Ana, yaşamın kaynağıdır, Gelecektir. Soyun devam ettiricisidir. İnsanoğlu daha dünyaya gelmeden rüşeym halindeyken ana onunla tam olarak bütünleşir. Ana kendi özelliklerini ona aktarır. Aralarında sadece dokuz ay değil ömür boyu kopmaz bir bağ oluşur. Sürekli kol kanat gerer. Anaların gözünde çocuklar hiç bir zaman büyümez. Onlar hep korunacak nazlı kuzularıdır.Çocuklarının parmağına çöp batsa bunun acısı ananın yüreğinde hançer etkisiyle duyumsar.
Analar adını verdiği bu topraklarda yıllardır çok acı çekti. Çekmeye de devam ediyor. Hiçbir zaman onları bırakmadılar. Bırakamazlar. Çünkü; onlar doğurandır. Kendilerinin bir parçasıdır. Sıcak soğuk, kar kış demeden zindan kapılarında, morg önlerinde çocuklarından bir haber alabilmek, cenazesini götürebilmek için beklediler…
Erkek olduğumuzdan, insan olduğumuzdan utandığımız anlar oldu. Değerini zamanında veremediğimiz, ötkileştirdiğimiz kadınlar, analar; biz erkekleri çok utandırdı. Simge haline gelen çok kadın oldu. Berfo ana ayrı bir yer tuttu belleklerimizde. Yüzyıllık çınar gözlerini yumana kadar vazgeçmedi. Kaybedilen oğlunun peşini hiç ama hiç bırakmadı. Bulma umudunu hiç yitirmedi. Kucaklaşamayacağını biliyordu. Sadece oğlundan geriye kalan kemiklerinden bir parça bulabilirmiyim ?arayışını son nefesine kadar sürdürdü. Vasiyetini de eğer onu bulursanız kemiklerini üzerime örtün dedi.
Roboski tarihe adını aydınlanamayan gecesiyle geçti. Sortiler yapan uçaklar ölüm kustu. Bombaların ışığı vadileri her aydınlattığında insan parçaları göğe fırladı. Mor dağlar koruyamadığı için yüceliğinden utandı, karın altına gizlenmeye çalıştı.
Roboski’li analar onları gözlerinden bile sakınıyorlardı.Onlar daha çocuktu.13, 14 yaşlarına yeni gelmiş, bıyıkları bile terlememişti. Şimdi, çocuklarının birbirine karışmış , kayalara yapışmış parçalarınıo vadide nasıl toplayacaklardı. Son bir kez bile sarılamadıkları kuzularının birbirine karışmış parçalarını nasıl gömeceklerdi. Bu acıya nasıl dayanacaklardı. Miran ananın yüreği ancak iki yıl dayanabildi. O kara günün yıldönümünde durdu.
Bombaları gecenin karanlığına bırakanlar, acaba sizlerin analarınız ‘O’ anaların yerinde olsaydı acaba neler hissederdi? Yediği lokmalar boğazından nasıl geçerdi? Yutkunmadan inermiydi? Sarılamadan birbirine karışmış çocuklarının parçalarını kara ,soğuk toprağa gömen anaların duygularına ortak olabilirler miydi? Acaba hiç aklınıza geldi mi? Çünkü sizler de birer anasınız. Oğullarınıza’’ bu kadar zulüm niye’’ diye sorabildiniz mi? O görüntüler uykularınızı kaçırmıyor mu?
Not: Yeni yılda acı çeken tüm anaların, ötekileştirilenlerin yeni yılını kutlarım. 2014’ ün demokrasi yılı olması ümidiyle.