Her Diyarbakır’a gelişinde heyecanlandığını beliren Baydar, “Heyecanla birlikte aynı zamanda içimde büyük bir sevinç oluyor. Bugün üç saat kadar Sur’daydım ve bir sürü şey gördüm. Onları gördükçe son iki yılın olaylarını düşündükçe hüzünleniyorum da. Böyle karışık bir ruh hali oluyor. Sevinçle ve heyecanla geliyorum, biraz hüzünlenerek dönüyorum. Ama her şeye rağmen yeni açılan yerler yeni etkinlikler beni çok sevindiriyor” dedi.
Genç kuşaklara hafızayı aktarmak lazım
Bölgede son yıllarda yaşananlarla toplumun hafızasının silinmek istendiğine işaret eden Baydar, “Sur’da gezerken fark ettim bir hafıza yok edilmek isteniyor. Mesela gençler eski Sur’u görmeyecek. Onu yaşatmak lazım. Bunu çok önemsiyorum. Her çeşit hafıza yok edilmek isteniyor. Hem olup bitenlerin hafızası yok edilmek isteniyor hem de fiziki dünya, evler, mekânlar yok edilmek isteniyor. Genç kuşaklara hafızayı aktarmak lazım. Yoksa o umudu yeşertmek çok zor olur” diye konuştu.
Morpheus kitap kültür’ün açılışına gelen yazar Oya Baydar, kitapseverlere mini bir söyleşi verdi. Morpheus’ta açılışa katılan kitapseverlerin kitaplarını imzalayan yazar Oya Baydar, gazetemiz yazarlarından Mümin Ağcakaya ile Diyarbakır izlenimlerini paylaştı.
Morpheus kitap kültür ortamını çok önemsediğini ifade eden Baydar, “Aslında ben de şaşırdım böyle bir dönemde bu mekânı bir kütüphane ile zenginleştirenler çok önemi bir şey yapıyorlar. Böyle bir davete ben de hayır diyemedim” dedi.
‘Sevinçle ve heyecanla geliyorum, biraz hüzünlenerek dönüyorum’
Diyarbakır’a ne zaman gelsem hep heyecanlanıyorum diyen Baydar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Heyecanla birlikte aynı zamanda içimde büyük bir sevinç oluyor. Bugün üç saat kadar Sur’daydım ve bir sürü şey gördüm. Onları gördükçe son iki yılın olaylarını düşündükçe hüzünleniyorum da. Böyle karışık bir ruh hali oluyor. Sevinçle ve heyecanla geliyorum, biraz hüzünlenerek dönüyorum. Ama her şeye rağmen yeni açılan yerler yeni etkinlikler beni çok sevindiriyor. Dünyada bazı şehirler var, yıkıntılarından yeniden doğan Diyarbakır bu şehirlerden biri galiba. Mesela benzetmek gibi olmasın ama Beyrut da bu şehirlerden biridir. Bu da bir umut veriyor. Belki inanmayacaksınız ama biz Batıda daha umutsuzuz.”
‘Yıkımlara karşı bir başkaldırı’
Bölge insanının tüm yaşadığı tüm yıkımlara rağmen umudu yeniden yeşerttiğine vurgu yapan Baydar, “Bu yaşadığımız dönem kötü bir dönem ve biz Batıda umudumuzu daha fazla yitiriyoruz. Buraya geldiğimde ise bu umudu yeniden hissediyorum. Bunu ise çok yıkımlar yaşamasına rağmen yine de ayakta kalma direncine bağlıyorum. Bir manada bir çeşit başkaldırıdır bu. Yıkımlara karşı bir başkaldırı. Tüm yıkıntılara ve kaybedilmiş pek çok şeye rağmen bu kentin insanlarının ve kent kültürünün yeniden ayağa kalkacağına inanıyorum. Aslında bir bakıma bu yıkım ve yeniden dirilişe bu toplum alışmış sanki. Muhtemelen bu direngenlik insanların genlerine işlemiş” diye konuştu.
‘Her yıkımdan sonra yeşeren belki de hiç ölmeyen umudu yaygınlaştırmak gerek’
Doğusuyla batısıyla ülkenin birliğine vurgu yapan Baydar, “Bu kötü dönemi aşmanın yolu buranın ve Batının birlikteliğinden geçiyor. Gönül birliğiyle, direnç birliğiyle, mücadele birliğiyle. Eğer bunun tohumlarını yeniden atabilirsek hem Batının hem Doğunun ve Türkiye’nin bütününde bir kurtuluş yaşayabileceğimiz yarınlara ulaşacağız. Bunun çok zor olduğunu da biliyorum ama bunun için çabalamalıyız. Çabalamaktan umutsuzluğa kapılmamalıyız. Ben özellikle bu gelişimde burada bunun kıvılcımını gördüm. Biz Batıda biraz daha kabuğumuza çekiliyoruz, umutsuzlaşıyoruz. Ne yapsak olmadığı duygusu var bizde. Belki abartıyorum ama sanki burada bu duygu, umutsuzluk duygusu aşılmış gibi. İzlenimim bu yönde. Burada her yıkımdan sonra yeşeren belki de hiç ölmeyen umudu yaygınlaştırmak gerek” şeklinde konuştu.
‘Genç kuşaklara hafızayı aktarmak lazım’
Bölgede son yıllarda yaşananlarla toplumun hafızasının silinmek istendiğine işaret eden Baydar, “Sur’da gezerken fark ettim bir hafıza yok edilmek isteniyor. Mesela gençler eski Sur’u görmeyecek. Onu yaşatmak lazım. Bunu çok önemsiyorum. Her çeşit hafıza yok edilmek isteniyor. Hem olup bitenlerin hafızası yok edilmek isteniyor hem de fiziki dünya, evler, mekânlar yok edilmek isteniyor. Genç kuşaklara hafızayı aktarmak lazım. Yoksa o umudu yeşertmek çok zor olur. Bunun da bir ölçüde bir bölümünün yazarlara düştüğünü düşünüyorum. Bu hafızanın yok edilmek istenmesi kötülüğün de ötesinde bir suçtur. Kötülük bazen suç ve günaha dönüşür. Ben buralarda yapılanların kötülüğü çok aşan suç ve günah olduğunu düşünüyorum. Gelecek kuşakların bunu sorgulayabilmesi için bizlerin bunu hatırlatması lazım. Gelecek kuşakların bunu bilmesi lazım. Bilmezseniz soramazsınız. Ben Batıdan gelen bir Türk olarak Dersim’i çok sonra öğrendim. Ben tehciri ne kadar geç öğrendim. Bizim yazarlar olarak görevimiz de budur. Geçmişin hafızasını hatasıyla sevabıyla geleceğe aktarabilmek. Yoksa genç kuşaklar yaşananları bilmedikten sonra neyin peşinden koşacak. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Cepheleşmelerin sona ermesi için barış, kardeşlik…’
Baydar, son olarak birlik mesajı vererek, şunları söyledi: “Diyarbakır ve her yerde bu cepheleşmelerin sona ermesi için barış, kardeşlik için ne gelirse ellerlinden yapmaları gerekir.”