Bizden önceki kuşak, bizim kuşak, büyük oranda evde sakal tıraşı olma alışkanlığı edinmiş kuşak. Berber koltuğunda sakal tıraşı olmuşluğum çok sayılıdır, o da zorunluluktandır.
Hala, 2-3 günde bir sakal tıraşımı banyodaki aynanın karşısında kendimi izleyerek yaparım.
Geride bıraktığımız yıllarda banyo/ayna meselesi uzun yıllar yoktu elbette.
Seyyar ayna karşısında, küçük su kabı içerisinde sabun-köpük derken, su tasarrufuna da denk gelen bir sakal tıraşı ritüelimiz oldu. Şimdi de ona benzer bir durum var benim için. Banyodaki ayna karşısında tıraş oluyorum, ancak hiçbir zaman musluğu açık tutmuyorum.
Bu geçmişten gelen bir alışkanlık ve ilk-ortaokul yıllarımızın yurttaşlık bilinci dâhilinde bize aktarılan tasarruf mantığından devam eden gelenek gibi. Eski geleneklerin genetiğinde tasarruf mantığı gizlidir. İster istemez uygulanır.
Su önemli, rastgele harcamamak lazım, milli kaynak, bir gün tükendiğinde sakal tıraşı olmak bir yana, içecek, yıkanacak, çevre temizliği için kullanacağımız suyu bulamadığımızda ne olacak?
O zaman elimizdekinin kıymetini bileceğiz.
Tıpkı birey gibi, bir yakınımız, annemiz, eşimiz, kardeşimiz, arkadaşımız gibi, yanımızda iken, elimizde iken kıymetlerini bilmek gibi.
Suyun da kıymetini bileceğiz.
*
Nereden geldi bunları yazmak aklıma?
Küresel ısınma, sıcaklık artışlarının giderek korkuttuğu şu günlerde, su sıkıntısı yaşanabileceği konusunda yapılan uyarılar, aklıma geçmiş yıllardaki sakal ritüelinin bugüne taşınma hallerine değinmek istedim.
DİSKİ Genel Müdürünün bu konuda vatandaşa yaptığı uyarı haberini gazete için hazırlarken, benimde su tasarrufu konusuna duyarlı bir yurttaş olarak katkım olsun istedim. Ben ve benim gibi tıraş tası, bıçağı, köpüğü kullanan eski tiplerin uyguladığı yöntemde su tasarrufunu herkes uygulayamaz. Ancak, yüz yıkarken, banyo yaparken, yâda bulaşık yıkarken, çeşmelerin açık kalma süresine müdahil olma şansımız var.
Çok da uzun bir zaman için de değil.
Topu topu bir aylık tasarruf uygulayacağız.
Bu cehennem sıcakları atlatıldıktan sonra zaten normale döneceğiz.