Geçtiğimiz hafta bir konu nedeniyle Büyükşehir Belediyemiz Eşbaşkanı Sayın Gültan Kışanak ile görüşürken aklıma "Sanat Sokağı" geldi. "Başkan sahi Sanat Sokağı boşaltılacaktı, ne oldu? O önemli açıklamanızın üzerinden yaklaşık 45 gün geçti" deyince! Gültan Başkan "Tamamdır, istedik ki karşılıklı ikna yöntemiyle çözelim. Kimsenin burnu kanamasın, taşkınlıklar olmasın. Salı günü (2 Şubat 2015) karşılıklı ikna yöntemiyle ekiplerimiz sabah sanat sokağına giriyor ve söz verdiğimiz gibi boşalttırıyoruz" dedi. Çok iyi başkan, kamuoyu bekliyor dedim.
Dün sabah saat on sularında Ofis semtinde hiçbir işimin o an itibariyle olmamasına rağmen sokağa uğrayıp bir bakayım dedim. Evet sabaha karşı Gültan Başkan'ın ifade ettiği gibi ekipler girmişti, işyeri sahipleri ile birlikte hummalı bir tahliye faaliyeti yürütülüyordu. Sokağı baştan sona yürüdüm. Yol üzerinde "kafe"cilik işiyle iştigal etmeyen bir kaç esnafa sordum, ne diyorsunuz diye! "Çok iyi oldu abi, bunu heyecanla bekliyorduk" dediler. Sonra yaklaşık kırk yıldır o sokakta oturan evi olan bir kaç arkadaşımla konuştum. "Mükemmel oldu. Artık ümidimizi kesmiştik. Bu da bir politikacı üstelik bizimkilerin sözü deyip geçmişken, sabah bir gürültü patırtı ile uyandık ki; işyeri sahipleri kendi rızaları ile izinle işgal ettikleri yerleri kaldırıyorlar. İyi oldu. Yapılacak bellidir. Çok kararlı durup bir daha işgal edilemeyecek bir yeşil alan, gezinti güzergahı yapılmalı. Ve bina altlarındaki Kafelerin o alanlarda oturanlara ısrarla çay servisi yapamayacakları bir düzenleme olmalı".
Doğrusu şu anki HDP-DBP belediyelerinin elinde çok güçlü bir "Halk İradesi" var. Bunun kıymeti ve ağırlığı "Hizmetler" ve "işgallere müdahillik" anlamında ilk önce Feridun Çelik döneminde görüldü. Sur Dipleri işgal altındaydı. Binler yıllık Amida Surlarına sırtınızı dayamanıza dahi işgalciler izin vermiyordu. Bir kaç günün içinde üstelik devletin HADEP'li, DEHAP'lı belediyeleri "terörist" ilan ettiği ve muhatap almadığı, Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik'i bile hapse atma cüretini gösterebildiği yıllarda işgalciler işgal ettiği alanlardan kovuldu. Bugün daha güçlü bir irade var. Daha güçlü bir halk desteği var. Halkın isteklerine, iradesine direnen işgalciler izinli de, izinsiz de olsa bu iradenin önünde duramaz.
Kentte bir rant yaratılıyorsa, yaratılacaksa bunun üleşimi-paylaşımı tüm kent halkına ait olmalı. Üç beş rantiyeci bir çayı iki liraya, bir kahveyi beş on liraya, parklarda bir demlik çayla iki dilim patatesi elli liraya satıp tez zamanda altlarına jipler, ve villalar çekip sonra da kendilerini potansiyel, vekil, belediye başkanı olmadı belediye meclis üyesi görsünler diye değil.
Sanat Sokağı, hızlı bir dönüşüm yaşamalı, asla yeniden taviz verilmemeli. Sokağın esnafı ve sakinleri en ufak bir işgalde anında kurumları haberdar etmeli hatta kendileri de karşı durmalı.
Buradan yola çıkarak bir kaç cümle de Tarihi Sur Beldemiz için etmek istiyorum. Sur Beldesinin ana arter caddeleri Gazi ve İnönü, İzzet Paşa caddeleri resmen işgal altında. Dörtyoldan Mardinkapı’ya, Balıkçılarbaşı’ndan Urfakapı’ya kadar kaldırımda yürümek neredeyse imkansız. Adım başı, tatlı, simit, sakız, çorap, mendil, telefon kılıfı, hatta bizzat cep telefonunun kendisi, kaldırımın ortasına kadar uzanan döner tezgahları ve seyyar satıcıların tablaları ile dolu.
Bilmiyorum Sur Belediyesi Eş başkanları Seyit Narin ve Fatma Şık Barut hiç caddede yürüyorlar mı? Orası kentin beş bin yıldan bu yana ana damarı olan güzergahlar. Üç beş tane seyyar satıcıya bırakılmayacak kadar kıymetli. Zabıtalarınızı sürekli köşe başlarında görüyorum. Ama sadece görüyorum. Bir teki bile o duruma müdahale etmiyor. Sakın bana zabıtalarımızı dövüyorlar demeyin. Dövdürtmeyecek bir halk iradesi var sayın başkanlar! Yeter ki kararlı olalım.
Ve dahi Büyükşehir Belediyesi Mardinkapı'da örnek bir uygulama gerçekleştirdi. Ama şimdiden kapı çıkışının hemen sol yanı barakamsı kahvenin masa sandalye ve divanlarıyla ufak ufak işgal edilmeye başlandı bile. Engel olunmaz ise yakında üzeri de kapatılır benden söylemesi!
Bu şehir Kürdistan dediğimiz kadim coğrafyanın Vitrinidir, Vitrini...
Bir satıcı nasıl vitrinine en cezbedici ürününü koyar teşhir ederse! Biz de vitrinimizi gözümüzün ışığı gibi korumak zorundayız. Hem bu koruma, sahiplenme bilinci hiçbir popülerliğin hegemonyasına girmeyecek kadar da önemli ve anlamlıdır.
Açık ve net olarak tekrar vurguluyorum. Sanat Sokağı Kararlılığı alkışlanacak bir uygulama oldu. Sonuna kadar destekliyorum ve arkasındayım. Ve şimdi sıra Fiskaya'daki ucube yapı Big Chefs ve tabi Kırklar Dağı'ndaki Heyulalarda...
Ha Gayret...