Tarih 10 Ocak 2014:
Abdullah Öcalan, BDP heyeti aracılığıyla şu mesajı vermişti;
“Savaş bir cehennem ise barış cennettir. Biz, bir ayağımızı cehennemden çıkarttık ama diğer ayağımızı da çıkarma konusunda ortaya konan engeller mani olduğu için arafta beklemekteyiz. Barış süreci amacına uygun formatlarla geliştirilmeye çalışılıyor. Bizim barış irademiz tüm engellemelere rağmen başlattığımız günkü kararlılığındadır. Fakat şu da bilinmelidir ki, arafta sonsuza kadar kalınamaz. Bu cehennemi şartlardan biran önce ülkemizi ve bölgemizi kurtarmak için herkes ivedilikle ve sarsılmayacak bir irade ortaya koymalıdır.’’
Tarih 15 Ağustos 2014:
Abdullah Öcalan’ın bu kez HDP heyeti aracılığıyla, ikinci ayağında cehennemden çıkarıldığına işaret eden, 30 yıllık savaşa son noktayı koyan bir mesaj verdi.
Mesaj şöyle; “Bu 30 yıllık savaş büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasındadır. Demokratik müzakere süreci tarihi ve toplumsal olarak derin bir anlama sahiptir. Etkileri ve sonuçları çok büyük olan bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç sadece Türkiye’de değil tüm bölgede ağır sorunların çözümüne dönük barış ve özgürlükler temelinde model olacak tarihi imkânlar barındırmaktadır”
Son mesaj, 30 yıllık savaşın bittiğine dair ciddi bir işarettir. 1 Eylül dünya barış günü dolayısıyla verilecek mesaj, iki ayağın birden cehennem ateşinden çıkarıldığına dönük mesaj olacak gibi görünüyor.
Abdullah Öcalan, savaşı başlatan ve bitiren bir lider olarak tarih sayfalarında yerini alacak. Türkiye’de uzun süredir devam eden çözüme dönük müzakere sürecinin savaş cehenneminden barış cennetine evirilmiş olması Türkiye halklarının ortak kazanımı olarak değerlendirilebilir mi?
Bu konuda farklı görüşler olabilir, ancak gelinen nokta halkların ortak kazanımına işaret ediyor. Halklar sadece kazanım noktasında takılıp kalmamalı, kazanımı yalnızlaştırmamalı. Bu kazanımı, HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy oranının çok üstünde, halkların birlikte yaşam kaygısını ortadan kaldıran bir kazanım olarak değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
HDP ve Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ortaya koyduğu performansı, gelecek yüzyılı birlikte kurgulamanın ilk sınavı olarak değerlendirmek mümkün. Bundan sonraki sınav halkların kendi içindeki sınavlara hitap ediyor.
30 yıllık savaşın diğer taraftaki tek aktörü olan PKK için sınav salonu artık Türkiye değil. Rojava ve IŞİD, PKK’ye Ortadoğu ve uluslararası arena gibi ciddi diplomatik bir sınav salonu kazandırmıştır. PKK, dünyanın ‘terör örgütü’ listesinden çıktığı andan itibaren, sonraki süreçte diplomasi trafiğindeki aktörlüğünü devreye sokacaktır. PKK’nin Türkiye ile savaşı artık silahla değil, diplomasiyle devreye girecektir. Bu süreç dayatma ile değil, doğal gelişmelerle olacak. Öcalan’ın açıklamaları ve Ortadoğu’daki mevcut gelişmeler çerçevesinden baktığımızda, gelecekle ilgili böyle bir analiz çıkıyor ortaya.