Diyarbakır’ın Yenişehir İlçesi Ofis semtinde bulunan Sanat Sokağı arkasında bir mekan olan Neolitik Cafe’de bir araya gelen gençler, paranın peşine düşmeden ayakta kalmanın ve insani ilişkilere paranın hükmetmesinin önüne geçmenin çabasındalar.
Üniversite mezunu gençlerin “işsizlik trajedisini” aşmak için kendi imkanları ile açtıkları bir yol olan kafe açma fikri aynı zamanda kapitalist sistemin paraya endeksli yaşam kültürüne de bir alternatif olarak ortaya çıkıyor. Okumuş gençlerin bir araya gelerek oluşturdukları mekanda çay içmeden de oturabilmek mümkün.
Yaşamlarını idame ettirebilmek için açtıkları kafeyi ayakta tutmanın çabasında olan gençlerin bir derdi de ortak yaşam kültürünü var edebilmek. Tigris Haber olarak Neolitik Cafe’yi var eden gençlerle söyleştik.
İşsizlik ve çalışma yaşamının zorlukları yüzünden…
Serhat Adsız, “Diyarbakır’ın Sur ilçesinde doğdum, büyüdüm. Bingöl Üniversitesinde Ziraat Mühendisliğini bitirdim. Buradaki arkadaşların hepsiyle de farklı farklı kaynaklardan tanıştım. Kimiyle sosyal medya üzerinden kimiyle ise ilk tanıştığım arkadaşlar üzerinden tanıştım. Kafe fikri şöyle olgunlaştı; biz 4 arkadaş olarak hepimiz de üniversite mezunuyuz. Üniversite mezunu olarak alanımızla ilgili ilgisiz iş aramaya çalıştık ama herhangi bir iş bulmadık. Geçici olarak bulduğumuz işlerin çalışma koşulları ise çok ağır ve verilen ücret çok düşüktü. 13 saatlik çalışma sürecinde ücretlerin düşük olması bir yana insanın kendine ait hiçbir zamanı kalmıyor. Tabii ki, hepimiz için durum buydu ve biz de arkadaşlarla ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Bunun üzerine kafe fikri olgunlaştı ve süreç bizi Neolitik Cafe’de buluşturdu.
Farklı ve yeni bir kültür
Diyarbakır’da özellikle de Ofis semtinde birçok kafe var. Neolitik Cafe’yi diğerlerinden farklı kılan nedir diye soracak olursanız, her şeyden önce farklı ve yeni bir kültüre, anlayışa dayalı olduğumuzu ifade etmek isterim. Diyarbakır’daki kafelerde yaygın olan kültür ve anlayışın odağında ticari kaygılar vardır. Popüler kültürün etkisiyle ve ekonomik kar üzerinden bir işleyişe sahip kafelerdir. Biz bu anlayışa alternatif olarak ortay açıktık. Biz Neolitik Cafe’de kar hırsıyla hareket etmiyoruz ve ortaklaşma kültürünü var etmeye çalışıyoruz. Bu ise çalışma yaşamımızdan tutun da ihtiyaçlarımızı karşılamak için komün kutusundan harcadığımız paraya ya da müşterilere yaklaşımımıza kadar her şeye yansıyor. Bizim kafeye gelen biri çay içmek zorunda değildir. Yani, çay içmeden de oturup sohbet edebilir, dinlenebilir veya üşümüşse ısınabilir. Bunun için zoraki olarak çay içilmesi gerekmiyor. Çay ücretleri de bizde kafelere göre oldukça hesaplıdır. Bir çay ocağında nasıl 1TL’ye çay içilebiliyorsa Neolitik Cafe’de de içilebiliyor. Aslında burası her ne kadar kafe adıyla ortaya çıksa da ortak değerleri üreten herkesin sahiplenebileceği bir ortamdır. Buradaki üretim de tüketim de ortaklaşmaya açıktır.”
Fikirlerimizin gücü ve ortaklaşması bizi bu mekânda buluşturdu
Yaşar Kazıcı, “Kocaeli Üniversitesinde Halkla İlişkiler bölümünü bitirdim. Yaklaşık 4 aydır Diyarbakır’dayım. Aslında bizi burada bu kafe buluşturan şey fikirlerimizin gücü ve ortaklaşmasıdır. Dünyanın her yerinden insanlar arasında kolektif değerler üzerinden bir araya gelmenin mümkün olduğunu düşünüyoruz.
İş arama trajedisi bizi bira araya getirdi
Açıkçası bizi bir araya getiren temel şey yaşadığımız iş arama trajedisiydi. Bence bir insanın bu hayatta yaşayacağı en büyük trajedi ne derseniz, iş arama trajedisi derim. Çünkü öyle bir çalışma ortamı var ki, çalışsan bir dert çalışmasan bir dert. Yani, biz emeğimizi patrona satmak yerine emeğimizi ortaklaştırarak topuma sunma yolunu seçtik. Zaten hepimizin de belli bir iş gücü var ve bu iş gücünü patronlara satmak yerine bunu bir kafede somutladık. Burada sadece bir emek üretimi de yok aynı zamanda emeğimizle zihnimizi birleştirerek kendimizi gerçekleştiriyoruz. Çünkü biz burada bir çay verirken sadece çay vermiyoruz, çünkü biz çaydan sadece para kazanmayı hedeflemiyoruz, topluma sunduğumuz hizmetin karşılığında mutlu oluyor ve kendimizi gerçekleştiriyoruz. Bunun maddi bir değer ile ölçülmesi mümkün değildir. Biz bu sayede tam da toplumsal ilişkiler içersinde özneleştiğimizi hissediyoruz. Eğer burada başımızda para sayan bir patron olsaydı biz burada otur kalk bir nesne olacaktık. Yani, burada paranın kölesi olarak çalışmış olacaktık. Burada ise herkes emeğine göre üretip ihtiyacına göre davrandığı için kimsenin kimse üzerinde bir otoritesi yok. Burada tamamen dayanışmaya dayalı, farklılıkların ötekileştirilmediği, üretimin ve paylaşımın ortaklaşmasına dayalı bir kültür hakim. Tabii ki, bu bir yandan da var olan toplumsal ilişkilerin de bir eleştirisidir. Çünkü günümüz toplumsal ilişkileri tamamen paraya ve çıkara dayalıdır.
Para kazanmayı değil insan kazanmayı önceliyoruz
Burada çay ya da diğer gıda ürünlerinin fiyatlarını mümkün mertebe ucuz tutuyoruz. Hatta bu çoğu zaman buraya gelenlerin şaşkınlıklarını ifade etmelerine neden oluyor. 1TL’ye çay vererek nasıl ayakta kaldığımız soruluyor. Biz ise para kazanmayı değil insan kazanmayı öncelediğimizi söylüyoruz. Öte yandan biz buraya gelenlere buraya katkı sunma olanağı veriyoruz. Yani, buraya çay imek için gelen biri kendi çayını doldurabilir, kendi bulaşığını yıkayabilir. Neolitik Cafe’nin kapısı ortaklaşmaya, dayanışmaya ardına kadar açıktır. Burada soba ile sınıyoruz ve sobanın etrafında bizimle oturan, soframızda ekmeğimizi paylaştığımız tüm insanların bizi sahiplendiklerini görüyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Bunun dışında biz burada kültür sanat etkinlikleri de yapmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda burasının kültür sanat etkinlikleri yapma niyeti olanlara da açık olduğunu ifade etmek isterim. İlk olarak Arkeoloji etkinlikleri ile başladı ve bu başka alanlardaki atölyelerle de devam edecektir. Tabii ki, buranın ayakta kalması için elimizden geleni yapıyoruz ama biz paranın peşinde değiliz ve insan ilişkilerini paranın kölesi yapan anlayışların karşısındayız. Mesela diğer kafelerde müzik yapılıyor ama bizde yok. Bizde ise müzik yapmak için imkân var ama bu paraya endeksli değil. Gönüllü olarak burada saz çalmak, gitar çalmak isteyeler için sazımız da gitarımız da var. Yani, biz burada sanatı paraya tahvil etmiyoruz. Saz çalmak isteyen biri buraya gelip akşama kadar bir çay içmeden kalabilir. Biz kimseye çay içmiyorsan burada saz çalamazsın, oturamazsın demeyiz. Çünkü biz paranın değil insani değerlerin üretilmesinin, geliştirilmesinin, yüceltilmesinin peşindeyiz. Neolitik Cafe’ye gelip de çay içmeden giden biri asla en ufak bir mahcubiyet yaşamamalıdır.”
Bu mekân bir eğitim sistemi eleştirisidir
Cihan Durna, “Eskişehir İletişim Tasarım Bölümü öğrencisiyim. Aslen Dersim’liyim ve Bursa’dan buraya geldim. Neden buraya geldim çünkü metropol şehirlerde insani ilişkilerin hiç de insani olmadığını gördüm. Diyarbakır’da ise bütün yoksulluğa ve yoksunluğa rağmen insani ilişkilerin yok olmadığını görerek buraya gelmeye karar verdim. Bu kafeye sonradan dahil olan biri olarak şunu belirtmek isterim. Günümüz toplumsal sistemi insanlar arası ilişkileri ve insanın fikri üretimini her şeyi paraya endeksli olarak ele almaktadır. Bu mekânın ise bu anlayışın dışında olduğunu gördüm. Aslında burada bulunan arkadaşları bir araya getiren şeyin temelinde bir eğitim sistemi eleştirisi olduğunu vurgulamak isterim. Hepimiz üniversite eğitimi görmüş olmamıza rağmen kendi alanımızla bir işe yerleştirileme konusunda büyük bir mağduriyet yaşamaktayız. Bu aslında gençliğin temel bir sorunudur. Yani, okuyan gençlikte bile bir geleceksizlik kaygısının olduğu açık. Böyle bir ortamda da nitelikli işsizlerin kendilerine yaşam alanları açabilmeleri gibi bir zorunluluk kendini dayatıyor. Biz de buradaki arkadaşlarla bunun çabasındayız.
Sistemin ötekileriyle buluştuğumuz bir mekân
Bunun dışında aslında biz bu mekânda toplumun ötekileriyle buluşuyoruz. Dışarıda sakız satan, kırmızı ışıklarda arabaların camını temizleyenlerle buluşacağımız bir mekândır burası. Açıkçası burada beni en çok heyecanlandıran şey ötekileştirilen, sokaklarda çalışmak zorunda bırakılan çocuklarla bir çizgi film gösterimi yapabilmektir. Ayrıca şunu da belirtmek isterim, biz dört arkadaş bu mekânda her ne kadar sistemin paraya endeksli ilişkilerinin dışına çıkmaya çalışsak da milyonlarca insan bu sistemin içinde ve bu ilişkiler altında yaşamını sürdürüyor. Biz kimseye şunu demiyoruz, okulunuzu bırakın ya da okulunuzdan mezun olduktan sonra gidip emeğinizi patronlara satmayın. Bizim söylediğimiz şudur, sistemin kedisini ürettiği alalarda alternatif üretimlerle kendinizi özgürleştirin. Mesela Ovacık belediyesi bu alternatifin bir örneğidir ve aslında bu mekânı da biraz böyle görmek gerekiyor. ”
Paranın değil insani değerlerin öne çıktığı bir mekân
Karani Şimşek, “İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi ve Makine Mühendisliği bölümünde okuyorum. Günümüz toplumunda insan ilişkilerindeki yozlaşma, yabancılaşma ve insanın insana güveninin kalmaması beni böylesine bir mekânda bu arkadaşlarla bir araya getirdi. Biz aslında buraya gelen insanlara müşteri gözüyle bakmıyoruz. Buranın ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacak, burayı sahiplenecek, bizimle dayanışacak insanlar olarak bakıyoruz. Böyle bir mekân sistemin kirine pasına bulamamış ya da ondan arınmaya çalışan insanların oksijen alabilecekleri bir alandır. Burası tam da insani değerlerin korunduğu bir alandır. Buranın ayakta kalma çabası aslında insanların bu toplumsal sistemin ilişkilerinin dışında bir nefes alması için bir mekânın sürekliliğinin sağlanması demektir. Bu mekânın ayakta kalması için de dayanışmayı büyütmek gerektiğini düşünüyoruz. Yani, herkes burada para için değil buranın ayakta kalması için emeğini sarf ediyor. Mesela burada bir kitaplık var ve hem burada kitap okuma imkânı var hem de buradan aldıkları kitapları geri getirmek kaydıyla evlerinde okuma imkânı var. Ayrıca kitaplığa katkı sunmak isteyenlere de açığız. Biz inanıyoruz ki, bizimle fikirsel, kültürel, anlayış olarak ortaklaşan herkesin mekânımıza bir katkısı olabilir. Zaten bunu başardığımız oranda ayakta kalma şansımızı büyütebileceğimizin farkındayız. Bu şehirde küçük de olsa mütevazi bir adım atmaya çalışıyoruz. Bizimle birlikte bu adımı büyütmeye çalışacak olan herkese açığız ve paranın geri plana atıldığı, insani değerlere dair ilişkilerin ön plana çıktığı bir düşü birlikte büyütelim. Kooperatifler mahallesi Akkoyunlu 4. Sokak, Ofis’te bulunan kafemize bu düşü büyütecek herkesi bekliyoruz.”
Dilek Akin / Özel