TİGRİS HABER - Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.
Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan açıklama Türkçe ve Kürtçe olarak okundu. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin 8 Mart açıklamasının Kürtçesini Av. Elif Birkili, Türkçesini ise Av. Rozerin Arslan okudu.
8 Mart dayanışma ve isyanın günüdür
Açıklamada 8 Mart’ın tarihsel anlamına ilişkin şu ifadelere yer verildi: “8 Mart 1857’de New York’ta bir dokuma fabrikasında çalışma şartlarının değiştirilmesi, eşit işe eşit ücret, günde 8 saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşam koşulları için kadınların öncülüğünde grev başlamıştır. İşçilerin ve kadınların özerk hareketi sonucu eşit haklar için mücadele eden kadın işçilerin greve gittikleri gün, 1910’da 8 Mart “Uluslararası Kadın Günü” olarak kabul edilmiştir. 8 Mart, işçi kadınların grevleri ile başlayan Clara Zetkin ile devam eden dayanışma ve isyanın günüdür. 8 Mart kadınla örülü özgür yaşamın yaratılması için verilen mücadelenin sembolüdür. ”
Pandemide kadınların yükü daha da arttı
Pandemi sürecinde kadınlara yönelik baskıların arttığına dikkat çekilen açıklamada, “Tüm dünyada etkisini sürdüren pandemi, birçok kısıtlamayı da beraberinde getirdi. Pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte kadına yönelik şiddet vakaları sayısında artış meydana geldi. Bu süreçte kadının; aile yaşamı, iş yaşamı ve toplum içindeki rolünün önemi bir kez daha gözler önüne serilse de, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yaşanan sorunlar daha fazla derinleşti. Yaşanan ekonomik sorunlar neticesinde çalışma yaşamında ilk gözden çıkarılan işçiler kadınlar oldu. Bu süreçte kadınların eviçi emeği iş yükü daha da arttı. Ev içinde pandeminin tüm yükünün kadınların omuzlarına yüklenmesi, genel olarak ev içi emeğin ekonomik ve sosyal karşılığının olmaması; kadının sömürülmeye devam etmesine neden oldu. Bu süreçte sosyal devlet ilkesi gereğince kadını koruyan ve güçlendiren politikaları geliştirmesi beklenen devletin bu konuda duyarsız kalarak sorumluluğunu yerine getirmemesi, kadın erkek arasındaki eşitsizliğin derinleşmesine yol açtı” denildi.
İstanbul Sözleşmesi yaşatır
Kadına yönelik şiddetle mücadelede hükümetin politikalarının yetersizliğine değinilen açıklamada, “Kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiği bu dönemde, bu şiddete karşı tüm gücüyle çaba gösteren kadın kurumlarının yargı eliyle kapatılması, devletin kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda kurumlarla işbirliği içinde olması gerekirken bunun karşısında bir tutum alması, kadına yönelik şiddet dosyalarında, kadın mücadelesi sonucunda yürürlüğe konan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun varlığına rağmen, adli ve idari mercilerin bu konudaki yetersizliği ve pasifliği, şiddetin son bulmasına yönelik çalışmaları olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak 2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nda; 6284 sayılı kanunun önemi vurgulanarak “tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar” mücadele edileceğine dair söz verilmesi kadınların bireysel ve kolektif mücadelesinin sonucudur. Biz kadınlar, bu taahhütlerin tamamen ve eksiksiz uygulanacağı güne dek takipçisi olmaya devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı.
‘Tüm eşitsizliklere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz’
Kadın erkek eşitliğinin sağlanaması için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğine işaret edilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Nafaka hakkı ile ilgili tartışmalara, kadınlara karşı her türlü şiddete, yoksulluğa, güvencesizliğe, işsizliğe, gericiliğe, yasalardaki kadını korumaya yönelik eksikliklere karşı; kadının etkinlik alanının güçlendirilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk ve benzeri alanlarda fırsat ve olanaklardan eşit düzeyde yararlanması, kadın ve erkeğe verilen hakların, yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması için mücadelemize devam edeceğiz. Kadının en doğal haklarından biri olan insanca yaşama hakkı, soyut eşitlik değil kadın lehine pozitif ayrımcılık, özgür, eşit, adil yaşam için hep beraber her daim birlikte yürüyeceğiz. Bizler, artık 8 Mart’larda kadın cinayetlerini bunlara dair verileri bildirmek, nafakaya dair olumsuz eleştirilerin yanlışlığını, fiili kürtaj yasaklarını, hayatımızı muhafazakâr politikalarla şekillendirme girişimlerini, yaşam biçimimize ve tercihlerimize yönelik saldırıları konuşmak istemiyoruz. Bu sebeple, tüm bu eşitsizliklere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.” (Haber Merkezi)