“Bir erken bahar öncesi bu insanları anmak gerek,
onlar baharı görmediler bir daha”
Müzik ve kültür yaşamına önemli katkılar sunan Victor Jara’nın hayatı; Eylül’le başlayan fırtınalı ve karanlığa gömülecek olan Şili’nin; tarih ve kaderiyle özdeşleşir. Sanatı, tavrı ve trajik sonunun yarattığı etki; Şili’nin sınırlarını aşar. Bu olay bile Pinochet rejiminin gerçek yüzünün ortaya çıkmasına yeterli olur. CİA, Amerikan iletişim firması ITT ve bakır sanayisini patronlarının desteğiyle iktidara el koyan Pinochet; 17 yıl boyunca halkına karşı uyguladığı baskı, işkence ve yok etme politikalarıyla dünya kamuoyunun büyük tepkisini çeker.
Eylül 2003 tarihinde öldürülüşünün 30. yıldönümünde katledildiği Stadyumun ismi Victor Jara Stadyumu olarak değiştirilir.
Uzun yıllar adaletin sağlanması için kampanyalar yürüten ve adına bir vakıf kuran; eşi Joan Jara ve kızı Amanda Jara, mahkemeden Victor Jara’nın cenazesini, otopsi yapılmak üzere mezarından çıkarılmasını sağlarlar. Aralık 2009 yılında, Otopsi işlemleri tamamlandıktan sonra; Santiago’da yüz binlerce kişinin katıldığı bir cenaze töreni sonrasında, Santiago mezarlığına gömülür.
Victor Jara’nın katledilmesinden sorumlu olanlar için açılan dava, olaydan ancak 39 yıl sonra bir sonuca varılır. Cinayetin arkasında olduğu ortaya çıkan CIA’nın Panama kampında özel eğitim gören; sadist ve insanlara acı çektirmekten zevk alan; “Prens” lakaplı Edwin Dimter Bianchi ve “Ölüm Mangaları”nın liderlerinden olan Yüzbaşı Barrientos Nunez ABD’ye kaçtıklarından yargılanamazlar. Ancak haklarında uluslar arası yakalama kararı çıkarılır.
Yurt dışına kaçarken yakalanan; Yarbay Mario Manriquez Bravo ve olaya karışan sekiz asker hapse mahkûm olur. Savcılık aralarında Deniz Kuvvetleri eski komutanı olan ve 2006 yılında Şili senatosunda görev yapan Senatör Jorge Aransibia’nın da bulunduğu bazı kişiler hakkında suç duyurusunda bulunur.
Halkına yaşattığı zulümden dolayı, dünya kamuoyunun yoğun tepkisini çeken Pinochet’e emperyalistlerin desteği azalmıştır. Kendini desteksiz ve güçsüz gördüğünden son yıllarını korkuyla geçirir. Yaşlanan, yalnızlaşan ve korkan Pinochet; ölümün artık başucunda dolaştığını hissetmektedir. Vasiyetini yazar. Vasiyetinde; öldükten sonra gömülmeyi istemez. 10 Aralık 2006 yılında bir hastanede ‘Dünya İnsan Hakları Gününde’ ; sadece İspanyol yargıç Baltazar Garzon tarafından, ‘insanlık suçu’ işlediğinden dava açılan Pinochet yargılanamadan ölür. İktidarda olan hükümet; cenazeye katılmayacaklarını ve resmi bir törenin de yapılmayacağını açıklar. Aile yakınları da; tahrip edilme ihtimaline karşı, Pinochet’in bir mezarının olmayacağını açıklarlar. Vasiyeti gereği cesedi yakılır. Yıllarca zulmettiği, öldürttüğü, kaybettirdiği kurbanlarının yakınlarına; öfkelerini haykıracakları, lanet okuyacakları bir mezarının olmasını istemez. Bunu bile çok görür.
Sanatçılar mı daha güçlüdür yoksa hükmedenler mi? Böyle bir ikilem karşısında bütün bilim dalları; sanatçıların ve bilim adamlarının daha güçlü olduğuna işaret etmektedir. Sanatçıların eserleri her zaman kulaklarda, dillerde olurken; bilim adamlarının ışığında her zaman geleceğe bakabilmekteyiz. Ama sadece tencerenin kapağı misali tepeden hükmedenlerin isimleri hatırlansa dahi öbürlerinin isimleri hatırlansa dahi sadece öfke uyandırmaktadır.
Tüm toplumu teslim alan ve içselleşen korku; yaşamı adeta felç eder. Şili’nin on yıllarına egemen olur ve toplumda onarılması çok zor, derin yaralar açar. Korkuyla terbiye edilen toplumlarda Victor Jara’ların çıkması o kadar kolay olmaz. Ancak Şili’de hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek vardır:
Şili’de halk için Pinochet artık ölmüştür. Victor Jaralar yaşamaya devam etmektedir.