Yeni bir seçim yaklaşırken, son yıllardaki seçimlerin hemen hemen tamamında, temcit pilavı gibi tekrar tekrar dile getirilen beka söyleminin, bu seçimlerde de dile getirileceğini bilmek için, müneccim olmaya gerek yoktur.
Beka, var olmaya devam etmek, devletin bekası ise devletin varlığının devam ettirilmesi anlamını taşır.
Devletin bekası, devletin devlet aklı ile yönetilmesi ile mümkündür.
Devletin aklı ise, O’nu oluşturan; adaletin, dış işlerinin, iç işlerinin, maliyenin, eğitimin, sağlığın, velhasıl her bilim alanının, oluşturduğu idarelere ait, akıl ve tecrübenin ortak iradesidir.
Yıkılıp, tarihin sayfalarında yer alan, Roma, Osmanlı gibi imparatorluklar dahi, yönetimlerinde, devlet akıllarının yerini, birey aklı almaya başladıktan sonra, zayıflamış ve yıkılmışlardır.
Çünkü devlet aklı yerine birey aklı ile yönetilen ülkelerde, yönetimde akıl yerine, iman ve vicdan ve dolayısı ile duygusallık egemen olur.
Yönetimde İman ve vicdanın, dolayısı ile duygusallığınegemen olduğu ülkelerde, bireysel menfaatler, devlet ve vatandaş menfaatlerinin önüne geçer ve çürüme devlet yönetiminden vatandaşa kadar iner.
Doğadaki her varlık çürümeye başladığında, önce kurtlanır, sonra böceklenir ve sonrasında yok olmaz mı?
Günümüzde, çürüyen devletlere örnek olarak; Saddam aklı ile yönetilen Irak’ın, Esad aklı ile yönetilen Suriye’nin bu günkü durumlarını görmek yeterli olacaktır.
Türkiye Devleti, Irak ve Suriye’den farklı olarak, 2017’e kadar Yasama, yürütme ve yargı erkleri, ağır da olsa, bağımsız çalışmış ve devlet, ağır da olsa devlet aklı ile yönetilmiştir.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, vatandaşa sunulan 2017 anayasa değişikliğindeki söylemlerde, darbenin oluşturduğu duygusallıkla, vatandaşın aklına değil imanına ve vicdanına hitap edilerek, anayasada değişiklikler yapılmıştır.
2017’de yapılan anayasa değişikliğinde, ağır çalışan devlet kurumlarının, daha hızlı çalışmasını sağlamak olduğu vurgulanmış ise de, yapılan değişiklikle, yasama, yürütme ve yargı erkleri, tek bir otoritenin yani Cumhurbaşkanı’nın etkisine bırakılmıştır.
2017 Anayasa değişikliği ile adına Türk usulü Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen ve tarihte örneği olmayan,denetlenemeyen bir idare şekli oluşmuştur.
Bu idare şeklinde, devletin yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri, denetlenemeyen tek bir elin etkisinde bırakıldığı gibi, yapılan seçimlerde de tek bir elin gücü ve kuvvetinin etkisini görmek mümkündür.
2019 yerel seçimlerinde, İstanbul Belediye başkanlığı seçimlerindeki, seçimlerin iptal gerekçesini hatırlayalım.
Aynı zarfa konan, dört oydan üçü geçerli sayılmış, büyükşehir belediye başkanlığı için kullanılan dördüncü oylar geçersiz sayılarak, yeniden seçime gidilmiştir.
2024 yerel seçimlerinde de benzer senaryoların yaşanmaması için, vatandaşın tercihlerini güçlü bir şekilde ortaya koyması önemlidir.
Bunun için de, yerel yönetimlere aday politikacıların, duygusal içerikli, imana ve vicdana hitap eden söylemlerine değil, bilime ve aklımıza hitap eden proje ve söylemlerine bakmak lazım.
Çünkü İman Allah’a, vicdan da ahirete giden yollarımızdır.
Bu yolları politikaya alet eden siyasetçiler, hile yapıyorlardır. Amaçları, iman ve vicdan gibi duygusal değerleri kullanarak vatandaşı etkilemektir.
Bu kişiler seçildiklerinde, beldelerini vatandaşın hizmetinde kullanılacak, akılcı projeler uygulayamazlar, çünkü böyle projeleri yoktur.
Devlete ait iktidarın tek elde toplandığı ülkemizde, yerel yöneticilerimizin akılcı yönetimlerine ihtiyacımız vardır.
Antik Yunanlı Filozof Platon, devleti tarif ederken, yöneticilerin bilge olması gerektiğine vurgu yapmıştır.
Devleti insan bedenine benzeten, Filozof ve Bilim adamı Farabi ile İslam Âlimi İmam Gazali, yöneticileri devletin beyni ve aklı olarak nitelemişlerdir.
Seçim sürecinde olduğumuz bu günlerde, aklımıza hitap eden politikacıların söylemlerini değerli bulmak ve tercihlerimizi onlardan yana kullanmamız doğru olacağı açıktır.
Devletin ve vatandaşın bekası, partilerin bekasından daha önemlidir.
Onun içindir ki hangi partiden olursa olsun; bize hizmet edecek, akılcı projelere sahip, kul hakkına önem veren, bizden birilerini yönetime seçmek, beldelerimiz ve mahallelerimiz için doğru bir seçim olacaktır.
Bunun için de; yerel seçimlerde, Allah’a olan imanımıza, ahiretimizin belirleyicisi vicdanımıza hitap eden siyasetçilerin, dünyalık yaşantımıza faydasının olmayacağının farkında olarak, aklımıza hitap eden adaylara yetki vermek, devletin ve vatandaşın bekası için doğru olacaktır.