Sunu…
Hayrettin Kağar; Kağar ailesinin 3 numaralı ferdi, abisi Şükrü, Emin, kardeşleri Remzi ve Halil Kağar…
Emin Kağar namı diğer “Boğa Emin” ve kardeşi Remzi Kağar Abisi ile birlikte “Elaziğ Şapkası” atölyesinde birlikteydi, Halil Kağar, Cildiye Doktoru…
Şapkacı Hayrettin Kağar, namı diğer “Çaput Xeyro” 1945 doğumlu, l Elazığ Şapkacısı Sanayi Dündar’ın yanına 1953 yılında çırak olarak çalışmaya başlar, çıraklık döneminden sonra kalfalık ve ustalık dönemini de bu işyerinde tamamlar.
1960 yılında Saraykapı’da Elazığ Şapkacısı adlı işletmeyi ustası Sanayi Dündar’dan devralır…
Saraykapı İzzet Paşa Caddesi Zeytinciler Apartmanı altındaki küçük atölye ve işyerinde 39 yıl 8 köşeli ve birçok şapka modeli imal edip sattı…
1999 yılında işletmeyi kardeşi Remzi Kağar’a bırakıp İzmir’e yerleşti…
Hayrettin Kağar; Mahalle büyüğümüz, baba amca dostu, yaşım kadar tanırım, futbolu ve futbol oynamayı sever, çocukken mahalle büyüklerinin çift kale maçlarını seyretmek keyifliydi… Hayrettin Kağar kafes kuşu beslerdi, kanarya…
Ben daha çocuğum ilk defa kanaryayı Elazığ Şapkacısında gördüm, akşam üstü serinliğinde Hayrettin Abi kafesi kapı pervazının duvarına asardı, bizlerde yan tarafta oturur ötüşlerini ve kafesteki çırpınışlarını izlerdik, renkleri bizleri büyülerdi, kafesin tellerine marul veya salatalık dilimi takardı Remzi Abi, hayranlıkla izlerdik…
Hayrettin abi ve tayfası Pazar günleri Dicle çayında balık tutmaya giderlerdi, öyle oltayla torla değil ha!
Önce çok ileriye tor (Ağ) gerelerdi sonra dinamit atarlardı bizlerde gerilen ağdan ilerde suya girer hem yüzer hem de ağdan artakalan balıkları tutardık ve tuttuğumuz balıkları oracıkta közleyip yerdik, sonradan dinamit yasaklandı, serpme ve ağlarla balık avlamaya başladılar…
Hayrettin Kağar’ın abisi, Emin Kağar, namı diğer Boğa Emin çok iyi bir futbolcuydu Diyarbakırspor’da top koşturdu yıllarca…
1
İçkale’de Cezaevi, Adliye, Jandarma Komutanlığı olduğu zamanlarda, İzzetpaşa Caddesinde Askeri-Sivil Terzi Cemal Alkış, Silah Kılıfı ve Subay Astsubay kemerleri yapıp satan Gaziantepli Ümit Usta, Daktilo ve Radyo tamircisi Fuat Mutaf, İçkale’de İzzetpaşa Caddesinde Avukatlık Büroları, Dava Vekilleri, Dilekçeciler bulunurdu, ayrıca tüm Basın Medya yayın kuruluşlarına ait Ajans Büroları da bu caddedeydi, bu meslek grupları İçkale yerleşkesinden besleniyorlardı…
Hayrettin Kağar’ın anlatımı:
“1960’lı 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda işler çok yoğundu, subay şapkaları, polis şapkaları, gardiyan ve mübaşir şapkaları, hatta o dönemler liselerde şapka zorunluydu o şapkaları da yapardık… Köylü ve vatandaşların kullandığı şapkaları yapardık, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın birçok ülkesine sipariş üzerine şapka yapıp gönderirdik…”
2
Remzi Kağar…
Remzi Kağar, Abisi Hayrettin Kağar’ın yanına 1959 da 10 yaşındayken yılında çırak olarak başladığı dükkânda kalfalık, ustalık ve sonunda işletmenin sahibi olur…
65 yıldır İzzetpaşa caddesini terk etmedi, İzzetpaşa Caddesi’nin en eski esnaf ve sakinlerindendir, onu kıdem olarak 60 yıllık “Maya Bayisi” Medeni Birinci takip eder.
Saraykapıyı bütün olumsuz koşullara rağmen bir şapka imalatçısı var, 65 yıldır küçücük atölyesinde eskiden oldukça rağbet gören başta 8 köşe olmak üzere bir çok model şapka yaparak meraklılarına satmaya devam ediyor.
Remzi Kağar başta Saraykapı olmak üzere Suriçi’ndeki eski esnaflara aşina, kimi sorsanız tanır, insan ilişkileri ve sosyal yanı kuvvetli olan bir şahsiyettir.
-Eskiden kentte kaç şapkacı vardı?
-Elazığ Şapkacısı, Güzel iş Şapkacısı, Uğur Han civarında Nergiz Şapkacısı Davut Nergiz, Çarşı karakolunun sokağında Fötürcü Aydın, Abdurahman Samancı, Nevzat Özer’in işlettiği Balıkçılarbaşı Kısmet Han bitişiğindeki Özer Kasketleri, Kısmet Hanın yanında Kanıpak Kasketleri Siverekli Emin Kanıpak, Mardinkapı’da Şapkacı Bube, 1960 yılından önce 3 Fötr şapkacısı vardı…
Mehmet Nergiz Kasketleri, Kasket İmalatı ve Ticareti, Çeltik Ve Canlı Hayvan Taciri Linyit Kömür Satıcılığı, Gazi caddesi No: 187 Diyarbakır Ticaret Sicil: 5135/783 Tlf 17792
-Şimdilerde kaç şapkacı kaldı?
Şimdilerde kentte sadece 2 şapkacı kaldık ve şapkacılığın son temsilciyiz,
-Nalbant, Kalaycı, Lehimci, Kazancı, Semerci, meslek grupları tek-tek yok oldular, bu meslek de yok olacak mı, bu mesleğin geleceğinden umudunuz var mı?
-Bizden sonra bu meslek de yok olacak, o yüzden üzülüyorum, yazık! Devlet bizim gibi ustalara sahip çıkmalı, bu mesleğin sürmesi için Halk Eğitim Merkezlerinde, Çıraklık Okullarında kurslar açılmalı, bizler gibi ustaları da öğretici ve eğitici hoca olarak görevlendirmeli, Yerel Yönetimler, Valilik de bu işe ön ayak olmalılar, bu meslek ölmesin, yaşasın! -2000’li yıllarda Saraykapı semtinde ticari hayat nasıldı?
-2000 yılına kadar hareketlilik fazlaydı, bunun nedeni ise İçkale’de Cezaevi, Adliye Binası, Jandarma Alayının bulunmasıydı…
Saraykapı’da değişik meslek gruplarından işyerleri Avukat Büroları, Doktor Muayenehaneleri Oteller ve hizmet sektöründen oluşan bir semtti… Kentin “Babı-Alisi’ydi” dersek yanlış olmaz, Milli Eğitim Yayınları satış temsilcisi, İzzet paşa Caddesinde üç Matbaa vardı ve üç gazete çıkartılırdı, Şark Postaı, Hakimiyet Gazetesi, Demokrasi ve güven gazetesi, Anadolu Ajansı dışındaki bütün gazete ve ajans büroları bu cadde üzerindeydi…. -Şimdiler de Saraykapı dersem nasıl analiz yaparsın?
-Saraykapı, Cezaevi ve Adliye binasının taşınmasından sonra bu cadde uzunca yıllar yalnızlığı yaşadı, şimdi dini ve tarihi turizm sayesinde tekrar canlandı…
Hz Süleyman çevresi “UNESKO” projesiyle semtte restarosyon çalışması ile yeni bir kimliğe büründü bu prole kapsamında gecekonduların yıkılması-kurtarılması, İçkale Millet Bahçesine dönüşünce Saraykapı tekrar eski görkemli şaşa’alı günlerine kavuştu diyebiliriz… Saraykapı tarihi Suriçi nin en hareketli semtlerinden biridir, hareketlilikte İçkale’de bulunan Hz. Süleyman Caminde bulunan 27 Sahabe Türbesinin de dini geziler ve turların büyük etkisi vardır.
–Usta eskiden kaç çeşit şapka yapıyordunuz? -Eskiden tek model model şapka vardı o da 8 köşeli kasket modeli, 8 köşeli kasket bölge illeri arasında farklılıklar oluyor, sadece detayda farklılıklar bulunuyor. Polis, Asker, Gardiyan, Bekçi şapkaları yaparız, eskiden lise öğrencilere şapka takmak zorunluydu, subay şapkalarına benzerdi o şapkaları da yaparız… –Eskiden günde kaç şapka üretiyordunuz, şimdilerde kaç şapka yapıyorsunuz?
-15 tane falan yapardık, şimdilerde sipariş üzerine yapıyoruz… -Ustam terziyle, şapkacılık arasında ne fark var, neticede iki meslek de dikiş makinesi ile iğne iplikle ilintili?
-Terziler pantolon, ceket veya takım elbise siparişi aldıklarında müşterilerin boy, bel, omuz ölçüsü alırlar, şapkacılarsa müşterinin kafaların ölçüsünü alırlar… Terzilerde beden gücü yoktur, şapkacılık öyle mi?
Beden gücü gerektiren bir meslektir… -Nasıl bir beden gücü gerektiriyor ustam?
-Pedalla çalışan dikiş makinesinde önce modelin dikimini yapılır, sonra piknik tüpü üzerinde ısıtılan ütü ile pres işlemi yapılır. Sıcak ütü ıslatılmış kumaşı presler, bu işlem saatlerce sürer bilek gücü gerektirir, ağır ütü defalarca kumaşa bastırılıp, kaldırılır, şapka istediği kıvama gelinceye kadar bu işlem devam eder, velhasıl şapka yapmak zor zanaat! –Şapka-kasket denilince neler söylemek istersin?
-Eskiden şapka takmak bir gelenekti hemen herkes şapka takardı, şapkasız dışarı çıkmazlardı, şapkasız adamın şahitliği bile kabul edilmezmiş, daha ne diyeyim!
Şapkasız çıkmayın diyor Remzi Kağar, çünkü Remzi Usta tek başına çeşitli modellerde şapka üretmeye devam ediyor.
Vay efendim ben duymadım, mazeret kabul edilmez, demedi demeyin!