Şiir dilinde de bilgi taşınır, vardır; ama içseldir, yaşantısaldır, kitabı değildir. Bakın bazı bilgiler vardır ki dolaysızdır, doğrudandır, birebirdir. Kısacası hap gibidir. Hazır bilgilerdir, ansiklopediktir. Şiirin verdikleriyse insanın iç dünyasını zenginleştirici, ufuk açıcıdır, yaşantısaldır.
ZAROK
(on dört yaşında ünlü bir gladyatör olan zarok’un,
spartaküs’e katledilmelerinden önce söylediği sözlerdir
ki sesini kuşların kanatlarına yükleyebilmiştir)
(kızgın güneş altında
ışıkları kılıcıyla denetleyerek
sulara özgürlük yazdığı söylenir)
( yıllar önce öğrenilmiştir,
diyarbekir surlarında yuvalanan
ateş gözlü yaban güvercinlerinden bu öykü:)
gemilerimiz erişse de
giderilmez acılarla uzaklaşmayalım
türkülerimizi verelim kuşlara, süzülsün
bizden insanlığa
birazdan dağılacak bunca yüreğin
vuruşlarını duyursun
kalbimizin yağmuruyla yıkanacak dünyamız
yârin yanakları kadar al olsun
sevdaya çağrı karanfil koksun karanfil koksun...
Aydın ALP ŞARKILAR TILSIMI (Memleket Yayınları 1986)
RUHLAR MAHŞERİ (Toplu Şiirler) J J Yayınları 2015
Bakın şair; herkesin konuştuğu dilden kendine özgü bir dil yaratan kişidir. Üslup dediğimiz de kişiliğin ürünü olan ve kişisellik taşıyan bu dildir zaten. Şiir dili bundan ötürü öte bir dildir, başka bir dildir. Hayatın başka sergileniş biçimidir, işleniş biçimidir. Akustik düzeni olan, incelmiş, dünyası kendisi olan; ancak kendisiyle ifade edilebilen bir dizgedir. Yaşamı ayrıştırıp yeni bir bileşime sokan, estetize eden bir sistemdir. Sözgelimi sinema; örneğin Batman, Rambo, Racy, Conan ya da Star Wars içeriğiyle incir çekirdeğini doldurmaz filmler. Sözgelimi şiirde Ahmet Haşim’in, bir yanıyla Yahya Kemal’in dile getirdiğin düşünceler hiç de konuşulur, tartışılır, ağırlığı olan düşünceler değil. Ama şiirler olabildiğince etkileyici…
O SULAR NEREYE AKTI
o sular nereye aktı
o akasyalı yağmur suları
içinde gözyaşlarım…
“diyarbekir etrafında bağlar var”
üzüm yaprakları yeşili düşlerim
kavgayla elde ettiğim aşklarım vardı
polisin ve paranın gölgesi yoktu
sokaklarda deli deli
kahkahalarım çınlardı!
o sular nereye aktı
o akasyalı yağmur suları
içinde özlemlerim kanardı!
Aydın ALP ATEŞİN KEHÂNETİ (Memleket Yayınları 1989)
Yıllarca emek veren, kendini biriktiren sanatçılarla sanatla hiç bağ kurmamış, ilgilenmemiş, sanattan uzak düşürülmüş kalabalığın beğenisi, yaklaşımı hiç aynı olur mu? Şimdi gelelim sadede. Ben bir şair olarak neyi amaçlıyorum? Ben insanı seviyorum. Sanatı bile insan için seviyorum. İnsanı sevdiğim için de insana yaraşır bir sanattan ve edebiyattan yanayım. İnsanı daha da duyarlı kılan; yaşamı, yaşamayı, yaşatmayı sevdiren bir sanattan yanayım. Sevgiden söz eden “sanatçılar”ın, sevgisizlik üretmesi, yaralar kalbimi. İnsanı sevilir, sevgiye yaraşır görmek için yaşıyorum.
Bilinci ve duyarlılığı körelten, ekonomik ve politik bütün engellere karşı insan iradesini ve kararlılığını yükselten bir tavırdan yanayım. Bütün tabulara, doğmalara, sınırlandırmalara karşıyım. İnsanın ölümsüz ve güzel yanlarının açığa çıkmasından yanayım; sevgi dolu, özgür ve mutlu bir yaşama çağıran yanlar… Bunun için yazıyorum ve bunu amaçlıyorum. Önce şiir... Şiir bir başkaldırıdır; şair duyarlı ve “uyumsuz” bir insan. Ama dikkat, bu uyumsuzluk, insanlar arasındaki ilişkiden ötürü değil, sistem(sizlik) le, siyasi erkle çatışmadan gelir. Gerçekten de bayağılığın, bencilliğin, kabalığın diz boyu olduğu bir yerde tabii ki önce şiir; sanat formasyonu taşıması koşuluyla. Sanatçılar zulme karşı söylemiyorsa günübirliktir; sahte ve aldatıcıdır. Sanatçılar yaşama, yaşamaya, yaşatmaya, güzelliğe çağırmıyorsa kaba-sabadır, kendisi olamamıştır, çünkü sanat; her şeyden önce kendi içinde kendisi içindir. Böylece insana yaraşır olur ve insanlara insanlık için tutulan bir sönümsüz meşale olur!
24 Eylül 1999 / ROJA WELAT/
AŞKI OLMAYANIN ŞİİRİ OLMAZ (Gazete ve Edebiyat Dergileri Yazıları 1994-2018) J&J YAYINLARI – 2018
*Şiirler, bu yazı için eklenmiştir.
Ah, artık yüreğimize su serpecek konu pek kalmadı bu düzenin değişeceğinin müjdelenmesinden başka.
Yüreğimizi diri tutacak günlere ulaşmak dileğiyle sevgiler, saygılar…
Aydın Alp