Sanatın gizini deşerken “dışarıdan” bakış açısına da gereksinim var: “ Bir etkisizlik tedavisine girişmeli, Taocu babaları izlemeliyiz. Onların vazgeçme, oluruna bırakma, yokluğun egemenliği öğretileri üzerinde düşünmeliyiz. Onları örnek alarak, en sevdikleri element olan su gibi davranmalı, girdiği kabın şeklini alan, dünyayla savaşı kesen bilincin yolunu izlemeliyiz. Onlar merakımızı, acı çekme iştihamızı mahkûm ederler.” E. M. Cioran
Giriş bölümünde aktardığım düşüncelere eminim, acaba diyorsunuzdur! Evet, bu edilgen düşünme biçimi ( Cioran’ın da saptadığı ve karşı çıktığı gibi) uzak doğuda bir damar olarak vardır. “Yoğun yaşam Tao’ya aykırıdır.” Çin’de böyle pasif bir düşünsel gelenek var. Zaten Chuang-Tzu:“ İnsan hiçbir şeyi sevmediğinde, yaralanmaz olacaktır.” der. Dinginliği, edilgenliği temellendiren Çinli ve Hintli düşünürler vardır; mücadelenin felsefesini oluşturan düşünürler olduğu gibi.
Ben sanatın, ölüme bir başkaldırı olduğuna inanıyorum. Sanat; katılaşmaya, acılaşmaya, duyarsızlaşmaya bir saldırıdır! Ben bunca acının, vahşetin yaşandığı dünyamızda; insan hiçbir şeyi sevmediğinde yaralanmaz olacaktır yaklaşımını kabullenemem! Ben, herkesi sevmenin kefaretini ödemeye hazır ve ‘ölemeyecek kadar yaralı’ olanların çığlığını duyurmaktan yanayım! Sanatın işlevinin tam da bu olduğunu biliyorum. Mağaralarda çizilen av resimlerinden tutun da piramitlere kadar sanat, insanlığın yazgısını paylaşmıştır ve geçicilikteki kalıcılığın peşindedir. Özgürlüğü bağrında taşımayan bir eserin, sanatsal boyutuna inanmam. Güzelim Cervantes, Don Kihote (Don Kişot)’la bunun sağlamasını yapmıştır.
Ben bir şair olarak sonsuz bir uzay boşluğunda; fani olarak formatlanmaya da, uluslar, halklar, coğrafyalar arasındaki eşitsizliğe de lanet ediyorum! Kendimi bildim bileli bilimi, felsefeyi, sanatı ve özgürlüğü savundum. Hayatım boyunca da insanlığın özlemlerini; insanlaşamamış bütün güçlere karşı da savunacağım. Ben başka şekilde yaşayamam! Bu duyarlılığım olmasaydı tek bir mısra, cümle bile yazamazdım! Rahatına düşkün olanlar, yumuşak döşeklerine gömülsünler! Başkalarının acılarını yüreğinde hissetmeyenler, evrimleşememiş mahlûklardır! Lanet olsun onlara! Sanat, insanlığın özlemleriyle boy verir! Durmaksızın bir arayıştır ve asla pes etmemektir!
ÇAĞRI
yılların yorgunluğudur üzerime çöken
sırt üstü uzanmaktan kaçınıyorum
zulüm vurgunu kalbim, bakarsın dayanamaz
hemen de soluklanmam gerek
uzun yollar var daha aşılacak
yeni bir saat takıyorum koluma
kışlık elbiselerimi de giyiniyorum
pusulam özlemimdir
sıcaklığını arıyorum
ayrı yollardan aynı güne
Aydın ALP Şarkılar Tılsımı Memleket Yayınevi 1986 Ankara
Ruhlar Mahşeri (Toplu Şiirler) J&J Yayınevi 2015 Diyarbakır
Sanatsal eğilimi olan insanlar, çokça özgür bir ruha sahip insanlardır. Toplumsal yapının bu özgür ruhlar üzerinde silinmez izleri vardır. Herhangi bir konuda yatkın olan insanların, o alandaki adım izlerinin farkında olmaması düşünülemez! Yine de sanatçı, yürüdüğü yolda kendi adım izlerini bırakan insandır. Yeteneğe birikim eklendiğinde, kendi olarak kalmaktır özgünlük! Birikim dediğimin ikili boyutu vardır. Kendi alanındaki gelişmeleri izlemek ve hayatın ta içinde yer almak… Toplumsal acıları yüreğinde taşıyan insanlar, bunu başka yüreklere iletebilir. Ölümüne duyulan, taşkın duygulardır ki yürekten yüreklere ulaşır.
ÖLÜMÜN YÜZÜNÜ KIZARTACAK KADAR GENÇ
gizi ne böyle kısacık yaşamanın
bir görünüp bir kaybolan papatyalar...
ölüm üzerime zorlanarak gelir
çok şey kutsaldı ve önceleri
koparılıncaya dek yapraklar yeşil kalırdı
artık sarp yerlerdesin, ey dokunulmaz olan
ah, bizi öldürdüler, ben nasıl yaşıyorum
bir görünüp bir kaybolan kahraman parıltılar…
şimdi en çok, şairlerin intihara hakkı vardır
Aydın ALP Şarkılar Tılsımı Memleket Yayınevi 1986 Ankara
Ruhlar Mahşeri (Toplu Şiirler) J&J Yayınevi 2015 Diyarbakır
Sanatın başka dalları, belki bazı özellikleriyle farklılık taşıyabilir. Ben kendi alanım olan edebiyata, şiire ilişkin konuşmuş olayım. Dünyanın farklı ülkelerinde sanatçıların bildiği isimlere bakın, çokça toplumsal mücadelelerde adı geçen sanatçılardır. Mutlaka bazılarında tanıtmanın, sahiplenmenin de payı vardır; ama yaşanmışlıktan beslenmeyen bir sanatsal ürünün kalıcılığına inanmam! Ülkelerinin ve dünyanın burçlarında adı olanlar, egemenlerin yolunu kestikleri ya da kesmek istedikleri arasından çıkmıştır! Hem yalnız egemen sınıflar değil; egemen sınıfların borazanlığını yapanların, sanatın piyasasına egemen olanların da engellemeleri buna dâhil!
Özgürlüğü savunan, özgür yüreklere selam olsun diyorum. Sevgiler, saygılarımla…
Aydın ALP 2019