Övünç değil; utanç kaynağı

Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Genel Başkanı Yahya Öger, Diyarbakır’da uyuşturucu kullanım yaşının 13’e düştüğünü, uyuşturucu kullanan kız çocuklarının sayısında artış olduğuna dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu.

Dünyadaki ortalama nüfusun %3’ünün uyuşturucu kullandığını söyleyen Yahya Öger, Diyarbakır ve bölge genelinde uyuşturucu kullanan kız çocuklarının sayısının artığına dikkat çekerek, “Tüm Türkiye’de olduğu gibi Diyarbakır'da da özellikle 13-25 yaş arasında bir kullanım yaşının olduğunu görebiliyoruz.  Artık lise çağlarında ve 25 30 yaşlarına kadar insanlar uyuşturucu kullanabiliyorlar. Fakat enteresan ve acı olan şudur; Diyarbakır ve bölge genelinde hatta Türkiye genelinde kız çocuklarımızın uyuşturucu kullanımı ile ilgili oranlar hızlı bir şekilde artmış olmasıdır” dedi.

‘TUİK 8 yıldır uyuşturucu ile ilgili çalışma yapmıyor’

Uyuşturucuyla ilgili Türkiye'nin elinde de net bir veri olmadığına dikkat çeken Öger, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) uyuşturucu ile ilgili çalışma yürütmesi gerektiğine dair çağrıda bulunarak şunları aktardı, “  Türkiye uyuşturucu ile ilgili yapılan en erken çalışma 2010 yılındaki bir çalışmaydı.  Türkiye'nin genel anlamda bir uyuşturucu profilinin çıkması lazım.  Eskiden Diyarbakır sokaklarını dolaşırken ya da herhangi bir açık alanı dolaşırken pek fazla kız çocuğuna rastlanmazken şu anda çok rahatlıkla bazı yerlerde kız çocuklarının da kurulan uyuşturucu partilerinin içerisinde görebiliriz. Fakat dediğim gibi elimizde maalesef ne Diyarbakır'la ilgili ne de Türkiye ile ilgili net bir rakam yok.  Bizim isteğimiz Diyarbakır uyuşturucu kullanım haritasının çıkarılması, TUİK’ten böyle bir çalışma yapmasını istiyoruz. Gerekirse ev ev kapı kapı dolaşarak kullanıcı yaşını kullanıcı cinsiyetini ve kullanılan uyuşturucu türünün ne olduğuna dair bir haritanın çıkarılıp böyle bir şekilde alana çıkmamızı sağlamamızdır.”

‘Diyarbakır’da tahmini 75 bin uyuşturucu kullanıcısı var’

Türkiye'de TUBİM ( Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi ) verilerine göre geçen yıl Türkiye'de uyuşturucu kullanımının ortalama 2.5 civarında olduğunu dile getiren Öger, Büyükşehir Belediyesi'nin 2015 yılında yaptığı bir çalışmada Diyarbakır'da sentetik uyuşturucu kullanımının 14 binlerde olduğuna değinerek şu verileri paylaştı:  

“Diyarbakır'da uyuşturucu kullanımının 75 bin civarında olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü kolluk kuvvetleri tarafından 2016’da yapılan bir çalışmada 850’ye yakın bir kullanıcının da yine 900’e yakın bir satıcının emniyet tarafından adli mercilere intikal edildiği vakası vardır ve acı olan taraf şu; satıcı olan insanlara baktığımızda 7 tane çocuğumuzun 12-15 yaş arasında olduğunu, 70 tane de 15- 18 yaş aralığında olan gencimizin satıcı olarak emniyet tarafından adli mercilere sevk edilmiş.  Acı olan şu; her satıcı aynı zamanda bir kullanıcıdır. Bu çocuklara baktığında 77-80 tane yakın çocuğumuzun 18 yaşından küçük olması ve satıcı olarak karşımıza çıkması aslında bizim karşı karşıya olduğumuz olayın vahametinin en büyük göstergesidir ve bu anlamlı bir çalışma yapılması gerekmektedir.”

‘Sur olaylarından sonra kız çocukları uyuşturucu kullanmaya başladı’

Uyuşturucu bağımlıları ile mücadele etmek için Türkiye'de 5-10 tane STK değil, Türkiye’nin her ilinde beş on tane STK’nın kurulması gerektiğine dikkat çekerek, kız çocuklarının uyuşturucu kullanımına ilişkin şunları söyledi: 

“Kız çocukları çok ciddi manada ailevi baskılar altında yaşıyor.  Kız çocuklarıyla ilgili çok ciddi aile kopuklukları olabilir.  Eğitim noktasında kız çocukların eğitimi biraz daha irdelenmeli, eğitimi üzerine durulmalı. Kız çocuklarının meslek edinmeli iş bulmaları noktasında pozitif ayrımcılık tanınmalı. Sur’daki olaylardan sonra Sur’daki 6 bin aileye yakın bir ailenin Diyarbakır'ın etrafına yayılmasıyla beraber görüyoruz ki kız çocukları da ciddi manada uyuşturucu kullanmaya başladılar ya da uyuşturucu kullanıyorlar.  Yani 15 -16 yaşında bir kız çocuğumuz maalesef bu anlamda rahatlıkla uyuşturucuya ulaşabilir.  Kız çocuklarındaki bu durumun arka perdesine baktığımızda maalesef uyuşturucu bulmak için fuhşa girdiğine şahit olabiliyoruz.”  

‘Dicle Üniversitesi sorumluluk almalı’

 Kentteki rehabilitasyon merkezlerinin artırılması gerektiğinin altını çizen Öger sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kente şu ana kadar Çocuk Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi (ÇAMATEM) 18 yaş altı tedavi merkezimiz vardı. ÇAMATEM 10 yataklı kapasitemiz var ve bölgeye bakıyor. Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi (AMATEM) dediğinizi 18 yaş üstü tedavi merkezimiz maalesef Diyarbakır'da şimdiye kadar yoktu. Şubat ayı 15’i itibarıyla sayın valimizin de özellikle bu anlamda inisiyatif alarak çok ciddi manada olaylara inmesiyle beraber AMATEM’in ihale aşaması bitti şu anda AMATEM’in inşaatı devam ediyor. Normalde bir yıl içerisinde AMATEM’in açılması ve Sağlık Bakanlığı devredilmesi gerekiyor. Tabii burada ÇAMATEM'in kısıtlı sayıda olması ve AMATEM’in şimdiye kadar olamayışı bağımlı hasta bireyleri yakın illere gönderdiğimizde sıkıntı ile karşı karşıya kalıyorduk. En yakın iller Gaziantep, Adana ve Elazığ’dır. Buraya sevk ettiğimiz hastaları hem yer sıkıntısı hem de sevk sıkıntısı yaşıyoruz. Kullanıcı profili bayana kaydığı için AMATEM ve ÇAMATEM’lerde aynı zamanda bayanlar için de bir tedavi rehabilitasyon merkezinin olması gerektiğine inanıyoruz. Dicle Üniversitesi'nin hala bünyesinde bir AMATEM’in olmayışı ve hasta olan bireylerin Psikiyatri Kliniği yatırıp orada tedavi etmeleri çok hoş bir davranış ve çok güzel bir olay değildir. Hem özel sektör hem de devlet daireleri bir an önce AMATEM’in faaliyete girmesi ÇAMATEM’inin kapasitesinin geliştirilmesi için çaba göstermesi gerekiyor.“

‘Halk kolluk kuvvetlerine karşı ön yargılı’

Toplumun bilincinde kolluk kuvvetlerinin uyuşturucuyla mücadele etme noktasında ön yargıların olduğuna değinen Öger, halktan ‘kolluk kuvvetleri müdahale etmiyor’ şeklinde şikayetler aldıklarını aktararak, şunları dile getirdi;

Kolluk kuvvetlerinin 2009-2010 yıllarına kadar maalesef bölgede uyuşturucuyla mücadele noktasında ikinci hatta üçüncü plana attığı vakası vardı. Yani belki burada onların ifadesiyle can güvenliklerinin olmayışı ya da terör olaylarının hızlı bir şekilde bölgede cereyan etmesi anlamında kolluk kuvvetleri uyuşturucu ile mücadele noktasını iki ya da üçüncü plana alabiliyorlardı. Fakat son bir kaç yıldır özellikle kolluk kuvvetlerinin toplu anlamda yani torbacı manasında değil, üretici manasında yaptıkları operasyonlarda azımsanmayacak derecede uyuşturucu yakaladıklarına şahit olabiliyoruz. Diyarbakır ve Türkiye'de elde edilen uyuşturucunun Avrupa ülkelerinde elde edilen uyuşturucudan fazla olduğu hakikati var.  Bundan dolayı kolluk kuvvetlerini alkışlamak ve takdir etmek lazım.”

‘BİMER ve CİMER’e şikayetlerinizi dile getirin’

Halkta oluşan ön yargıların kırılması gerektiğine vurgu yapan Öger, halkın uyuşturucu kullanımı ve satışı noktasında kolektif bir dayanışma gerektiğini dile getirerek,

“Dolayısıyla burada kolluk kuvvetlerinin anlık müdahaleleri kesinlikle ihmal etmemesi gerektiğine inanıyoruz. Halkımızdan şunu istirham ediyoruz; lütfen herhangi bir yerde uyuşturucu kullanıldığını veya satıldığını görürseniz. Israrla kolluk kuvvetlerine haber verin. Bir ihtimal sizin ihbarlarınıza cevap vermediklerini farz edelim. O zaman BİMER ve CİMER’e yazınız. Yani ihbarlarınızda ısrarcı olun. Çünkü sokaktaki bu yangına sessiz kaldığınız zaman, yarın öbür gün yangın sizin evinize de sıçrayabilir. Bu kangrenleşmiş olan hastalığa parmak basmazsak bu bize de sirayet edecektir.  Bağımlı birey sadece kendini zehirliyor mantığına asla kapılmamalıyız. Çünkü bağımlı birey yarın öbür gün karşımıza farklı tiplemelerle çıkabilir. Dolaysıyla uyuşturucu ile mücadele noktasında, alternatif çözümler, iş imkanları, sportif ve kültürel faaliyetlerin oluşturulması ve yasal anlamda değişikliklerin yapılması gerekiyor. Aksine uyuşturucu kullanımını önleyemeyiz. ” şeklinde konuştu.

‘Uyuşturucu sorunu evrensel bir sorundur’

Uyuşturucuya dair oluşturulan algıların iyi okunması gerektiğine dikkat çeken Öger, “Başta uyuşturucuya dair rakamları söylerken, diğeri illerimiz çok paktır çok temizdir demiyoruz. Yani Diyarbakır yıllardır mağdur olarak seçilmiş bir şehir. Diyarbakır’da uyuşturucuya ilişkin konuşurken acaba Diyarbakır’ın tamamı böyledir diye bir algı ortaya çıkmasın. Uyuşturucu kullanımının İzmir, Konya, İstanbul ve Ankara'da da hızlı bir şekilde yayıldığını hatta bazı illerdeki uyuşturucu kullanım oranının Diyarbakır'ın kat ve kat üstünde olduğunu söylüyoruz.  Uyuşturucu vakasının sadece Diyarbakır’a has olmadığını, bütün Türkiye ve bütün dünyanın problemi olduğunu herkes tarafından bilinmesini istiyoruz” dedi.

‘Sadece Diyarbakır kaybedilmez’

Uyuşturucu kullanımının birbirini etkileyen bir alan olduğunu anlatan Öger, şu ifadeleri kullandı: “Avrupa'da uyuşturucu kullanımı yüzde 25 % 30’lara varırken, Amerika'da neredeyse nüfusun %50’si uyuşturucu kullanıyor. Türkiye'de uyuşturucu kullanımı %2-3’lerde olması sevindirici bir olay. Aslında vurgulamak istediğimiz şu eğer önlem alınmazsa, saha çalışmaları yapılmazsa, uyuşturucu ile ilgili bilgilendirici çalışmalar yapılmazsa biz sadece Diyarbakır’ı kaybetmeyiz, hem bölgeyi hem de Türkiye’yi kaybederiz. Amacımız iyi bir çalışma yaparak gençlerimizi bu zehirli alandan uzak tutmak ve kurtarmaktır.”   

Uyuşturucu kullananlar neden kapkaç gibi olaylara karışıyorlar?

Kapkaç, hırsızlık vakalarının uyuşturucu kullanımı ile ilişkisine değinen Öger, Diyarbakır profili için yaratılan kapkaç mantığının yanlış olduğunu söyleyerek şöyle devam etti;

“Diyarbakır profilinde ‘kapkaç çok fazladır’ hayır tam tersidir. Kapkaç ve hırsızlık gerek dünyada gerekse Türkiye’nin her yerinde vardır. Ama medyada Diyarbakır’ın hırsızlık ve yoksulluk kavramları aynı anda lanse edildiği için böyle bir algı oluşuyor. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum: ‘Uyuşturucu kullanımı sonucu kapkaç, fuhuş ve benzeri olayları artıyor’ deyişimizin nedeni yapılan araştırmaların verilerine göre, uyuşturucu kullanıcısı, uyuşturucu kullanmaya başladığında aylık ortalama 3 bin ile 15 bin TL arasında bir bütçeye sahip olması gerekiyor.  Bu paranın kazanılması inşaatlarda ya da buna benzer yerlerde çalışarak elde edilebilmesi zordur. Uyuşturucu bağımlısı bu parayı elde edebilmek için şiddet kullanarak kapkaççılığa gayri meşru işlere yönelmek zorunda kalıyorlar. Bayan bağımlılar ise; bağımlı olduğu maddeyi elde etmek için fuhşa yöneltiliyor. İşte biz bu noktada uyuşturucu kullanımı sonrası kapkaç, hırsızlık ve fuhş artıyor diyoruz. Bu vakanın gerçekliği sadece Diyarbakır’ın sorunu değil Türkiye ve dünyanın sorunudur. “

 ‘Uyuşturucu trafiğindeki değişiklik düşündürücüdür’

Son zamanlarda Afganistan üzerinden denizyolu ile Türkiye transit bir geçiş olarak kullanılarak Avrupa'ya giden uyuşturucu trafiğinin bugün ters bir trafik akış içinde olduğunu dile getiren Öger, “Batı Avrupa ülkelerinden artık Türkiye'ye sentetik uyuşturucuların geldiğine şahit olabiliyoruz. Ya da Rusya üzerinden ve Uzakdoğu’dan Türkiye sentetik uyuşturucunun geldiğine şahit olabiliyoruz. Burada kesinlikle bir kasıt aramak lazım. Bir ülkeye eğer dışarıdan sentetik uyuşturucu verebiliyorsa uyuşturucu trafiği hızlı bir şekilde artıyorsa demek ki birilerinin bu ülkenin genç nüfusuna ve insanına bir kastı vardır. Bu anlamda da ülke bütünlüğümüzü sağlamak için uyuşturucu konusuna birlikte el atmak gerekiyor” dedi.

‘Diyarbakır’a manevi rehabilitasyon merkezi kuracağız’

İlerleyen süreçlerde kente manevi bir rehabilitasyon merkezinin kurulması çalışmalar yaptıklarını belirten Öger şunları aktard: “Yeşil Yıldız Derneği olarak bir diğer amacımız da Diyarbakır’da manevi bir rehabilitasyon merkezi kurmaktır. Bu kurulan Manevi rehabilitasyon merkezi ile bağımlılarda oluşan manevi boşlukları doldurmak olacak. Manevi noktada bir doyum kazandırmak hedeflenecek bu merkezimizde. Yani bu merkezde her din ve inançtan kişilere bu yönde bir hizmet verilecek. Örneğin; bağımlı birey Müslüman ise, İslam alimlerinden birinden destek alacağız. Hıristiyan ise Hıristiyan bir din adamından destek alarak manevi bir rehabilite hizmeti sunmayı planlıyoruz. Burada bizi ortak paydada birleştiren ise kötü ahlak noktasıdır.”

Arif Bulut/ÖZEL

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Toplum-yaşam Haberleri