Putin’in son dönemdeki açıklamaları ve söylemleri, Rusya’nın hem iç hem de dış politikadaki derin çıkmazını gözler önüne seriyor. Özellikle ekonomik ve askerî cephedeki gerçekler, Kremlin’in resmi anlatımıyla çelişiyor ve bu durum, Rusya liderinin sözlerini giderek daha fazla inanılmaz hale getiriyor.
Putin, enflasyonun %9,2 ila %9,3 seviyesinde olmasını “endişe verici” olarak nitelendiriyor, ancak aynı zamanda reel ücretlerin enflasyondan daha hızlı arttığını ve genel durumun “istikrarlı” olduğunu ileri sürüyor. Ne var ki, bu çelişkili tablo, aslında Rus ekonomisinin çöküşünü gizleyemiyor. Kremlin'in bu anlatımına rağmen, ekonomik göstergeler çok daha karanlık bir gerçeği ortaya koyuyor: artan yoksulluk, azalan üretimler ve düşen yaşam standartları.
Putin’in “ordunun her gün x kilometrekare topraklarını özgürleştirdiği” gibi iddiaları, savaşın gerçek maliyetlerini kapatmaya yönelik bir çabanın parçası gibi görülüyor. Oysa gerçek, Ukrayna cephesindeki kayıplar Kremlin’in öngördüğünden çok daha büyük olduğunu gösteriyor. Binlerce Rus askerinin hayatını kaybettiği bu savaş, Putin’in kişisel hırslarının ve yayılmacı politikalarının sonucunda şekilleniyor.
Putin’in Kursk bölgesinin “kurtarılması” için kesin bir tarih veremeyeceğini söylediği ve “düşman kesinlikle kovulacak” diyerek umut vadettiği bir başka açıklama ise orduya yeterince asker bulunamaması gibi daha derin bir soruna işaret ediyor. Bu durum, hem halk üzerindeki baskının hem de savaşın meşruiyetine olan inancın azaldığını ortaya koyuyor.
Putin konuşmasında… Ukrayna’da neonazi rejiminden kurtulmak isteyen çok sayıda insan varmış…diye konuşsa da asıl amacı bir kukla yönetim kurmak.
Bu arada Putin’in bu konuşmalarını
https://www.facebook.com/100000496329486/videos/489967263588221/
adresinden izleye/dinleyebilirsiniz.
Hitler savaşın son yıllarında büyük basın toplantıları yapmazdı, ancak savaşın sonlarına doğru gerçekleri gizlemek için dar bir insan grubuyla bir araya gelirdi. Fakat bir basın toplantısı düzenlemiş olsaydı, benzer sahnelerde “rakamları manipüle ederdi.”Putin’in de benzer bir yöntemi izliyor: çarpıtılmış veriler, sorgulamaktan kaçınan medya toplantıları ve sahte umutlar. Kendi dünya görüşüyle ters düşen basit soruları (Suriye’de yaşanan başarısızlıkla ilgili soru gibi) “anlayamama ve budalaca espriler.”
Ancak Rusya yönetiminde de son derece aklı başında insanlar var, Ne var ki bu insanlar, sahtekâr, düzenbaz, dolandırıcı, maceraperest ve manipülatif unsurların bile kabul edemeyeceği, böylesine çökmüş bir liderliğin nasıl ayakta kaldığı konusunda sessiz kalıyor. Bu durum, Bonhoeffer’ın“aptallık teorisi”yle özetlenebilir: Ahlaki çöküş, kolektif bir irade zayıflığına yol açıyor.
Rusya, Ukrayna’daki savaş sürerken dünyanın diğer bölgelerinde de etkisini kaybediyor. Putin, Ukrayna’yı “neonazi rejimden kurtarma” çabalarından söz ederken, aslında bir kukla yönetim kurma amacını güdüyor. Ancak Ukrayna’daki direniş, Putin’in hesaplarını altüst etti.Bunun yanında, Suriye’deki etkisi de giderek azalıyor. Putin inkâr etse de Suriye’de Esad rejiminin çöküşü, Rusya’nın Ortadoğu’daki tek askeri üssünü kaybetme riskini beraberinde getiriyor. Bu kayıp, sadece askeri değil, aynı zamanda Rusya’nın uluslararası prestijine de darbe vuracak gibi görünüyor. Üstelik Rusya’nın yakın ve uzun süreli bir müttefikini kurtaramadığı ya da kurtarmak istemediği yönündeki sinyalin yarattığı etkiler de önem teşkil ediyor. Putin Moskova’da güçlü görünebilir, ancak Rusya baskı altında ve Putin’in açıklamaları bu gerçeği gizleyemiyor.
Rusya, 31 Aralık 2024 sonrasında “Türkiye’den geçen” Trans-Balkan boru hattı üzerinden Transdinyester’i besleyecek bir kapasite ayırmadı. Bunun mümkün olabileceği son gün 16 Aralık’tı. Rusya’nın, bölgenin ekonomik çöküşünü ve insani krizini tetiklemek üzere planlanmış bir strateji olduğu görünüyor. Putin’in son kozunu olan bu hamle,Moldova’yı Avrupa yanlısı rotadan uzaklaştırmak ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak amacı taşıyor.Ancak bu adımlar, Rusya’nın jeopolitik gücünün çözülmeye başladığını da gösteriyor.Avrupa yanlısı hükümeti ülkenin gidişatını belirleyecek genel seçimin yapılacağı 2025’ten hemen önce ateşe atmaya çalışıyor.
Putin’in, AB’nin temel yapılarını sarsma ve Trump dönemindeki yıkıcı politikalarına katkıda bulunma stratejisi, şu günlerde,Avrupa’nın bazı liderlerince yeterince ciddiye alınmıyor. AB, stratejik tartışmalar yapıyor olsa da somut kararlar almakta zorlanıyor. Avrupa hükümetleri hâlâ rahatsız edici bir şekilde “bekleyelim ve görelim” tutumunu sürdürüyor. Bu durgunluk, Putin’in manipülatif stratejilerine alan tanıyor ve AB’yi zayıflıyor. Ancak Avrupa’nın zamanının olmadığı açık; daha cesur ve kesin adımlar atılması gerekiyor. Geçenlerde bir “stratejik tartışma” planlandı. Ancak, AB sonsuz bir zamana sahipmiş gibi hiçbir karar alamadı. Oysa böyle bir zamanı yok.
Putin’in yüzeye çıkan çelişkileri ve Rusya’nın stratejik kayıpları, onun liderliğinin çöküşünü hızlandırıyor. Bu süreç, sadece Rusya’yı değil, Avrupa’yı da derinden etkileyecek bir krizle sonuçlanabilir.
m.nesim.sevinc@gmail.com