Renkli vagonlar

Neçirvan BOZKAPLAN

Mahpusta sarı bağlar, bitler oynar kuşak bağlar, gardiyanın cebi derin, teamüller hücre kapısında pire bağlar. Fazladan bacağı olan var mı? Koyunlar mı? Hayır, koyunlar olmaz, onların bacağı boklu kafaları dertli olur. Tüm puştlar kuzeye ahmaklar güneye kulaç atsın. Buzlar eriyince ahmakların karnı şişsin. Yüzü yırtık çoraba benzer memleket insanı topluca giyotine vurulsun. Düşünmeyi bırakın, cennet yalnızca benim doğrularımdadır diyen kralların, cuntacıların, şahların yurdudur buralar.

Ayrım yapılmadan tüm yolculara birer fırça, her renkten oluşan bir kutu boya verilsin, siyah hariç. Boyaların güvenliği iyi sağlansın, unutmayın ki ahlak bir zaman meselesidir, uygun koşullarda herkes hırsızdır. Antik Yunanların gözü arkada kalmasın gelenek sıkı sıkıya devam ediyor. Ucuzundan sarı sirkeyle vagonların kızıl pasları alınır, vagonlar heyecanla boyanır. Kural gereği herkese bir şeyler ezberletilir. Gelin benim vagonum sarı yazmalı, içinde var bir cennet fazla azmamalı. Beyaz vagonum da var bir ay bahçesi, el sallar bize dolunay çiçeği. Her vagona yazılır büyük puntolarla marşlar, sloganlar, şarkılar, kutsal sözler… Dilenci çocuk, eli ayağı çapraz kesilmiş dedesiyle rengârenk boyanmış vagonlara bakar. Dede, kirli sakalını sıvazlar, sırtında çuval dolusu dert ile dolaşan şilteciye taş atar.

Tren kalkar, boş boya kutuları miğfer gibi kafalara alelacele geçirilir. Fırçalar filizlenmiş koyu yeşil buğday tarlasına atılır. Alır başını gırgır şamata, tartışmalar, ikna etmeler, özür dilemeler, hesaplaşmalar daha neler neler… Vagonlar arasında küçük koalisyonlar kurulur, kirli eller birleşir, sararmış dişler temizlenir. Yeni yetme bıçkınlar gibi bolca tükürülür alayına rest çekilir. Zaman iğne ucu kadar kısalır. O gün açlar, dullar, bodrum katında yaşayan fukaralar, uzun kol gömlek giyen bakımsız köylüler, aylıksız kalmış o… değerli olur. O gün herkes insan olur. Kravatlıları ağırlayanlar, yüzlerini yürüyüşlerini münasip kılıp safça taleplerde bulunurlar. Seçilme uğruna tüm talepler sevgiyle karşılanır. Talepler yerine gelir diye kuş gibi hafifleşip oportünistlerin önünde hızlıca nefes alıp verirler. Kravatlar özenle katlanır, uygun bir yere konulur, yetim hakkı yemiş yağlı enseler, sokak aralarında iyice terlenir. O büyük gün gelir. Elitler, eltiler herkes bir diğerine tatlı diliyle merhamet eder. Dudaklardan bal damlar, gökten zemzem suyu yağar, kırık çatılardan fakirin ocağına oluk oluk zenginlik hayali akar. İçine edilen ahırlı hayatın içi mis gibi kolonya, menekşe, lavanta kokar.

Sahne devam eder. Eski püskü vagonlardan altın renkli raylara topluca sıçılır, kısa süreliğine tüm yolculara önemli oldukları hissettirilir. Kabız yolcuların ettiği mıknatıs gibi demir raylara yapışır. Sıçanların tadı tuzu kaçar. Hazine arazisinde yere yapışan boklardan kök salan koca koca böğürtlenlerden yeni filizler yeşerir. Kuşlar kocaman böğürtlenlerle beslenir. Sonrasında bu kuşların her biri yakalanır. Tek hücreli kafeslere konulur. Kuşların rengârenk kanatları kökünden kesilir, kalan bedeni tek renge boyarlar, kuşlara yeni sloganlar ezberletilir. Sloganlar, okuma fişleri gibi zihinlere kazılır. Sonra her şey unutulur. Vagonların kapısı açılır, büyük bir makas sesiyle tren durdurulur. Trenin her yerinden yanık demir kokusu yayılır. İstasyon şefi kafasını çıkartır, tüm yolculara parmak sallar. Bir daha hiç kirlenmeyeceğine ant içmiş gibi gırtlağını kökten temizler. Gırtlağından şüphe duyar tekrar temizler. Nasır tutmuş yarınlarınıza birer pranga vurulmadan önce iyice düşünün, bu istasyonda hepiniz yalnızca birer vagon boyacılarısınız. Belki arada bir size göz kırpılır, rayları kirletmenize izin verilir; ama unutmayınız ki yalnızca size yedirildiği kadarıyla bağırsaklarınızı temizletmeye izin verilir.” der ve tren hareket eder. Rayların çarkı kurşundan, demir yumruktan, çaresizlik çorak zihinlere mıh gibi saplanmış bir defa. Yıllar sonra tekrar o kutsal müjdeli günler gelir. Herkese birer fırça ile boya kovası verilir önceki dönemden farklı olarak sempatizanlara fırça sapları hediye edilir. Erik yeşili buğdaylar başağa durur, koca koca böğürtlenler boy gösterir, vagonlar tekrar boyanır bir önceki dönemden daha sıkı sloganların yazılmasına müsaade edilir. Şef, direğe konmuş uğursuz baykuşa göz kırpar. Bak sen şu oculara buculara, şu dönem bu dönem derken nasıl da beyhude var gücüyle vagonları boyamakla ömür geçirirler. Şilteci, yıllar yılı ha şu dönem ha bu dönem derken mezarındaki otlar bir kavak boyuna ulaşır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.