Hiç uzatmaya gerek yok. Özet konuşalım, anlaşılır olsun.
Lafın etrafında, gerisinde berisinde dolanmaya da gerek yok.
‘Barış’ ve ‘çözüm’ denildi, genel kabul gördü.
76 milyonun tamamında olmasa da tamamına yakınından ‘olur’ çıktı.
Bu ‘olur’ dan daha büyük, onuru yüksek bir kredi olabilir miydi?
İşte taraflardan istediğimiz bu sorunun cevabıdır.
‘Evet’ yâda ‘Hayır’
Cevabını ben, biz değil, onlar verinceye kadar bekleyeceğiz.
Barışmak samimiyettir ve asla taraflardan birinin ‘ihanet’ ini kabul etmez.
Samimiyet, inanç, barışa giden yolda kat edilen bir mesafe yok ise, asla o barışı yapmamak lazım. Aksi durum, tarafların mahcubiyetine tekabül edecek sonuçları itibariyle içinden çıkılmaz bir hal alır, önü alınamaz sıkıntıların kaynağı olur.
Son bir haftada yaşadığımız/yaşananlar; sözünü ettiğim o mahcubiyetin ürünüdür. Türkiye ve Kürtler şu anda toplumsal bir frenle o sıkıntı kaynağının yamacında duruyor.
Çözüm sürecinin tarafları, ‘Çözüm yok’ diyor ve şikâyette bulunuyor. Çözüm sürecinin birinci derecedeki aktörü Abdullah Öcalan, eleştirileri ile birlikte kararlılıkla yürüyen bir sürecin varlığından söz ediyor. Buna rağmen ülke bir anda kan gölüne dönüyor, onlarca insan yaşamını yitiriyor.
Sonra ‘provokasyon’ deniliyor ve herkes ‘Barış top’unu ayağından uzaklaştırıyor.
Top taç’a mı, auta mı gitti?
Dönüp bakan, tekrar oyuna sokan yok!
Sahayı karıştıran oyuncu/oyuncular varsa, teknik direktörün görevi;
Bunu görüp oyuncu değişikliğini zamanında yapmaktır.
Kandil’in, Bingöl’deki polis ölümlerinden sonra;
‘Bizimle ilgisi yok, lokal olaydır’ deme lüksü olmamalıydı!
Çözüm sürecini ortadan kaldıracak kadar ağır bir olayın ‘lokal’ olma şansı da olamaz. Böyle bir olay yürütülen çözüm projesinin çökmesine neden olabilecek bir türdeyse merkezinden bağımsız olma şansı da yoktur. Her şeye rağmen bağımsız ise, oyuncular teknik direktörün taktiğinin dışında oynuyorsa, bu durum oyuncu değişikliği gerektirir.
Başta Diyarbakır olmak üzere diğer illerdeki onlarca ölüm olayının perde arkasındaki gerçekler ortaya çıkarılmadan durumu daha da karmaşık hale getiren Bingöl olayı ‘İç savaş’a adeta davetiye çıkarmıştır.
Böyle bir durumun olmamasını Abdullah Öcalan’ın verdiği balans ayarına borçlandık. Son bir hafta herkes için, her kesim için ödev ve sınav niteliğinde oldu. Umarım bundan sonraki sürece samimi katkı sunacak sonuçlar çıkarılmıştır.
Savaştan barışa evirildik.
Şimdi, birlikte yaşamı samimiyetle buluşturma zamanı değil mi?