Kürtlerin, Kürdistan halkının kendi kimliği ile iradesinin sandığa yansımasının önünde yüzlerce yasal ve anayasal engel var. Yani, OHAL olmasaydı da seçim demokratik olmayacaktı. Uluslararası kriterlere göre bakıldığında Kürtlerin zaten kendi kimlikleri ile seçimlere katılabilme hakkı yok. Kürdistani partilerin seçildikten sonra milletvekilliği yemini tamıyla Kürtlerin iradelerini yok sayan bir uygulama. Bir partinin seçime katılabilme kriterleri vs. Yine, yüzde 10 seçim barajı vb. Aslında tüm bu engellemelerin çoğu Kürtler için oluşturulmuş ve Kürtlere o kadar çok baraj var ki, bütün bunlar zaten özünde insan haklarına, demokrasiye, özgürlüğe, adalete aykırıdır. Bütün bunlara bir de OHAL ekleniyor, baskın seçim ekleniyor ve muhalefetin seçimlere hazırlanma imkânı ortadan kaldırılıyor.
‘Kürt potansiyeli içerisinde bir tek HDP seçime katılabiliyor’
PAK olarak seçimlere katılabiliyor musunuz?
Şuan zaten sadece 9 parti seçimlere katılabilme hakkına sahip. Kürt partilerinden PAK, PSK, PDK-T, Hak Par ve ÖSP’nin seçimlere katılabilme hakkı yok. Burada bir tek Kürt potansiyelden oy alan ve kendisini ‘Türkiyeli parti’ olarak tanımlayan HDP seçim hakkını elde etmiş durumda. HÜDA PAR’ın da hâlihazırda seçim hakkı yok. Yani, şuanda Kürt potansiyeli içerisinde bir tek HDP seçime katılabiliyor.
‘Ulusal Demokratik Kürt Seçim Bloğu’
Seçime katılma hakkı kazanamayan Kürt partileri olarak seçimde nasıl bir pozisyon alacaksınız. Bildiğimiz kadarıyla PAK, PSK, PDK-T, PDK-Bakur, Hak Par, Azadi Hareketi’nin ittifak görüşmelerinde son aşamaya gelindi. Kendinizi tanımladığınız kadarıyla “Kürdistani partilerin” ittifakının 24 Haziran’daki seçim ittifaklarına yaklaşımı nasıl olacak?
Biz PAK olarak 2017 yılının sonunda çok net bir şekilde Ulusal Demokratik Kürt Seçim Bloğu önerisinde bulunduk. Burada şunu dedik; fikri, düşüncesi, sosyal konumu, siyaseti, dini, mezhebi ne olursa olsun Kürtler ve Kürdistan toplumu bir taraf olmalıdır. 2019 seçimlerinde asgari ulusal demokratik taleplerimizi içeren bir programda en geniş kesimlerle ittifak yapıp bir taraf olmalıyız. Ve şöyle bir belgi ortaya koyduk; ne AKP, ne CHP, ne İYİ parti, ne MHP, alternatifimiz Kürt seçim bloğu olmalıdır. Bu perspektifi biz bugün de aynı şekilde savunuyoruz. Yani, yaklaşık 4 aydır Kürt toplumunda biz bu fikri tartıştırmaya çalışıyoruz. Şunu diyoruz; Kürtlerin varlığını, Kürtçe anadilde eğitim hakkını, Kürdistan’ın varlığını kabul eden; Kürdistan ismi üzerindeki yasakların kaldırılmasını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü savunan; Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın tüm maddelerini olduğu gibi kabul eden, savaşa ve OHAL’e hayır diyen en geniş Kürt, Kürdistani potansiyelin ittifak içinde olmalarını önerdik. Bu çağrımız ekseninde öncelikle Kürdistani partiler olarak kendilerini tanımlayan partilerle; PAK, PSK, PDK-T, PDK-Bakur, Hak Par ve Azadi Hareketi olarak iki ayı aşkın bir süredir görüşüyoruz. Kendi aramızda bir siyasal çerçeve oluşturup ittifak kurmayı ve bu ittifakla birlikte bir seçim stratejisi oluşturmayı düşündük. Daha bu görüşmelerimiz sürerken bir baskın seçim kararı alındı.
‘Geniş bir Kürt tarafı oluşturabiliriz’
Peki, önümüzdeki süreçte bu ittifak adımlarını hızlandırmayı düşünüyor musunuz ve söz konusu bu ittifakı HDP ve HÜDA PAR’ı da kapsayacak şekilde genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Biz bu ayın sonunda bu altı parti bir araya gelmeyi zaten kararlaştırmıştık. Kendi siyasal çerçevemizi netleştirme ve ittifakı bir sonucu vardırma noktasında bir toplantı yapacağız. Aslında henüz daha bu sürece kimlerin daha katılması (HDP, HÜDA PAR) noktasında kendi aramızda farklı görüşler vardı. Ama PAK olarak biz şunu düşünüyoruz; kim Kürt halkının bu dile getirdiğimiz temel talepleri konusunda evet diyorsa biz onlarla bir ittifaka varız. Ve bu Kürdi, ulusal demokratik seçim blokunu oluşturabilirsek, bir taraf olarak duruş sergileyebilirsek, HDP de evet derse HÜDA PAR da evet derse, AKP’nin, CHP’nin içindeki Kürtler, bağımsız şahsiyetler, Sivil Toplum Kuruluşları kim evet diyorsa bunlardan geniş bir Kürt tarafı oluşturabiliriz. Yani, bu ortak paydada biz herkesle ittifaka hazırız. Bu talepleri destekleyecek Türkiyeli en geniş kesimlerle de işbirliğine gidilebilir.
‘Kürtler olarak, bir araya gelelim, makul üç dört temel talebimiz etrafında birleşelim, taraf olalım’
AK Parti MHP, BBP Cumhur ittifakında birleşirken, AK Partinin söyleminin MHP’lileştiği yönünde yorumları gündeme geldi. Siz bu yorumlara katılır mısınız? Ayrıca bu durumun muhafazakâr Kür seçmende bir huzursuzluk yarattığı ve bunun da seçim sonuçlarına yansıyabileceği yönünde görüşler var, siz bu konuda sahadan ne gibi geri dönüşler aldınız?
Bizce de AKP’nin son dönemde izlemiş olduğu politikalar, gerek Güney Kürdistan Referandumu ve oradaki kazanımlara karşı aldığı tutum, gerek Rojava Kürdistanı’nda ve Afrin’e yönelik izlediği siyaset, aldığı tutumlar AKP’nin oylarının Kürdistan toplumunun vicdanında düştüğü ve düşmesi de gerektiği yönündedir. Biz AKP’nin izlemiş olduğu bu siyasete karşı Kürt ve Kürdistan toplumunun bir duruş sergilemesi gerektiği kanaatindeyiz. Ama bunun yolu da AKP kötüdür CHP iyidir noktasına vardırılmamalıdır. Bu çok önemlidir, çünkü CHP’nin de tarihi, siyaseti ortadadır. CHP, Afrin’de de Güney Kürdistan Referandumunda da Kürdistan’da bugün süren savaşta da Kürtlerin tüm temel demokratik hakları meselesinde de Türkiye’nin genel demokrasi meselesinde de AKP’den çok farklı bir siyaset izlemiyor. Hatta birçok yerde ortak tutum sergilediler. Onun için biz şunu söylüyoruz; Kürtler olarak, Kürdistan tarafı olarak bir araya gelelim, makul üç dört temel talebimiz etrafında birleşelim ve bir taraf olalım. Seçimlerin birinci turunda güçlü bir duruş sergiledikten sonra AKP ile de CHP ile de masaya oturabiliriz. Kürtlerin taleplerine evet diyen, demokrasiye ve özgürlüğe kapı açan herkesle masaya oturmak lazım. Elbette ki AKP ve MHP’nin Kürt karşıtlığına, hatta ırkçılığa varan tutumlarına karşı bir duruş sergilememiz gerekiyor. Ama bizler Kürt tarafı olarak birliğimizi sağlayamazsak AKP gittiğinde yerine gelecek CHP’nin de bize kazandıracağı bir şey olmayacağını tarih bize sayısız örnekler sunmuştur. 'Seçimlerde bazen boykota gidebiliriz, bazen var olan seçenekler arasından dengeleri lehimize değiştirecek bir tutum alabiliriz, bazen kendi adaylarımızla katılarak bir taraf olabiliriz; bunların tümü değerlendirmeye alınabilir. Ama esas olan kendi ulusal demokratik taleplerimizle, bir taraf olarak duruş sergilemektir. Bu yaklaşımla hareket edilmezse, aksesuar, figüran olmaya sürükleniriz.
‘Kürdistan toplumu çok renkli bir siyasete hazırdır’
Türkiye’deki “Kürdistani partilerin” oy oranı nedir, buna ilişkin değerlendirmeleriniz nedir?
Öncelikle şunu vurgulamak isterim, Kürdistani partilerin özgürce çalışma ve örgütlenme ve siyaset yapma zeminleri alabildiğine daraltılmıştır. Şu anda bırakın alanlarda salonlarda dahi toplantılarımız yasaklanıyor. OHAL’den sonra toplumda oluşturulan korku ve sindirme siyaseti ortamında bu konuda objektif bir sonuca varmak oldukça zordur. Ama bir gerçek var; Kürdistani partilerin Kürdistan toplumu içerisinde henüz aktif bir hale gelemedikleri, bütünleşemedikleri bir gerçekliktir ve bunu açık yüreklilikle kabul etmemiz gerekiyor. Aslında biz PAK olarak bu gidişatı tersine çevirecek bunu kırabilecek bir yönelime de girdik. PAK, 2014 Ekim ayında kuruldu ve 2015 Newroz’unda Van’da 5 bine yakın bir kitleyle Van Kalesi önünde bir etkinlik yaptık. Son 30 yıl içinde HDP ve eksenindeki partiler dışında ilk defa böylesine kitlesel bir Newroz kutlaması yapıldı. Bu da şunu gösteriyor ki, Kürdistan toplumu aslında çok renkli bir siyasete ihtiyaç duyuyor. Birbirine düşmanlık yapmadan Kürdistan toplumunda farklı seslere ihtiyaç vardır. Tabii çalışma zemini oluştukça da halkımız bu çok sesliliğe yanıt veriyor. Kürdistan toplumu çok renkli bir siyasete hazırdır ama bunun örgütlendirilmesi belli bir zaman alacaktır.
‘PAK olarak herhangi bir görüşmemiz olmadı’
AK Parti ya da CHP’den size ya da birlikte hareket ettiğiniz “Kürdistani partilere” bir görüşme teklifi geldi mi ya da görüştünüz mü?
PAK olarak kuruluşumuzdan bu yana bu partilerin hiç birinden bir görüşme teklifi gelmemiştir. Ama biz Kürdistani partiler ve şahsiyetler olarak, Güney Kürdistan referandumu sürecinde Bağımsızlık Referandumunu Destekleme İnisiyatifi olarak MHP dışında Türkiye’deki bütün partilerden, sivil toplum kuruluşlarından randevu istedik. Ve biz o süreçte CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile ve Türkiye’deki birçok STK ile görüştük. Bunun dışında ne seçimler konusunda ne de başka bir konuda sözünü ettiğiniz partilerle PAK olarak herhangi bir görüşmemiz olmadı.
‘Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilidi Kürtlerin elinde olacaktır’
Sizce 24 Haziran seçimlerinin kazananı kim olacak?
Doğrusu birçok seçimde olduğu gibi bu seçimde de temel kilit Kürtler olacak. Biz Kürt ve Kürdistan tarafı eğer bugüne kadar güçlü bir birliktelik yaratabilseydik, -gerçi bugün bile hala bunun imkânı var- seçimin kaderini belirleyebilecek bir güce sahibiz. Gerçek anlamda Ulusal Demokratik bir Kürdi blok ile yüzde 17’lere varan, belki de bunu aşabilecek bir potansiyele ulaşabiliriz. Bu konuda herkes fedakârlık yapmalı. Kürtler temel taleplerinde asgari bir mutabakat sağlayarak bir ittifak gerçekleştirebilirlerse ciddi bir oy oranına ulaşabilir. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilidi Kürtlerin elinde olacaktır.
‘PAK olarak savaşa, şiddete hayır diyoruz’
Yakın bir zamanda SP lideri Karamollaoğlu’nun “Diyarbakır’da barış kongresi toplayalım” önerisi oldu. Siz bu öneriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimler döneminde ortaya atılan bir takım öneriler olabiliyor. Biz genel anlamda PAK olarak savaşa, şiddete hayır diyoruz. Kürt meselesinin siyaset, sivil mücadele ve demokratik yöntemlerle çözümünden yanayız. Çatışmalar 2015’te yeniden başladığında devlete açık çağrı yaptık. 95 yıldır bu siyaseti izlediniz bir sonuç elde edilmedi ve edemezsiniz de. PKK’ye de çağrı yaptık; çatışmanın tarafı olunmamalıdır dedik ve barikat/hendek siyasetini eleştirdik, karşı çıktık. Bugün de aynı noktadayız ve Kuzey Kürdistan için söylüyoruz; çatışmalarla, savaşla bu mesele çözümlenmez. Güney ve Rojava Kürdistanı’nın durumu ise farklıdır.
‘PKK’ye çağrı yapıyoruz, çatışmalar dursun, ateşkes ilan edilsin’
Bugün de şunu ifade ediyoruz; özellikle erken seçim için ve bir bütün olarak PKK’ye çağrı yapıyoruz, çatışmalar dursun, ateşkes ilan edilsin. Seçim döneminde oluşabilecek her türlü provokasyona karşı, sabotajlara karşı ve OHAL’e rağmen seçim ortamının verimli geçebilmesi için PKK’yi ateşkes ilan etmeye çağırıyoruz. Türkiye Devleti’ni de yürüttüğü savaşa son vermeye ve siyasi çözüm için adımlar atmaya çağırıyoruz.
‘Ulusal meseleler, iki milletin taraf olarak masaya oturmalarıyla çözülür’
Son olarak neler vurgulamak istersiniz ya da bir mesajınız var mı?
Parlamento seçimleri elbette ki tüm sorunlarımızı, Kürdistan meselesini çözecek bir platform değildir. Parlamento’nun kendisi de Kürt, Kürdistan meselesini çözecek bir platform değildir. Bu tür ulusal meseleler, iki milletin taraf olarak masaya oturmalarıyla çözülür; milletvekili sayısı ile Kürdistan meselesi çözülmez. Ama seçimler de yok sayılamaz. Bu platformu da değerlendirmemiz lazım. Temel özgürlük, demokrasi, adalet taleplerimizi bu yolla da elde etmenin mücadelesi içinde olmalıyız. Bir taraf olarak bu alanda da olmamız lazım. Bu bilinç ve anlayışla, biz PAK olarak, Kürt, Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerini asgari ulusal demokratik talepler temelinde bir seçim bloku oluşturmaya, bir taraf olarak duruş sergilemeye çağırıyoruz. Bu duruş, Kürtlerin, Kürdistanlıların gelecekleri açısından yeni bir tarihsel sayfanın açılması anlamını taşıyacaktır.
‘Kürt siyasetinde yeni bir kültüre ihtiyaç var’
PAK olarak Kürt siyasetinde yeni bir kültüre ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Siyaseten, programatik ve düşünsel olarak birbirine yakın ve aynı olanların tek partide birleşmesinin daha doğu olduğuna inanıyoruz. Yani birleşebilenler birleşsinler. Birleşebilenler birleşsinler diyoruz ama tüm Kürtleri de tek partide birleştiremeyiz, bunun da farkındayız. Farklı olanlar, birleşemeyenler, ittifak ve işbirliği içinde olsunlar. İttifak ve işbirliğini bile geliştiremeyenler, diyalog içinde olsunlar. Diyaloğu bile geliştiremeyenler birbirilerine düşmanlık yapmasınlar. Biz Kürt siyasetinin, toplumumuzun bu temel değerlerle yeni bir kültürel dönüşüm içine girmesi gerektiğine inanıyoruz. Böyle olursa bizler bir millet ve bir ülke olma bilincine daha rahat varabilir, bir taraf olabiliriz.