Nazi Orduları 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırarak 2. Dünya Savaşının başlamasına neden olmuştu. Savaş sonunda bilindiği gibi milyonlarca kişinin ölmesine, sakat kalmasına neden olmuştu. Savaş özellikle Avrupa’da tam bir yıkım getirmişti. On yıllarca bu savaşın açtığı yaralar tamir edilmeye, yıkılan ekonomiler onarılmaya çalışılmıştı. İnsanlığın tarihinde ve hafızalarda derin yaralar açmıştı. Bir daha böylesi savaşların yaşanmaması ve unutulmaması için 1 Eylül Dünya Barış Günü ilan ediliyor.
Ancak aradan geçen zaman içinde savaşların durmadığını; 1.ve 2. Dünya Savaşında olduğu gibi topyekun bir savaş olmasa da bölgesel düzeyde savaşların devam ettiğini görmekteyiz. Birçok Devletin katıldığı topyekun bir savaş olmadı ama zamana yayılmış olarak devam eden savaşları getirdiği ölüm, yaralanma, yurtsuz kalma bölgesel düzeyde devam etti. Bütün savaşlarda olduğu gibi savaşların faturası hem can olarak hem de mal olarak yoksullara çıkmıştır. Özellikle devam eden savaşlara baktığımızda bu durumu daha iyi görmekte ve tanık olmaktayız.
Bu savaşlardan karlı çıkan var mıdır? Emperyalistler ve silah tüccarları her zaman karlı çıkmışlardır. Silahlarına yeni pazar alanları yaratmak için ya gerginlik alanları yaratmışlar ya da bölgesel savaşların çıkması için her çelişkiden faydalanmışlardır. Emperyalistlerin dünya üzerinde zenginlik kaynakları üzerinde daha fazla etkinlik ve sömürü alanları yaratmak, güçlerine göre yeniden paylaşmak için bölgesel savaşları körüklemektedirler.
Savaştan en çok zarar gören geniş halk kesimleri savaşa karşı barış deseler de; savaş yanlısı ve kışkırtıcıların en çok karşı çıktıkları kavram barış olmuştur. Savaşa karşı çıkmak, barışı savunmak birçok ülkede sıkıntılı olmuştur. Savaştan her zaman en çok zarar gören kadın ve çocuklar en çok da barışı istemişlerdir. Savaşın anlamsızlığına ve yıkıcılığına en etkili tepki; kadınların haykırışlarında ve çocukların gözlerine yansıyan korkuda anlamını bulmuştur.
Mümin Ağcakaya