Paytoncu Vaho

Aziz ERİM

Paytoncu Vahit Abi, namı diğer PaytoncuVaho, SaraykapıMollabahattin Mahallesi Ara Sokak sakinlerinden, mahallenin tek paytoncusu… Nev-i şahsına münhasır biriydi, hanımı Lütfiye Abla Lise Caddesinde evlere günlük temizliğe giden emekçi bir ablamızdı… Hep kafam karışırdı bu ailenin fertlerini görünce, çünkü Vahit Abi ve çocuklarının üstleri başları hep kirliydi, Diyarbakır deyimiyle “Pinti” bir aileydiler, ama Lütfiye Abla temizliğe giderdi kara mizah gibi! Vahit Abinin kızı Vahide, eşi Lütfiye, büyük oğlu Lütfi, küçük oğlu Cevdet’ti, aile fertlerinin isimleri kafiyeliydi ama yaşamları kafiyesizdi, mahalleli Lütfi’ye “İto” Vahide’ye de “Vehé” diye seslenirdiler. Biz çocuklar da çare tükenmezdi her şeyi kafiyeye uyarlardık, Bir şarkının nakaratı gibi söyler durur İto’yu kızdırırdık:

AnasiVehoBabasiVehoBacısiVeho Vah Veho Vah!

PaytoncuVaho büyük avlulu bir evde kiracıydı, atlarının ahırı da avludaydı, yoksulluğun dizboyu olduğu bir evdi, at dışkısından dolayı sokaktan geçerken insanın burnunun direği kırılırdı… İto’yla akrandık, ilk defa hayalleri olmayan ve beynini mercimek kadar kullanan, birinin tüm özelliklerini onda gördüm. Mazlum ve gariban biriydi etliye sütlüye karışmayan cinstendi, samimi olduğu hiçbir arkadaşını, dostunu görmedim, duymadım. Çok paspal giyinen kirli biriydi, kirden, pastan kokardı, çöp kokardı hep, o yüzden mahalle çocukları aralarına almazlardı hor görürlerdi, kız kardeşi Vahide de ondan geri kalmazdı zaten genç yaşında veremden mi koleradan mı vefat etti mazlum biriydi, aile düzeni olmadığı için günü sokakta geçerdi, aç-susuz annesini beklerdi, her şeyi annesinden bekleyen bir kişiydi, Rahmet ola! Küçük oğlan Cevdet ele avuca sığmayan hiperaktif, düz duvara tırmanan hayta bir çocuktu, 7-8 metre yüksekliğindeki sur duvarına tırmanarak çıkardı Cüneyt Arkın gibi, bu hiperaktifliği başına bela oldu, çocuk yaştayken hapishaneyle tanıştı… PaytoncuVaho tembel biriydi tek dünyası vardı o da “Domino” oynamak, paytonunu kahvenin önüne park eder akşama kadar Domino oynardı, yenilgiyi hazmedemeyen biriydi, hırs yapardı, o yüzden de oyuna doymazdı, bir daha, bir daha, bir daha, alkoliklerin şişenin dibini bulamadıkları gibi devam ederdi… Öyle ahım-şahım usta değildi, vasatın üstündeydi ama ona sorarsanız Domino’yu o icat etmiş!

Seyirci olduğu oyunda, oyuncuya müdahale eden bazen oyuncunun yerine o oynardı ve masanın da kahvenin de huzurunu bozardı, kahveci “Hapçı Meheme” çok kez kahveden kovduysa da on dakika sonra geri gelirdi… PaytoncuVaho okur-yazar değildi ama her şeye maydanoz olan tiplerdendi, her şeye balıklama atlardı laf kalabalığı yapardı… Paytoncular kahvesinde Vahit Abe pek yenildiği olmazdı, bazen istisnalar olurdu o da kaideyi bozmazdı, o kazandıkça dır-dır-dır, vır-vır-vır son ütücü gibi kafa ütülerdi, buna sinirlenen Selim Abi Vahit Abiye dönerek: “Ulan Vaho kafa bırakmadın bizde sus, sus!” Aliparlı Selim Abi sevilen, sayılan, saygın biriydi, aynı zamanda paytoncular dernek başkanıydı, Manisa’dan payton ve payton aksamı getiren bir de at getirip satan aynı zamanda da ağır abilerdendi… Vahit Abi sesini kesip bir köşeye pustu, kahveyi bir sessizlik aldı, Selim Abi bu sessizliği bozdu: “Vahit gel bakayım benim masaya biraz konuşalım” Vahit Abi gelip masaya ilişti… Selim Abi: “Vahit niyetim senin kalbini kırmak değil, bu oyun işini çok abartıyorsun ve işine, gücüne bakmıyorsun gününü kahvede geçiriyorsun, atlarına baksana açlıktan bir deri bir kemik kalmışlar, kazanamayınca arpa-samanda alamıyorsun yazık bu hayvanlara zulüm ediyorsun, şimdi seni birine götürecem onunla domino oynayacaksın yenilirsen domino oynamayacaksın, yenersen istediğin kadar oyna, tamam mı?” Vahit Abi hemen:

“Tamam Selim Abe…”

Selim Abi iki arkadaşına işaret edip beraber paytona atlayıp Dağkapı’da Sinan Lokantası önünde kaçak sigara satan “Kör Lütfi” Abinin yanına giderler.

Selim Abi Lütfi abiye olayı anlatır o da bu makul sebeplerden dolayı teklifi kabul eder. Lütfi Abi öyle herkesle domino oynamazdı… Lütfi Abi oyuncuya, koyduğu taşı sesli olarak söylemesi gerektirdiğini söyler masa hazırlanır ve oyun başlar. Taşlar dağıtılır, hakem Sinan Dayının oğlu Aziz Giray olur. Aziz Giray yönlendirir: -Düşeş oynar! İki oyuncu da: -Yok, yok! derler. –Dübeş oynar! -Yok, yok! Derler! –Dört car oynar! Ve Vahit Abi dört carı oynar, Lütfi Abi car û se oynar, vahit abi dü se’ oynar hakem yüksek sesle, “Dü se oynadı” der. Lütfi Abi zeki ve iyi oyuncuydu, yüksek sesle söylenen/oynanan taşları belleğine kazıp ezber ederdi öyle bir özelliği vardı… Ve oyun biter, paytoncuVaho boyunun ölçüsünü alır, parası olmadığı için kumaş alamaz o yüzden de terziye de gerek kalmaz!

Vahit Abe kahvede alay konusu olur, belli bir zaman diliminde domino oynamaz ama sağdan soldan gelen duyumlardan başka kahvede Domino oynadığı haberi gelir. Vahit abenin bir atı gıdasızlıktan açlıktan ölür, diğer atta kemik yığınına döner, paytonunu satar. Oğlu İto Belediye çöpçü kadrosunda işe başlar, oturdukları evde yıkılmaya yüz tutmuştu mahalleden taşındılar, Cevdet mapushane ile aşinalağı devam edip durdu.

Birgün Kıbrıs Pasajında Atamanlar plaktan Şiwanperwerin kasetini almaya gittim, Şıwan’ın kasetleri yasaktı korsan satılıyordu, tuvalet ihtiyacımı gidermek için arka sokaktaki “Parlı Camisine” gittim bir de ne göreyim bizim PaytoncuVaho, tuvaletçi Vaho olmuş, hasbihal ettik ve onu son görüşüm oldu, rahmet ola!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.