ÖNSÖZ
Birçok şair ve edip yetiştirmekte olan Diyarbakır’ın önemli bir yeri bulunmaktadır. İlimiz, bütün çağlarda, bölgenin ilim ve kültür merkezi olmuş, her devirde birçok bilim ve sanat adamı yetiştirmiştir. Fakat her şey şair ve edip yetişmekle kalmıyor. Asıl olan, bunları yaşatmak, gereken değeri vermek, haklarında inceleme yapmak ve kalıcılığı sağlamaktır.
Çalışmada konu olan Sırrı Hanım’da bunlardan birisidir. Sırrı Hanım hakkında yapılan araştırmalar eksiklikler ve yanlışlıklar bulunmaktadır. Bunları görmemi sağlayan ve halen Dicle Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü uzmanı olan Abdüssettar Hayati Avşar Bey’dir. Sayın Abdüssettar Hayati Avşar Bey’e yardımlarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.(MAYIS 1995)
ŞAİR SIRRI HANIM
Diyarbekir eşrafından Ahmet Bey’in kızıdır. (¹)Ahmet Bey ileri görüşlü, aydın bir kişidir.M.1782 (H.1198) yılında Şehzadeler’den(²)Fatma Hanım’la evlenmiş ve bu evlilikten iki kız çocuğu olmuştur. Şair İffet (³) ve Şair Sırrı.
Sırrı Hanım M.1814 (H.1230)yılında doğmuştur. Asıl adı Rahile’dir. Bilgili ve aydın bir aile çevresinde yetişmiştir. Özel bir eğitim görmüş ve çağının bilim adamlarından ders almıştır. Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Türk, Arap ve İran Edebiyatı’nı çok iyi bildiği bilinmektedir.
Kadının dört duvar arasında bir esir gibi yaşamaya mahkûm olduğu bir devirde Sırrı Hanım ve ablası İffet Hanım’ın kuvvetli bir kültürle yetişmeleri, hiç şüphe yoktur ki ailesi muhitinin fikir hürriyetinden ve kültür seviyesinden ileri gelmiştir. İyi okumuş, aruza vakıf bir hanımefendidir.
Tahsilini tamamladıktan sonra Gülşeniler’den Tahir Ağazade “Semanoğlu” Bekir Bey’le (⁴)evlendirilmiştir.Mehmet Emin ve Rif’at isminde iki oğlu ve Nihal adında bir kızı olduğu bilinmektedir.Bazı kaynaklara göre oğlu Rif’at’ın bazılarına göre ise kızı Nihal’in (⁵) pek genç yaşta ölümü ,kendisini büyük bir üzüntüye sokmuş ve ….
(1)
Feragat gelmişem fani cihandan hasmım canandır.
Ne bilsin mihribanlık resmin ol kim aslı nadandır.
Diye başlayan meşhur mersiyesini yavrusunun başında irticalen söylemiştir.(6)
Sırrı Hanım M. 1870 (H.1287) yılında oğlu Mehmed Emin’le birlikte Bağdat’a gitmiştir. Bağdat valisi Mithat Paşa’yı ziyaret ederken kendisine bir kaside sunar. Kaside 7 zi'l-Hicce 1287 (28 Mart 1871) tarihlidir. Oradan Müntefik Sancağı’na gider. Çünkü oğlu M.Emin ,Müntefik Sancağı Muhasebeciliği’ne atanmıştır.1873’te Diyarbakır’a döner.Bir müddet sonra İstanbul’a hareket etmiştir.İstanbul’da Yusuf Kamil Paşa’nın konuğu olarak dört yıl kadar orada kalmıştır.Paşanın ve refikaları Prenses Zeynep Hanım’ın(⁷) sevgi ve saygılarını kazanmıştır ve konakta o zamanın şairleri arasında tanınmıştır.Açıkgöz bir adam Şair Sırrı Hanım’ın Divan’ını çalarak “Sırri”yazan kısımları Durri yaparak Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’ya sunmuştur.Fakat şiirlerden birinde Sırri kelimesi unutulduğu için şiirlerin gerçek sahibinin Şair Sırrı Hanım olduğu Yusuf Kamil Paşa tarafından ortaya çıkarılmıştır.(⁸)
Şair Sırrı Hanım yaşayışıyla, edebiyle, tekvasıyla (Allah’a bağlılık);Kadiri ve Rifai mürideliği, bilgisi ve şairliğiyle İstanbul’da büyük bir şöhret yapmıştır.M.1877 (H.1294) yılında vefat etmiştir. Kadiri Tarikat’ına mensup olduğundan, Edirne Kapısı dışında Otakçılar Mahallesi’nde ki Kadiri Dergâhı mezarlığına gömülmüştür.
Şeyh Mustafa Camii isimli bir zat ölümüne şu iki tarihi düşürmektedir.
(1)
Eyledim müddet-i tarih-i vücdun itmam
Vah ki şaire Sırrı Bacı sır oldu bugün
(2)
Can idi şairi Sırrı Bacı Hakka yürüdü
SAN’ATI
19.yy ortalarına kadar önemini sürdüren Divan Edebiyatı’nda yüzlerce erkek şair yetiştiği halde, kadın şair sayısı pek az ve sınırlı olmuştur. Bunun tek nedeni, o çağda kör ve kara bir taassubun pençesinde evine kapatılması, tahta kafesler arkasında kendisine bir nevi esir hayatı yaşatılmasından kaynaklanmaktadır.
Divan nazım şekillerinin çoğuyla şiirleri vardır. Bazı şiirlerini Ziya Paşa, “HARABAT” isimli meşhur antolojisine almıştır. Eserlerinde sade bir dil kullanmıştır. Kamu, özge, engel ve amaç gibi öz Türkçe kelimeleri eserlerinde kullanmıştır. Sırrı Hanım’da Divan kadın şairlerinin çoğu gibi, muhitin gelenek ve inanışlarından kurtulamamıştır.
MÜSEDDES
Meşhur mersiyesi
Feragat gelmişem fani cihandan hasm-i canandır.
Ne bilsün mihribanlık resmin ol kim ehl-i nadandır.
Felek dil-hanım üzre dönmedi bergeşte devrandır.
Nihal-i nazenimden cüda halimperişandır
Benim gönlüm kızılgül goncesi veş dopdolu kandır
Açılmak ihtiyar etmez eğer yüzbin bahar olsa
Baharın Rüz-i-Nevruzun duyup şad olsa hep güller
Derüp giysuların tebrike gelse bağa sünbüller
Bu esna her taraftan nağmesiz olsa şirin diller
Dil-i pür derdimi güş etse bülbül ney gibi inler
Benim gönlüm kızılgül goncesi veş dopdolu kandır
Açılmak ihtiyar etmez eğer yüzbin bahar olsa
DİVANÇESİ:
Şair Sırrı Hanım, aynı zamanda velud bir şairdir. Murretep divanı kaybolmuştur. Toplanılan şiirleri ancak bir Divançe olarak çoğunluktadır. Rahmetli Ali Emiri, şairimizin bulabildiği şiirlerini bir araya toplayarak “Divan-ı Sırrı Hanım Amid-i Rahmetü’llah-ı Aleyna” ismini vermiştir. Bugün (MAYIS 1995)Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi’nde “Divançe” bulunmaktadır.
NA’T-I ŞERİF
Olan dil-teşne-i feyz-i kemalin ya Resullullah
Ne layık kim çeker hicr-i visalın ya Resullullah
Olupdur caygır bir güne kim mihrin dil-ü canda
Nümayan şeş-cihatımdan cemalin ya Resullullah
Hayalin neş’esiyle mest olan âşıkların görmez
Muhabbet mihr ü mahında zevalin ya Resullulah
Bakarsam gözde cevlanım, uyursam dilde seyranım
Muvaız cana daim irtihalin ya Resullulah
Şeft’ül-müzniba dem-be-dem boran-ı lütfünden
Diler bu SIRRİ-İ teşne, zülâlin ya Resullullah
BİBLİYOGRAFYA
1)Ahmet Bey için bakınız. Ali Emiri ,“Diyarbekirli Bazı Zevatın Tercüme-i Halleri” Millet Kütüphanesi Tarih Yazmaları No:750, S.132
2)Bu aileden birçok bilgin ve şair yetişmiştir. Bk. Şevket Beysanoğlu “Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları” c.1,s.271 v.d.aynı cilt, s.371 v.d.
3)Şair İffet’in hayatı ve eserleri için bakınız. Şevket Beysanoğlu, adı geçen eser c.2, s.12 v.d.
4)Abdüssettar Hayati Avşar Bey’den sözlü bilgi(TIP TARİHİ UZMANI-ARAŞTIRMACI-GAZETECİ-FAHRİ DOKTOR)
5)Abdüssettar Hayati Avşar Bey “Yedi yaşındaki oğlunun ölümü üzerine meşhur mersiyesini yazdığını söyler.”
6)Ali Emiri’ye göre :“Diyarbekirli Sırrı Hanım’ın 1260 tarihinde Nevruz-i Sultani’den (22 Mart 1846)birkaç gün evvel Rif’at Bey namında bir ciğer paresi henüz sekiz yaşında iken vefat eylediğinden, derya-yı ye’s ü tehayyirane bir surette yazdığı ……”
Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, sayı 16, 2.329
7)Zeynep Hanım, Mısır’daki “Hidiv” Kavalalı Mehmed Ali Paşa ailesindendir. Abdüssettar Hayati Bey’den sözlü bilgi.
(-Bir gün İbnül Emin Mahmud Kemal Bey’le Diyarbekir ve Diyarbekirli şairler hakkında sohbet ederken 1.Dünya Harbinde Kafkas Cephesi’nde şehit düşen Diyarbekirli Hacı Niyazi Bey’in oğlu Mahmud Celaleddin’den ve şiirlerinden bahsedip, manzum ve mensur şiirlerinden okudum. Bu arada Mahmud Celaleddin’in bir mısraındaki “gedelerden” kelimesinin ne manaya geldiğini anlamayıp bana sordu. Gede kelimesinin farisideki “gedahlar”dan kelimesi olduğunu ve şiirimizde bu şekilde kullanıldığını anlattım.”Zevce-i Müstakbeleme” ismindeki manzum şiiri ile diğer şiirlerini çok beğendiler.)Abdüssettar Hayati Avşar Bey’den sözlü bilgiler(25.05.1995)
YAZARDAN(2020):
1995 yılında Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi üçüncü sınıf ikinci döneminde yazmış olduğum “ŞAİR SIRRI HANIM” adlı makalemdir.(Hiçbir şekilde düzeltme ve ekleme yapılmamıştır.)