Osmanlı bakiyesi ‘Kumpas virüsü’ bu kez sadece ‘hedef’i vurmadı, oklar yaylardan çıktı bumerang misali döndü kuranlarla birlikte devleti de vurdu. Virüs böyle bir şeydir havaya yayıldıktan sonra belli bir hedefi olmuyor, ‘Ne çıkarsa bahtına’ misalidir. Yayıldıkça yayılır. Kısa vadede önlemini almak mümkünler içinde değil.
Son bir aylık yaygın virüsten dolayı hasta yatağına düşürülen devlet örneğinde olduğu gibi. Devleti şirket gibi yönetme gayretinin başarılı olabilmesi için ortaklık kuranlar sonradan şirketin tek sahibi olmak üzere birbirlerine kumpas tezgâhlayarak yol yürümek istediler. Osmanlı bakiyesi kumpasın mirasçısı ortaklar bu mirasçılıklarından kaynaklı bilgi ve becerileri nedeniyle ‘Şirket’i tek taraflı terk etmek istemeyince kumpas virüsü de kontrolden çıktı vücudun tamamını sardı. Virüs güçlü, kolay, kolay vücuttan çıkacak gibi değil. Uzunca bir süre tedaviye ihtiyaç var.
Devlet şirket gibi yönetilmeye başladığında adalet terazisini kaybeder. Nedeni de çok basit, çünkü şirketler özeldir kendi menfaatlerini her şeyin üstünde tutarlar.
Oysa Devlet kendi menfaatlerinin yanı sıra yurttaşlarının menfaatlerini de korumakla yükümlü bir kurumdur. Bütün yurttaşlar devletin ortağıdır. Devletle yurttaş arasında kumpas olmaz, karda da zarar dada ortaktırlar. Bu ortaklık şeffaf olduğu ölçüde de başarılıdır, süreklidir, kalıcıdır.
Bütün bu olanları iyi tahlil edip, ya şirketi yâda devleti tercih edeceğiz.
Ehven olan sizce hangisi?
Bence Şeffaf devlet…
**
Yönetenler Şirketle devlet arasında sıkıştı çıkış yolu arıyorlar. Karşılıklı ‘Kumpas’ suçlamaları var. ‘Kim kime kurdu, neden kurdu, kumpas kurmak ne kadar haklılık içeriyor’ gibi çoklu soruları yan yana dizdiğimizde ortaya devleti yeniden dizayn edip, mevcut erki yenileyerek yola bu şekilde devam etme gibi bir gayreti görmek mümkün.
KCK-Ergenekon-Balyoz gibi davaları üreterek toplumun algısına sunanlar, şimdi bunun bir kumpas olduğunu, yeniden yargılamaların yapılması gerektiğini söylüyorlar. Bunun adı, bu davalardan tutuklu bulunanların tamamının serbest bırakılmasıdır. Kurulan kumpasla yaratılmış bu davalardan dolayı üretilen suçlardan mahkûmiyet söz konusu ise, gelinen noktada bu insanların suçsuz olduğu ortaya çıkıyor demektir. Suçsuz insanlara kurulmuş bir tezgâh var ise bu tezgâhı bozacak olan da devletin bizatihi kendisidir.
İşi daha fazla da uzatmaya gerek yok, tezgâhtan dolayı içeride tutuklu ne kadar kişi varsa serbest bırakılsın, 2002’de olduğu gibi yeniden başlayalım. Ha ne dersiniz?