Özgür Basın emekçisi Şükrü Çavuş’a saygı…

Zülküf Kışanak

O en zor günlerde, faşist güruhun akıllarına estikçe, belki de bize ayar vermek isteyen resmi, sivil ağababalarının emri ile karanlığın çökmesiyle elde meşale, “Ya sev, ya terk et…” çığlıklarının eşliğinde Yenikapı'daki binamızı sarıp otuz üç yazar, aydın ve sanatçının diri diri yakılarak katledildiği Sivas Madımak olayını, özellikle de Başbakan Tansu Çiller’in emri ile 3 Aralık 1994 tarihinde bomba yüklü bir araçla havaya uçurulan Kadırga’daki bir önceki binamızı bize hatırlatarak diri diri yakmakla tehdit ettiği günlerde canı pahasına Heci Nevaf, Heci Ahmet'le birlikte güvenlikte çalışan Özgür Basın’ın emekçilerinden Şükrü Çavuş'u kaybettik. En son geçen sene yaşadığı Zara'nın Karabel bölgesinde yer alan Alevi Zaza Kürtlerin yaşadığı Dewa Pîl'deki evinde onu ziyaret etmiştim. Evini oyuncak bebek yuvasına, dahası bildiğim, bilmediğim her bir çeşit el işi süs eşyası ile evi adeta bir sergi yerine dönüştürmüş hasta eşi ile yaşıyordu, gözleri her zamanki gibi yine ışık saçıyordu, mutluydu…

*

Hatırlıyorum, gazete çalışanlarından kimimizin Şükrü Çavuş, kimimizin Şükrü Amca, kimimizin Şükrü Abi dediği, benim ise Şükrü Amca olarak seslendiğim Şükrü Çavuş’u birkaç defa köydeki evinde ziyaret etmiş, her seferinde bir iki gece misafiri olmuş, Alevi Zaza Kürtlerin yaşadığı Karabel bölgesini gezdirmişti. Bir defasında dağlarla çevrili vadinin tam ortasında yükselen dağın zirvesindeki Geyik Baba ziyaretine götürmüş, bir süre dolaştırdıktan sonra yutkunarak, "Benim köyde olmadığım o kış onca genci bu vadide… Geyik Baba'da, tam burada, bu yaşlı ardıcın hemen yanındaki düzlük yere yerleştirdikleri tanklarla çocukları vurdular, bu koca vadiyi kana boğdular. Kar, kış kıyamet gibiydi, bir teki bile kurtulmamış, dile kolay, dediklerine göre elli dokuz genç..." dediğinde insan çığlığını duyar gibi olmuştum, vadinin en sık ağaçlık yerine, uzaktan epey korunaklıymış, top değse bile bir şey olmayacakmış gibi görünen yüksek dağlarla çevrili, dahası dev çam, ardıç, bilmem ne ağaçlarıyla kaplı, gözlerden uzak kuytu yerleri, dimdik dağların sırtlarından aniden vadi tabanına inen derin yarıklardan yeri seçmeye, bellemeye çalışırken...

*

Bir defasında ise Dewa Paşay köyündeki hain Ginêli Murat Paşa'nın artık baykuşlara yuva olmuş harabe halindeki kanlı konağını ziyaret etmiştik. Önce lanetlediği konağı göstermiş, ardından da bir süre etrafa bakınmış, eliyle marabaların yaşadığı yıkıntı halindeki bir yeri göstermiş, "Qoçgirî katliamı sırasında birçok Kürdün kanına girmiş hain Murat Paşa, Cixiz Memed Ali’nin Qoçgirî yenilgisinden sonra sığındığı Dersim'den Karabrel’e döndüğünü duyduğunda onca korumalarına rağmen konağı basılır diye çok korkuyormuş, çoğu zaman bu yıkıntıların olduğu yerde bulunan marabanın evinde yatıp kalkıyormuş. Halk kahramanı Cixiz Memed Ali bunu duyduğunu nerden bilsin ki hınzır. Cixiz Memed Ali, kardeşi Qemer’le birlikte tam bu harabenin bulunduğu yerde, konağın hizmetinde olan marabanın evini basıyor, hınzırı vurup gidiyor, bir daha benim de köylüm olan Cixiz Memed Ali’den haber alınamadı, nerede yaşadı, başına ne geldi öğrenilemedi..." demişti…

*

Bilge insan Şükrü Çavuş’un dediğine göre, Sivas’ın Zara, Kangal ve Ulaş ilçe sınırlarının kesiştiği bölgede yer alan yaklaşık 50 köy ve mezrada Zaza Alevi Kürtler yaşıyor. Çoğu Dersim ve Erzincan bölgesinde de yaygın olan Çarekan ve Ginê kabilelerinden oluşuyor. Çarekanların merkezi Dewa Pîl (Büyükköy) köyü, Ginêlilerin (Giniz) ise Dewa Paşay (Belentarla) köyü. Etrafı yüksek dağlarla çevrili çok sayıda derin vadinin bulunduğu Karabel bölgesinde yer alan köy ve mezralarda yaşayan Zaza Alevi Kürtler, Baba Mansur, Kureyşan ve Pir Sultan ocaklarına bağlı. Köy ve mezraların tamamı bölgenin göbeğinde yer alan kutsal Geyik Baba dağını çevreliyor. Karabel bölgesinin batısında Yılandağı, kuzeyinde Girlawik (Koyê Dunduloy) dağı ve Yer Gediği dağı, doğusunda Qoçgirî bölgesi, güneyinde ise Çamşix (Çamşıh) bölgesi yer alıyor...

*

Ne zamandan bu yana Karabel’de yaşadıkları konusunda bir kanaata varamayan Şükrü Çavuş’un, bilgece, “Bu konuda çeşitli rivayetler bulunuyor. Kimi anlatımlara göre Karabel Zazaları ile Dersim’in Zazaları arasındaki ilişkiler tarih boyunca varlığını hep sürdürmüş. Kimi anlatımlara göre ise Dersim’de yaşayan Çarekan ve Giniz kabileleri, Yavuz Selim’in Çaldıran seferi sırasından katliamdan kurtulmak için o zaman bir Rum bölgesi olan Karabel’e sığınmış. Bir başka anlatıma göre ise Alevi Kürtleri kırımdan geçiren Abbasiler döneminde Halife Harun Reşit’in zulmünden kurtulan Çarekan ve Giniz kabilelerinin bir kısmı sık ormanlık ve dağlık olan bu bölgeye sığınmış. Ne zamandan bu yana burada yaşadığımızdan çok, bir katliamdan, bir kırımdan kaçarken gelip buraya sığınmış olmamız benim için daha önemli. Ben de kendimce geçmişimizi araştırdım, öğrendiğim kadarıyla kökümüz Ovacık’ın Dewa Pîl köyüne dayanıyor…” demesi hala kulaklarımda çınlıyor, hiç gitmediği Ovacık’a birlikte gitme sözünü verdik, bir daha görüşme umuduyla ayrıldık en son, geçen yaz. Olmadı, Şükrü Amca’ya söz verdiğim gibi birlikte Ovacık’a, hayali ile yaşadığı Dersim’in Dewa Pîl köyüne, köklerinin olduğu yere gidemeyeceğiz, çok üzgünüm. Özlemle, hasretle, saygıyla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.