Tenekedeki yalımlar atılan odunları çiğnemeden yutuyordu. Derya sokağın başınatezgâhını atmış gelen geçeni izliyordu. Kitaplarını gözden geçirdi. Slogan kâğıtlarını görünür yere bıraktı. İyice atıştıran yağmura karşımavi çaydanlığı tenekenin üzerinebıraktı. Tütünü çarşafa kalınca sardı.Soğuktan titreyen dizlerini okşadı, mini eteğini iki parmak aşağıya çekti. Çay sigara arasında gidip geldi. Sokak hayvanlarına yardım etmek için her türden kitabı satıyordu. Bunun için önce hayırseverlerden veyakurumlardan bağış adı altında kitap toplar, kitaplardan elde edilen parayla sokak hayvanlarına mama alırdı. Aldığı mamaları sokak başına bıraktığında insanlar ona hayran kalırdı. Patiler üşümesin, canlarımız üşümesin, birazcık merhamet yazılı pankartı kaldırımın ortasına bayrak gibidikti. Yanında ortağı Yılmaz da vardı. Yılmaz işlerin kesat gittiği anlaşılmasın diye epey zaman kitapları dizmekle uğraştı. Sokak hareketlenince ince yapılı, yaşlıca biri tezgâha yanaştı. Pankartı dikkatliceokudu. Sonra tezgâhın etrafına bırakılan kedi köpek mamalarını, açılmamış mama poşetlerini inceledi.Bu iyi şeylerin karşısında duygulandı. Hüzünlü ruh hali dışına vurunca yüz kırışığı netleşti. Derya’ yayaklaştı. Bir çocuk gibi yarı ağlarcasına söze girdi. “Şu gök kubbe sizin gibilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor” dedi.Bir deste para bırakıp gitti.
Derya’nın etrafı insan seliydi. Her taraftanparalar atılıyor, duygu yüklü güzel iltifatlar alıyordu. Akşama doğru birden kayboldu. Gün boyutezgâhın üstüne çıkankedilerden usanan Yılmaz merakta kaldı. Derya’yı elinde kaliteli şarap ve beyaz peynirle büfeden çıkınca şaşırdı. Hayvanların rızkını kaliteli şaraba verdiği için ona kızgındı. Onunla gırtlak gırtlağa kavgaya tutuştu.Elindeki poşeti hızlıca çekti. Derya, aldığı üç beş şişe şaraba zarar gelmesin diye Yılmaz’ısertçe itti.
Derya ile Yılmaz birbirine affedilmezçirkin laflar ettiler. Tezgâhı ve kazanılan paraları bölüşüp ayrıldılar. Sonraki gün aynı sokakta karşı karşıya tezgâh açtılar. Derya’nın tezgâhıziyaret ağacı gibiydi. Yanına gelen herkes birer hayvan sever olduğunu, ilgili kurumların ve cahil halkın fazlasıyla duyarsız olduğunu uzun uzadıya anlatırdı. Üstlerine vazife olmamalarına rağmen ısrarla tezgâh işlerine el atıp orda bekleyen kedi ve köpeklere iyi davranırdı. Tüm bunları Derya görsün diye yaparlardı. Bazıları da Derya’ya numarasını bırakıp evlerinde koliler dolu kitap olduğunu işine yarayan kitaplar için mutlaka evlerine uğramalarını istiyorlardı. Yılmaz’ın tezgâhı çöl kadar sessizdi öyle ki kaldırıma bıraktığı mamalara sokak hayvanları bile uğramıyordu. O gün soğuk havada plajdaymış gibi giyinen Derya ısmarlanan sigaralara hayır diyemiyor bir derviş kadar değer gördü. Deryabir başka şehirde tezgâh kurdu. Gittiği her yerdeaynı ilgiyle karşılandı, memleketin tümü hayvan sever kesildi. Geçen zamanda kaliteli şarapları içmeyi ihmal etmedi. Yeryüzü onun yüzü suyu hürmetine dönmeye devam ediyor.