Diller, tarihler, kültürler Hakk'ın ayetlerindendi, halklar ayet nehirleriydi, nehirlerin doğal akışına düşmanlık edenler var...
Çoğunlukların azınlıkların yutmaya, sindirmeye çalıştığı bu çağdan etimle kemiğimle iğreniyorum dedi Kevok... Kendini yöresinden, töresinden ötürü bastırmak zorunda kalan, dilini unutmadığı için dayak yiyen çocukları gördükçe içim kan ağlıyor...
Dağın doruğunda bir gençti Kevok, yalnız bilge Rüstem'in yanına çıkar, böyle böyle içini dökerdi. Köyün iki abdalı... İlahına umut bağlamış iki yürek kuşu.
Dünya sabır kulvarıdır dedi Rüstem, burada tavşan gibi acele eden değil, kaplumbağa gibi sebat eden kazanır, suyun değil damlaların taşı deldiği, koca cüsselerin değil köklerini kayaları yardığı yerdir cihan, hiçbir çokun azı sindirmeyi başaramadığı, azın ise zaman rüzgarıyla başardığı, yeşerdiği yerdir alem, dayanmaktan, sabretmekten, sabırla ekmekten başka yol yoktur arife...
Şu Turcel dağı şahid olsun dedi Kevok, şu zeytin bahçeleri, şu feryad figan taşlar, ovalar, goncalar... Andolsun başaracağız, mutlaka başaracağız, sabır tırpanıyla, zaman orağıyla, andolsun yeşerecek tarlamız, yakamayacak bahçemizi kıskanç rakipler, nehirleri tersine çevirmeyi hangisi başarabilmiş bunlar başarsın, andolsun fıtrata, doğayla karşı gelenler yenilgiye mahkumdur. Doğal olanın, doğa olanın, hakkını arayanın dostu Hakk... Dostu Hüda olanı kim sindirebilir... Zalimler, münafıklar, kafatasçılar bize değil, İlahi kadere savaş açmışlar gafilce, gün gelecek öğrenecekler cürümlerini...
Sabır bir zilandır ki, er ya da geç önüne katar yaşı da kuruyu da, aşkın adaletinden herkes payını alır dedi Rüstem, yeter ki sabırda sebat edesin ey kevok gönül... Bu ummanda sabretmeyen can kanatlanamaz...