Tigris Özel
TİGRİS HABER - ‘Roboski’nin, Uludere’nin gözyaşları’ Türkiye’nin ortak gözyaşları olacak, galiba çok az bir zaman kaldı. Sözler, sözcükler, ortaklaşacak olan gözyaşlarının sıcaklığında buhar olup uçmayacak, aksine ‘yüreklerimizde dostluklara, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe hitap edecektir.’
Naci Sapan’ın kaleminden...
Levent Gök’ün yazdığı kitabı dikkatle okudum. Çok yakından bildiğimiz bir olayı, yani toplu bir katliamın, seri bir cinayetin, bir yurttaş katliamının ‘devlet erki ve eli’ kullanılarak nasıl işlendiğini anlatan bir kitap. Başlık çok iyi ve hepimizin, daha doğrusu insanlığın, insana ait dünyanın yorumuna açık bir başlık; ‘ROBOSKİ, ULUDERE’NİN GÖZYAŞLARI’
Cinayet, işlendiği tarihten bu yana, Kürtlerin ya da ‘Ateş düştüğü yeri yakar’ misalinde olduğu gibi Uludere’nin, ailelerin gözyaşı oldu, ancak, Türkiye’nin tamamının gözyaşına dönüşmedi.
Asıl sıkıntı da burada.
Yurttaş hukuku eksik; ortak acının ortak gözyaşı ile buluşturma faslına henüz ulaşamadık ya da birileri bunu engelledi. Galiba şimdi tam da zamanı, Cumhuriyet Halk Partisine açılan iktidar güzergâhına ciddi bir katkı bırakmış CHP Ankara Milletvekili Levent Gök.
Kitabın önsözünü yazan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da güzergâhı sonlandırmış, iktidara gelindiğinde gereğinin yapılacağını çok net anlatmış. Genel Başkanın kitap çalışmasından dolayı Levent Gök’e ülke adına, yurttaş hukuku gereği teşekkürünü kitabı okuyunca daha iyi anlıyoruz.
‘O iktidara geleceğim, bunun hesabını soracağım’ diyor Kılıçdaroğlu, zaten Roboski halkına da Ruberu söyledi bunu. Kitap bu anlamda önemli ve anlamlı, hesaplaşmanın, helalleşmenin miladı gibi duruyor Roboski’nin gözyaşları. Gök, devlet erki ve eli kullanılarak gerçekleştirilen ‘toplu katliamın’ üzerinin kapanmasına izin vermeyerek çok büyük bir iş başarmış, belgeli, kanıtlı, ispatlı kamuoyunun dikkatlerine sunmuş.
CHP Genel Başkanı meseleye dâhil olmuş, Levent Gök’ü yaptığı bu başarılı çalışmadan dolayı kutlarken, olayın peşinin bırakılmaması, takibi için bütün zeminleri hazırlamış; ‘İktidara geldiğimizde bunun hesabını soracağız, sorumlularını ortaya çıkarıp, yargılayacağız’ diyerek, gözyaşlarını Uludere sınırlarının dışına taşıracağını, Türkiye’nin gözyaşları olacağına dair sözünü çok net ifadelerle son Uludere-Roboski ziyaretinde taahhüt etmiş.
Hakkını vermiş
Bu ve buna benzer çok sayıda olaya tanıklık etmiş, bölgede 50 yıldır gazetecilik yapan biri olarak, kitabı okuduğumda, “Evet, işte bu. Bilinen, tanınan, güven konusunda hiçbir eksiğini hissetmediğimiz, Haymanalı dostlarımızın sitayişle söz ettiği Milletvekili Levent Gök hakkını vermiş” diye içimden geçirdim.
Birileri Devlet eliyle devlet erkini kötüye kullanmış, yurttaşlarını ‘katletme’ emri vermiş. Sonra bunun üstü kapatılmaya, örtülmeye çalışılmış. İnsan hakları komisyonundaki görevini savsaklamayan Levent Gök, üstü kapatılmaya çalışılan ‘yurttaş katliamını’ kapatmama sorumluluğunu üstlenmiş, çocuklarına, ailesine, ülkeye ve sonuç olarak, yıllardır içinde bulunduğu partisine karşı görevini yurttaş bilinciyle yerine getirmiş.
Belge, kanıt, görüşmelerden çıkardığı sonuçları derleyen, toplayan, hepimizin dikkatlerine sunan Levent Gök, Uludere’nin-Roboski’nin gözyaşlarının Türkiye’nin gözyaşlarıyla ortaklaşmasına zemin hazırlamış.
Elbette ki, eksik bir genellemeden söz ediyorum. Roboski ve ona benzer olaylar zaten aynı anda tüm Türkiye’nin gözyaşı olabilseydi, demokrasi ve insan hakları sorununu çözmüş, çözebilmiş bir ülke olduğumuzu kanıtlamış olurduk. Olmadığı için aradan bunca zaman geçmesine rağmen meseleyi hala konuşuyor, tartışıyoruz; tıpkı, Mustafa Muğlalı olayında olduğu gibi. Benzer olaylar ne zamanki insanlık adına Türkiye’nin gözyaşları olur, işte o zaman geleceği de, ülkeyi de, gelecek nesilleri de kurtardık demektir.
Aslında biz, ben, benim gibiler meselenin ne olduğunu başından beri biliyor. Roboski bombardımanından hemen sonra da meselenin bugünlere kadar sarkacağını biliyordum/biliyorduk. Hem gazeteci hem de Kürt kimliğimden kaynaklı tanıklıklarımdan dolayı.
‘O köy bizim köyümüzdür’
40 yıl önce söz edilen ortasu, Gülyazı köylerine gitmişliğim var, gazeteci olarak. Araçla köylerin girişine gidememiş, park edip, 15-20 dakika yürümüştük. Çünkü köye gidecek bir araç yolu yoktu. Türkiye topraklarında olmasına rağmen, bütün alışverişini, diyaloglarını Irak topraklarındaki akraba Kürtlerle sağlayan Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşlarıyla buluşmuştuk, geceyi de orada geçirmiştik.
O zaman, ‘hiç bir şeyi sana ait olmayan, hatta yolu bile olmayan köy, ilçe, hatta şehir neden senin olsun ki’ diye içimden geçirmiştim. Sadece nüfus kayıtları var, geriye kalan ne varsa karşıya ait. Yani, 34 canın bombalandığı orta yerin diğer yakasına, Irak topraklarına, Kürtlerin Irak Kürdistan’ı olarak ifade ettiği bölgeye.
Şimdi yol var, elektrik var, teknoloji var, iletişim var, bunlar için diyecek bir şey yok. Ancak, yurttaşı karşıya muhtaç etmeyecek ortamı, iş-aş meselesini çözemediğimiz içindir ki, böyle bir olay yaşanıyor. Hepimizin çok yakından bildiği, devletin de ‘göz yumduğu’ ‘kaçak’ meselesi olmasa, birileri bilerek ya da bilmeyerek katliama izin veremez, devleti de bu kadar ağır bir yükün altına itemezdi.
‘Sorumlulardan hesap soracağız’
Şimdi devleti kurum olarak zan altından kurtarmak, sorumlularını ortaya çıkarıp sorgulamak, yargılamak, toplum vicdanını rahatlatacak davranışı sergilemek siyasi iradenin işidir. Levent Gök kitabında o iradeye işaret ediyor; ‘İktidara geldiğimizde olayı bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarıp sorumlularından hesap soracağız’ diyor.
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, ‘iktidara geleceğiz, sorumlularından hesap soracağız, ailelerle helalleşeceğiz’ diyerek Levent Gök’ün hem kitabını destekliyor hem de toplumsal sorumluluğun nasıl yerine getirileceğine dair yurttaşlara söz veriyor.
3’üncü baskı için hazırlık var
Kitap ikinci baskısını yapmış, aldığım bilgiye göre üçüncü baskı için de hazırlık yapılıyor. Eline, beynine, emeğine, toplumsal sorumluluğuna sağlık Levent Gök. Milletvekili sorumluluğunun da ötesinde çok ciddi bir insani sorumluluğun nasıl olması gerektiğine bizi tanık ettiğiniz için teşekkürler. ‘Roboski’nin, Uludere’nin gözyaşları’ Türkiye’nin ortak gözyaşları olacak, galiba çok az bir zaman kaldı. Sözler, sözcükler, ortaklaşacak olan gözyaşlarının sıcaklığında buhar olup uçmayacak, aksine ‘yüreklerimizde dostluklara, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe hitap edecektir.’