Bugüne kadar yapılmış bir tek normal seçime tanık olmadık.
Özellikle son 13 yılın seçimleri bunun için en yakın örneklerdir.
Her seçim döneminin başlangıç noktasında mutlaka bir kaos ortamı vardır ya da yaratılıyordur. Seçimler öncesi hâkimiyeti sağlanan tedirginlik atmosferi toplumda gerilimi de had safhaya taşıdığından, siyaseten safların buna göre dizayn edilmesi daha da kolay hale getiriliyor.
Her dönem aynı şeyler tartışılıyor;
‘Seçime kadar kıyamet kopar’ söylemi hakim oluyor.
Yine böyle bir dönemin içine çekilmiş bulunuyoruz.
Seçime iki ay gibi bir zaman kaldı ve toplumda tedirginlik hakim.
Herkes/her kesim ‘Ne olacak’ sorusunun cevabını arıyor.
**
Üretilen komplo teorilerinin sayısı diz boyunu aştı.
Aş, iş, açlık, sefalet, parasızlık, istihdam, işsizlik gibi toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren seçim süreçlerinin önemli argumanları tartışma konusu değil. Bütün bunların mağduriyetini iliklerine kadar yaşayan yurttaş, yaşamı ile ilgili bu meseleleri bir tarafa bırakmış ya da bir tarafa bırakması için yaratılan kaygan zemine kendini uydurmak durumunda kalmış.
**
Kaygan zeminde süratle yol alıyoruz
İnsanın temel yaşamı ile ilgili konuların tartışılacağı zemini de kaybettik.
‘Seçimlere kadar ne olacak’ sorusunun cevabını arıyoruz.
Ne olacak?
Sol/sosyalist/sosyal demokrat büyümenin farkında olan AK Parti, tek başına iktidar olmanın yollarının taşlarını döşemek adına yol haritası çiziyor.
Toplumda ‘Düşman saflar’ oluşuyor.
Saflar giderek keskinleşiyor.
**
Ve yeniden 90’lı yıllar muhabbeti.
‘Şehit’, ‘Terörist’ edebiyatı ile yine bir seçime doğru yol alıyoruz.
Sahi ne oldu çözüm süreci?
Müzakere, silahların bırakılması, hakikatleri araştırma komisyonu gibi tartışmalar da ‘seçim süreci’ raflarında dizili duruyor.
O raflardan indirilmeleri gibi bir ışıkta görünmüyor.
‘Kürt sorunu gibi bir sorun artık yok ise, indirilmesinin da bir anlamı yoktur’ diye düşünüyordur iktidar.
**
Çözüm süreci mi?
Seçim süreci mi?
Belki de seçime kurban çözüm süreci!
Ya da seçime kadar kaos! (mu)?