Yıllar sonrasında, dershaneden çıkmış, organize ettiğimiz birkaç araba dolusu arkadaşla Avesta kitap evine gitmiştik; Mehmed Uzun’un “Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık “ romanının imza gününe. Mehmed Uzun’la, Amed’de arkadaşlarla, birkaç gece bir nevi sabahlamıştık. Birbirimizi sevmiştik. O zamanlar AMİDA adında bir edebiyat dergisi çıkarıyorduk. Derginin editörlüğünü yapıyordum. Kitapları imzalatıp çıkacakken Mehmed Uzun bana, Aydın sen kal, dedi. Arkadaşlar gittiler.
Sonrasında geceleyin, Gazeteciler Cemiyeti’ne gittik. Masalar U şeklinde dizilmişti. Ben Avesta kitap evinin sahibi ve sahibesinin yanlarında oturuyordum. Apo ve Ruken bana, kitap evinin açılışına yolladığım çelengin, yakın çekimini yaptıklarını ve gittikleri her yerde bunu dost ortamında izleyip kahkaha attıklarını söylediler. Şaşırdım. Onlarca çelenk arasında kendi çelengimi görmemiştim bile.
Sordum:
– Sizi kahkahalarla güldüren de neymiş? Benim çelengimde ne vardı ki?
YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT
Amed’in Şairi Nedim Dağdeviren’e
insanlar tek tek ölür
bizim insanlar tek bile değil
ya çoğu bir arada halepçe
ya bütünlüğünü yitirmiş halde
bir başka ve memleketlerinden uzaklarda
sevdiklerinden ve kendilerinden bile
parça parça ve çok uzaklarda
Ölüyorlar tek bile sayılamazken
ne ezan sesi duyuluyor
ne bir fatiha okunuyor
çanlar bile çalmıyor
o çok sevdikleri “kılam”lar bile duyulmuyor
insanlık için çarpmış yüreklerin ardında
bir yas tutan bile olmuyor
ölüyorlar tek bile sayılamazken
hem kendilerine bile yabancı
hiçbir renk bu kadar hızlı dağılmıyor
hüzne çalan rengimiz
bütün renkler içinde
hem baskın asla değişmez
hem baskılar altında rengini bile unutmuş
bir kürt kırmızısı
eksiliyor rengi…rengimiz
bir güzel kardeşim ölüyor
uzaklarda… çok uzaklarda
çok sonra duyuyorum
kanım çekiliyor
kırmızı mora dönüşüyor
ah ulan kara düzen
kara baskı ah, karartılan dünya
ahdimiz var ölümden daha büyük
hiçbir ülke hiçbir halk
ardımızda bıraktığımız düşlerimiz
özlemlerimiz ve genlerimizle
hiçbir ülke hiçbir halk
çocuklarımız kadar özgür olamayacak
ardıllarımız kelebek olacak
ah ulan kara düzen, kara baskı
gözyaşları titreşiminde ve aşk uçarılığında
rengarenk kelebek ve kelebeklerimiz
hiç balta girmemiş ve girmeyecek ormanlarda
hiçbir avcının olmadığı bir dünyada
sonuna kadar özgür ve bir arada
ve mutlaka…
Aydın ALP
YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT – DİCLEM SAHAF YAYINLARI – 2007
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) – J&J YAYINLARI - 2015
Bana anlattılar. Bütün çelenklerde “KUTLARIZ” yazılıymış, bir tek benim çelengimde “MUTLULUKLAR DİLERİM “ yazılıymış! Bunu duyar duymaz kahkahalarım patladı! Benim günahım yoktu; ama olay da gülünmeyecek gibi değildi! Dershanemizin çalıştığı bir çiçekçi vardı ve siparişlerimizi sekreterimiz Aslı Hanım’a söylüyorduk. O da çiçekçiye adres yazdırıp yollatıyordu. Aslı, kültürlü bir kızdı. Demek ki o gün çiçekçi, düğünlere çalışıyormuş ve bizim çelenk de böylece gürültüye gitmiş!
Benim kahkahalarım patlar patlamaz U şeklindeki masamızda tam karşımızda oturan ve Mehmed Uzun’la birlikte İsveç’ten gelen o uzun boylu, iri yarı adam, ki sonrasında uluslararası Pen Yazarlar Kulübü, Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Sorumlusu ve adının Eugene Schoulgin olduğunu öğrendik, birden sıçradı ve “EYDIN! EYDIN!” diye bana seslenmeye başladı. Öyle şaşırdık ki…
Ruken, dil biliyordu; Allah aşkına git öğren. Bu adam beni nereden tanıyor? İsveç’ten gelmeden önce Amed’in şairi Nedim Dağdeviren ve oradaki arkadaşlarla söyleşirken ona:
-’’Bak Amed’e gidiyorsun, arkadaşımız Aydın Alp’e selamlarımızı ilet!’’ demişler. O da haklı olarak:
-’’Ben onu nasıl görebilirim?’’ demiş. Bizimkiler:
-’’Kolaydır onu görmen. Mehmed Uzun’un arkadaşıdır ve imza gününe mutlaka gelir!’’, demişler.
-‘’Mehmed Uzun’un imza günü kalabalık olur, onu bulamam!’’ itirazına:
-’’Onu çok rahat tanırsın. Gürültülü bir kahkaha duyarsan bil ki Aydın’dır o!’’ demişler.
Benim kahkahalarım patlar patlamaz, “EYDIN! EYDIN! ” demişti. Çok duyarlı bir insandı
Aydın ALP-BAĞLAR GÜNEŞİ ÇOCUKLARI-PİJAHMO J&J YAYINLARI – 2017
Düşüncelerini açıkladıkları için gazetecilere, politikacılara, aydınlara yapılan linç girişimlerini lanetliyorum. Bir kişiye onlarca kişinin saldırması, nasıl bir vatanseverlik ve yiğitliktir? Aşağılık yaratıklar, zavallı beyinsizler, talimat kafalılar… Ben asıl bu tasmalıları saldırtan, o insanlık düşmanı, ruhsuz mumyaları lanetliyorum! Levent Gültekin yalnız değil! Bu saldırı, halkın vicdanını yaralamıştır! Ve ters tepmiştir! İnsanların düşüncelerini özgürce dile getirdiği günler dileğiyle sevgiler, saygılar… Aydın ALP