Varlığı kendinden, varlığı ezelden ebede kadar tek zat, yüce Rabbimiz...
O'nun yoktan var ettiği mevcudiyetimiz gölge varlıktır, O dilediği müddetçe varız, O'nun kudretine bağlı bize bahşettiği varlığımız, yine hepsinin sahibi O...
Varlık ve yokluk sahası Hakk'ın emrinde, yaratılmış bir beyinle yaratılmadan sonsuzca var olan, zamandan ve mekandan münezzeh olan Hakk hazretlerini elbette ancak bildirdiği kadarıyla bilebiliriz.
Bir testi, uçsuz bucaksız bir okyanusu ancak içine alabildiğince hissedebilir, sınırsız kudretini algılayışımız ancak sınırlarımız kadar. Biz sınırlıyız, O'nun gücüyse sınırsız. Biz O'nun kudretine bağımlıyız, O ise tek bağımsız...
Sayısız mucizelerin parıldadığı alemleri de zaten ancak böyle bir Zat yoktan var edebilirdi, katrilyonlarca harika olayların gerçekleştiği şu evren bile delil olarak yeterdi. Ki bilinen, bilinmeyen nice alemler var, hepsi O'nun mutlak hükümranlığının sanatı...
O'nu en güzel kendisi anlatabilir, O'nu tamamen ancak kendisi bilebilir. Kimse O'nun kadar sevemez, sevilemez. Rızkımıza bir bak, milyarlarca canlıyı bizim için feda ediyor, dünyayı ve fezayı bize hizmetkar kılmış. Sonsuzluğun zerreleri adedince hamd, sena, şükür, teşekkür...
La ilahe illallah... Öyle muhteşem bir hakikat ki, söyleyince ruhu huzura erdiren, nefes nefes, kalbin aklına, aklın kalbine şifa bahşeden...
Ramazan ayı tefekkür ayı... İnsan düşündükçe gelişen, duaya durdukça değerlenen, sıddıklaştıkça hekimleşen...
İnsan insanın vatanı oldukça gönül kesilen, Hakk aşkıyla bahçeler biriktiren...
Kıyamet kıyamet yeşeren bir dirilişin mimarı olanlara ne mutlu.