Suriyelileştirme politikasının uygulamaları ile tanıştırılıyoruz, oraya doğru sürükleniyoruz. Bu ülkenin insanları, halkları bunu hak etmiyor. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Ermeni, Süryani, Yahudi, Alevi, Sünni, Arap, 780 bin kilometre kare içerisinde birbirleriyle iç içe yaşayan halklar, dini inanç grupları bunu hak etmiyor.
Laik Demokratik Cumhuriyete, Ortadoğu’daki silahla, kavga ile var olma politikaları dayatılıyor. Bunun kıvılcımını ateşlediler, ateşi harlandırıyorlar. Siyaset kurumunun söz hakkını, varlık nedenini ortadan kaldırmaya ant içmiş bir yönetim anlayışının ülkeyi getirdiği hale bakın.
Siyaset kurumunun çözüm üretmesini engelleyerek çözümsüz noktayı bize göstermeye çalışıyorlar. Silahların gölgesinde bir yaşam sunmaya çalışıyorlar.
İstedikleri gibi yönetmek, her istediklerini kabul ettirmek için.
Eksik demokrasisine rağmen insanların can ve malının güvence altında olduğu bir Türkiye’den güvencenin sıfır olduğu bir Türkiye yaratmak istiyorlar. Eksik demokrasiyi, demokratik yol ve yöntemlerle onarmak, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak mümkün iken, bunun olması için çabalar sarf edilirken, önümüze Ortadoğu modelini koydular, uyguluyorlar, sindirmeye çalışıyorlar.
Bu ülkenin halkları, dini inanç grupları bunu hak etmedi/etmiyor.
Savaşanlara, çözümü savaşta arayanlara hep birlikte soruyoruz;
‘Bize sunacağınız cennet yaşam’ nedir?
Aklın silahla buluştuğu, çözümün namlunun ucundan çıkan kurşunla buluştuğu noktadaki yaşam, bu ülkenin insanlarının hak ettiği bir yaşam değil. Doğu’da, Güneydoğu’da savaşın, çatışmanın ortasında bırakılmış, Batı’da çatışmaların gazına gelenlerin saldırılarına uğrayan Kürdün ya da Türk’ün istediği ‘Savaş’ değil, ‘Barış’tır.
Kolay olan savaştır, doğrusu zor olan Barış’ı tercih edip, ısrarcı olmaktır.
Zor olan huzurdur, kardeşliktir, aydınlık gelecektir
Kolay olan yıkımdır, ölümdür, karanlık gelecektir.
Ortadoğu’ya benzetme çabalarının açığa çıkarılması için siyaset kurumu mutlaka öne çıkmalıdır. Bütün engellemelere rağmen siyaset kurumu Türkiye’nin sivil kurumları ile bu hamleyi başlatmalı ve oyunu/oyunları boşa çıkarmalıdır.
Halkın/Halkların Doğu’da da, Batı’da savaş istemediğini bildikleri halde bu yönteme başvuranların tek başına yönetme arzu ve isteklerinin önüne geçmenin tek yolu ülkenin tüm demokratik kurum ve kuruluşları ile sivil siyaset alanının açılmasına ve yol almasına zemin hazırlamaktır.
Daha iki yıl, hatta bir yıl, hatta 6 ay önce taraflar bize böyle bir gelecek vaat etmedi mi?
Yani; Sivil demokratik siyaset, ortak ve güzel bir yaşam, aydınlık bir gelecek.
Türkiye bunu samimi bulup ‘Evet’ demedi mi?
O zaman; samimiyet normale dönmektir.
Şimdi tam zamanı.