Gerçekten tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Tüm dünyada acayip şeyler oluyor. Düşük yoğunluklu bir dünya savaşı yaşanıyor. İki bloklu bir dünyada takım kaptanlığını ABD ve Rusya’nın yaptığı derin oyunlar oynanıyor.
Sahada figürasyonların adı bile geçmiyor ama birçok savaş yaşanıyor. Irak, Suriye, Yemen, Libya, Filistin, Azerbaycan, Ermenistan ve Ukrayna aklıma ilk gelen yerler. Biliyorum Rusya diye soracaksınız! Orada savaş yok ki, onlar saldıran takım.
Bunlar dışında şimdi Avrupa’nın orta yerinde Sırbistan ve Kosova arasında savaş tamtamları çalıyor. Avrupa buna müsaade eder mi, hiç sanmam ama bizim ülkemiz elini çabuk tutup asker gönderdi bile.
Nerde hareket orada Mithat Bereket ya da nerde tambur orada kambur diye deyimlerimiz var! Maşallah, nerede sıkıntılı bir ortam varsa müdahil olma adına hemen orada oluyoruz. Güçlü ülke olmanın gereği mi, çok kaşınıyor olmanın sonucu mu bilmiyoruz.
Dünya veya biz neyi paylaşamıyoruz ki? Bakın bilimsel alanda önemli gelişmeler oluyor. Mesela ABD Uzay Araştırmaları Merkezi (NASA) dünya dışı varlıkların olduğunu ilk kez resmi düzeyde kabul ederek bazı araçların ellerinde olduğunu ve incelediklerini açıkladılar.
Anlayacağınız sonsuz sandığımız evrende yalnız değil mişiz. Düşünebilen, üretebilen bizim dışımızda başka canlılar da varmış. Ey insan yani biricik değilsin. Belki de senden daha zeki, daha güzel, daha üretken ve yaşadığı coğrafyayı koruyan, katletmeyen bir canlı var.
Belki de paylaşamadığın ve bu yüzden altını boşalttığın, üstünü yaktığın bu dünyayı senden alabilirler. Sen onların dünyalarını talan etme hayali kurarken onlar da belki senin dünyanın hayalini kuruyordur, ne dersin?
Bakın diğer önemli bir gelişme daha yaşandı. Ölmüş bir domuzu bir saat sonra kanına kimyasal bir sıvı enjekte ederek hayata döndürdüler ve domuz altı saat daha yaşadı. Bu daha ilk adım, belki de ölümsüzlük yolunda atılmış çok önemli bir adımdır, bilmiyoruz ama ne olursa olsun ölmüş bir canlıyı tekrar hayata döndürmek beni heyecanlandırdı!
Devam edeyim, fareler üzerinde yapılan bir deneyde başarılı bir sonuç elde edildi. Yaşlanma geriye doğru çevrildi. Yani yaşlı hücreler gençleştirildi. Yani insan artık yaşlanmayacak hep genç kalabilecek. Harap olmuş bir organ bu teknikle, ilaçla yenilenecek. Önemli bir buluş değil mi?
Başka bir buluştan daha söz edeyim. Görme engelli yirmi kişi üzerinde yapılan bir deneyde sonuç ne oldu biliyor musunuz? Bunların bir kısmı doğuştan görme engelli bir kısmı sonradan çeşitli sebeplerle görme yetisini kaybetmiş. Özel bir jelden yapılmış bir sıvı gözün içine enjekte ediliyor ve sonuçta on altı kişide başarılı oluyor. Yani görme yeteneğine yeniden kavuşuluyor. Önemli değil mi?
Beni asıl bunlar heyecanlandırıyor. Sizin uyduruk zaferleriniz değil. Ölme ve öldürme üzerine kurduğunuz kahramanlıklarınız zerre kadar umurumda değil. Ben yaşatmak isteyenlerin tarafındayım.
Topraklarınız gözünüzü doyurmuyor, paralarınızı yiyemeden geberiyorsunuz. İnsanlığa sevgi, saygı, vefa, aşk bırakmadan gösterişli törenlerle, sahte gözyaşlarıyla gömülüyorsunuz. Adınızın verildiği meydanlar, parklar, okullar anında değiştiriliyor. Birkaç yıl sonra sadece özel meraklılar adınızı hatırlıyor.
Oysa bilim insanları, sanatçılar sonsuza dek yaşarlar.
Mesela sorudur: Nazım Hikmet’i ya da Ahmet Kaya’yı ya da Sabahattin Ali’yi ya da Galileo’yu yargılayan yargıçların adını bilen var mı? O dönemlerin kudretlilerini hatırlayan var mı?
Biliyorum, düşünmeye başladınız, hatırlamadınız çünkü onlar lanetliler ama adını yazdıklarımı herkes biliyor değil mi?
O zaman sevgili okurum, boş ver bu acımasız düzenin kirli ve unutulacak insanlarını da sanata ve bilime yüzünü dön. Umut, insanlık, şeref ve ölümsüzlük oradadır.