'Gelecek nesillere, gençliğe sunacağımız neyimiz kaldı 'sorusu ile başlayalım.. Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak solu ve sağ dindarlığı irdelemek lazımdır.Sağın sol ile imtihanı..
Muhtemelen kendisine öğretilen Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın söylediği "Komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor."deyişi derin devlet üst aklının varlığına işaret ediyor. Yüzyıldır kemalizmi çek etme kurgusallığı ile toplum dizayn edildi.Kurucu akıl, komünizmi devlet eliyle oluştururken, dindarlığı esgeçmiş değildir.Siyasal düzene etki eden iki görüşe, devletin düşünsel ve inançsal müdahalesi zamanla kavramların içini boşalttırdı.Çoğunlukla örgütsel yapıyı kurma becerisini gösteren solun yanında,sağ gurupların,desteklenen hükümetlerin çizgisi dışına çıkmamaları, elde edilen kazanımların kaybını göze alamadıkları,hem de genetik olarak sirayet eden bir korkunun tezahürüdür.
Zaman geçtikçe yapılan yanlışlar, dinin temsiliyetine soyunanlar tarafından sahnelenenince,dini söylemler ters tepmeye başladı,dindar yaşamlar yozlaşma ve çürümenin adresi haline getirilmesi bilinçli bir şekilde sağlandı.
Türkiye’nin çoğunluğu gündelik hayatta ve siyasette İslam’la ilgilenmiyor.” sağ cenahın düştüğü en büyük handikaplardan biri küresel kapitalizmin dönüşümüne ayak uydurmaya çalışarak asıl var oluş ilkelerinden ödün vermesidir.Dindar muhafazakar toplum milliyetçi, seküler bir yöne doğru evrim geçirdi.Kaçınılmaz son, deist,ateist az buçuk kapitalist yeri gelince eh hümanist bir kimliğe bürünerek kendini ifade etti.Ayak oyunlarına tempo tutan kimi dinî yapıların dindarlığın "yaygınlaşması" noktasında "devlet eliyle İslamlaşma" ya gidilmesi beklentisi tebliğ metodolojisini mutasyona uğratmıştır.Devlet eliyle ve kamu imkanlarının kullanılarak dindarlaştına neslinin inşası bir çoğumuzu sevindirsede siyasal, dindar kimliğe bürünenlerin "ahlaki dejeneresyonu Aziz Nesin'in gözünde %50'lik sınıf içerisinde kaybolup gitmesi bizleri endişendirmemiştir.Yeni jenerasyon ile din, dindarlik arasında ciddi manada set çekilmektedir.Taklidi bir iman yapısına sahip ekseri çoğunluklarda sonraki aşama dinden uzaklaşan hatta dine düşman olan neslin tezahürüdür. Tam da bugün gençlik başta olmak üzere diğer İslami kimliği ağır basan ülkelerde yaşanılan buhranın başlıca nedeni de budur.
Ülke olarak çok badireler atlattık, galiba bundan sonra da daha da zorlu süreçler ülkeyi bekliyor.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ayrıştırılan topluluklar aidiyetlik problemini yaşadı ,yaşıyor, yaşayacak..Kürtler, Aleviler, dindarlar, kimi sol gruplar..üst akıl çoğunlukla devletinin bekasını herşeyin üstünde tuttuğu için devletleri oluşturan insan faktörünü bir kenarda unutulmaya terkedilmiş haldedir.
Bir birini suçlayarak iktidarın ömrünü uzatan siyasiler bir asırlık ömrü olan Cumhuriyetin nimetlerinin paylaşımında da bayağı cimri davrandılar.
Türkiye'de Cumhuriyet ömrünün yarısından fazlasını sağ iktidarlar muktedir olamadıklarını söyleseler de iktidara getirildiler. Geleneksel hale dönüşen on yılda bir asker postallarının sertliğini ensesinde hissetmeyen 99 kuşak öncesi yok gibidir.Toplumu tekrar hizaya getirmek için asker postallarının ağırlığını hissettirmişlerin korkusunu anlamıyor değiliz. 70 küsür yıla yakın iktidara gelen sağın, kendini ifade edememesi cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bütün olumsuzluklarının faturasını sola kesmesi ihmal ve sorumluluklarından kaçınmadır.Sağın Türkiye'de başlarken güzel vaatler ve güzel çalışmalarla başlaması ama sona doğru yapılan çalışmaları yüzüne gözüne bulaştırması insanları sola meyillendirmedikleri gibi daha çok politize ederek milliyetçi bir kimliğe büründürme yoluna sevk etmektedir.Bu sadece Türkiye'de değil dünyanın her köşesinde de aynı gidişatın bir tezahürüdür. Tek parti döneminden sonra Türkiye'de hükümet kurma çalışmalarını göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum.
25 Kasım 1957 – 27 Mayıs 1960 Demokrat Parti (Sağ)
27 Mayıs 1960 – 5 Ocak 1961 Askeri Hükümet
5 Ocak 1961 – 27 Ekim 1961 Askeri Hükümet
20 Kasım 1961– 25 Haziran 1962 CHP (Sol)
25 Haziran 1962 – 25 Aralık 1963 CHP (Sol)
25 Aralık 1963 – 20 Şubat 1965 CHP (Sol)
20 Şubat 1965 – 27 Ekim 1965 Adalet Partisi (Sağ)
27 Ekim 1965 – 3 Kasım 1969 Adalet Partisi (Sağ)
3 Kasım 1969 – 6 Mart 1970 Adalet Partisi (Sağ)
6 Mart 1970 – 26 Mart 1971 Adalet Partisi (Sağ)
26 Mart 1971 – 11 Aralık 1971 Adalet Partisi (Sağ)
11 Aralık 1971 – 22 Mayıs 1972 Adalet Partisi (Sağ)
22 Mayıs 1972 – 15 Nisan 1973 Adalet Partisi (Sağ)
15 Nisan 1973 – 26 Ocak 1974 Adalet Partisi(Sağ)
26 Ocak 1974 – 17 Kasım 1974 CHP(Sol)
17 Kasım 1974 – 31 Mart 1975 Geçici Hükümet
31 Mart 1975 – 21 Haziran 1977 Adalet Partisi(Sağ)
21 Haziran 1977 – 21 Temmuz 1977 CHP(Sol)
21 Temmuz 1977 – 5 Ocak 1978 Adalet Partisi(Sağ)
12 Kasım 1979 – 12 Eylül 1980 Adalet Partisi(Sağ)
21 Eylül 1980 – 13 Aralık 1983 Askeri Hükümet
13 Aralık 1983 – 21 Aralık 1987 Anavatan Partisi (Sağ)
21 Aralık 1987 – 31 Ekim 1989 Anavatan Partisi (Sağ)
9 Kasım 1989 – 23 Haziran 1991 Anavatan Partisi(Sağ)
20 Kasım 1991–16 Mayıs 1993 Doğru Yol Partisi (Sağ)
25 Haziran 1993 – 5 Ekim 1995 Doğru Yol Partisi (Sağ)
5 Ekim 1995 – 30 Ekim 1995 Doğru Yol Partisi (Sağ)
30 Ekim 1995 – 6 Mart 1996 Doğru Yol Partisi (Sağ)
6 Mart 1996 – 28 Haziran 1996 Anavatan Partisi(Sağ)
28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997 Refah Partisi(Sağ)
30 Haziran 1997 – 11 Ocak 1999 Anavatan Partisi (Sağ)
11 Ocak 1999–28 Mayıs 1999 DSP (Sol)
28 Mayıs 1999 – 18 Kasım 2002 DSP (Sol)
18 Kasım 2002 – 14 Mart 2003 Ak parti (Sağ) devam eden 21 yılık iktidarında birçok engellemelerle karşı karşıya kaldı.
Bu tablo karşısında mevcut sağ partiler hâlâ ülkede değişim ve dönüşüm noktasında istenilen performansı yakalayamamış ise sağ gurupların kendini yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.
Türkiye'de solun söylemlerinin din,dindar kimliği üzerine olumsuz bir şekilde inşa edilmesi çekinceleri beraberinde getiriyor. Don Kişot sendromu yaşayan gruplar toplumu daha çok radikallere alan olarak hazırlıyor.
Bütün dünyada olduğu gibi sağ ve sol cenahın yok oluşa doğru gideceği,sertleşen milliyetçilik akımının hükümetler kuracağı yönünde öngörüler çoğunluktadır. Türkiye'de devlet eliyle oluşturulmaya çalışılan dindar kimlik ile sol kimliğin de yerini yeni bir kemalizm akımına bırakacaktır.
Şerefi develerinin sırtında olanların ağız birliğiyle 'İzmir Marşını' seslendirmesi kaçınılmaz olacaktır.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşaa
Adın yazılacak mücevher taşa!!!