Sükut, dipsiz sessizliklerde kelamı doğururmuş.
Derin bir kuyuya sesinizi ünlersiniz, zemindeki suya çarpar ses, sonra sesin sahibine geri döner.
Sesi dillendirmenin, omuzlara çok, çok ağır yükler yüklediğini, sorumluluk taşıttığını en iyi sesinin karşılığının farkında olanlar bilir.
Terzilerin kendi söküklerini dikemedikleri, berberlerin sakalını kesemedikleri ve bu sebepten terzilerin butik, berberlerin artık kuaför olarak ünlenmeyi kendilerine yakıştırdıkları tuhaf zamanlarda söz yine dönüp dolaşıp ustasına kalıyor.
Kimse kızmasın, alınganlık da göstermesin isterim. Sözü dirhemle tartan, en iyi ölçen biçen, sonra da sözün hakkını en iyi teslim eden iyi şairlerdir.
Mısra haysiyetine inanan söze kutsiyet mertebesinde değer biçen şairler tabii ki.
Bu hafta iki şairden iki kitap okudum. İkisi de şair olmalarına rağmen yeni yayınlanan kitapları şiir kitapları değildi, denemelerdi.
Ahmet Telli’nin Dinlersen Anlatırım’ı ve Fadıl Öztürk’ün Muhalif’i.*
Denemeler dediysem salt düzyazı gibi düşünmeyin! Zaten harcı şiir olanın düzyazısı da şiirden besleniyor.
Ahmet Telli ithaf etmiş kitabı bir dostuna, Oktay Etiman’a.
Oturuyormuş bir gün ikisi Mülkiyeliler Birliğinin Kızılaydaki merkezinin bahçesinde. Sohbet hayli iyiyken biri destursuz ve izin de almadan çökmüş yanlarına. Ne konuşulduğunu anlayıp dinlemeden sormuş alakasız sorusunu Etiman’a!
Başlamış anlatmaya Oktay Etiman, erinmeden. Sözün orta yerinde sonunu beklemeden ikinci soruyu patlatmış masanın orta yerine davetsiz misafir.
Dayanamamış Etiman; “Dinlersen Anlatırım”.**
Bu ders olmuş sorana ve özür dileyerek kalkıp gitmiş. İşte Oktay Etiman’ın “Dinlersen, anlatırım” sözü Ahmet Telli’nin denemelerine ad olmuş. Şiirle dünya kuranların dünyasına teğel atan sözlerle bezeli.
Fadıl’ı yıllardır tanırım. Onun şairliğini bilir, okur. Fadıl soğuk demircidir. En zor olan, eğilmesi, bükülmesi çok zahmetlerle mümkün olan soğuk demiri işleyendir Fadıl Öztürk.
Demiri bunca şekillendiren sözünü mü sakınacak orta yerden. Sakınmadı / sakınmamış elbette.
Çokça yazılarını zaman içinde okumuş(t)um yayınlandığı mecralarda. Yeniden kitap içinde elden geçirip şekil vermiş. Bir daha okudum.
“Bir kibrit çöpüne...” der ve üstünü sen getir iki gözüm diye konuşur ya sözün ustası! Aynen öyle.
Vasati 40 çöp olan eskilerden kalma bir kibrit kutusundan çıkarılıp ucundaki ispirtolu kısmı kutunun yanındaki kahverengi kav kısmına şöyle afilisinden sürtüp faşşş diye çıkan sesten sonra; ucu ve sonra devamı yandıkça kıvrılıp bükülen tükenmeye yakın kararan bir çöpten cesede dönüşen değil mi kimilerinin bahtına düşen.
O halde dönüp yine söze sığınalım vasati hayatların mağrur kelamıyla şairlerin sesine, sözüne, kelamlarına kulak verelim. Zaman dediğiniz var olmanın yoldaşı değil mi ki!
Şairlerin denemelerini; Muhalif* ve Dinlersen Anlatırım’ı** okuyun. Size dair de çok söz var, okuyun...
*Öztürk, Fadıl. Muhalif. Lis yayınları. Kasım 2020 Diyarbakır
**Telli,Ahmet.Dinlersen Anlatırım. Everest yayınları. 2020, İstanbul.
Aralık 2020 / Diyarbakır
Şeyhmus Diken