Oruç bedeni bir ibadettir. Allahın nimetleri anlama ve idrak etmedir. Diğer zamanlarda önem vermediğimiz birçok nimetle beraber su ve yemeğin kadrini bilmektir.
Beşerî bir zorlama olmadığı, canimizin çektiği, ihtiyaç duyduğumuz ve imkanlar olduğu halde yemeyi, içmeyi ve cinsi ilişkiyi terk ederek nefsimizi terbiye etmektir.
Ailece iftar sofrasında ezan-ı şerif-i beklemektir.
Oruç riza-i ilâhiyi kazanmanın tepe noktasıdır.
Fakir ve aç olanın halini en iyi oruçlu anlar.
Herkesin tutuğu oruç makbuldür ancak çalışan ve Ramazan orucunu tutanların orucu bir başkadır. Allah onlara yardım etsin işte orucun hassını tutanlar bunlardır. Allah, bizim orucumuzu da onların suyu hürmetine kabul etsin.
Bediüzzaman:
“İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenab-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem inam-ı İlahiyenin şükrüne bakar hikmetleri vardır…
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakiki ve halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarıdır. Çünkü sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakiki açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususen zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor.
Hâlbuki iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir müminin nazarında çok kıymettar bir nimet-i ilahiye olduğuna kuvve-i zaikası şahadet eder. (Risale-i nur Ramazan risalesi)
Ramazan ay’ı tüm güzelliğiyle devam ediyor. Emekli ve de ek iş yapmayan biri olarak: Sahur yemeği, oruca niyet, sabah namazı, uyuma, öğleye kadar yazı yazma, kitap ve Kur’an okuma , öğle namazı, mukabele ile Kur’an dinleme, biraz dost ahbap ilişkileri, derken ikindi vakti, camiye gidip ikindi namazı kılma, ahrete göçmüş yakınlarımıza hatim indirme derken, akşam vakti ve iftar açma, çocuklarla vakit geçirme, yatsı namazı,teravih ve yarının orucuna niyet etme kısaca günüm böyle geçiyor.
Hem çalışıp helal rızık kazanırken, tüm sıkıntılara ve zorluklara rağmen, sırf Allah’ın rızası için yemeyi, içmeyi bırakmak büyük bir ibadetin ve ihlâsın nişanesidir.
El-Mikdâm (Ra) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Hiç kimse elinin çalışmasını yemekten daha hayırlı bir yemek yememiştir! Allah’ın Nebisi Davud Aleyhisselam elinin çalışmasından yerdi’ buyurdu.” (Buhari 1917, Beyhaki 11691, Begavi 2026, Ahmed 17181)
El emeği alın teri ile kazanılan kazanç en helal ve temiz olandır. Kışı bu kazancını helal dairesinde elde eder ve vacip olan ibadetlerini yerine getirirse tutugu oruc kıldığı namaz Allah katında bir başka değer bulur. Emeği kutsal olup ibadet hükmüne geçer.
Bedizzam:
"İşte Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için, gayet münbit bir zemindir. Ve neşvünema-i a'mal için, bahardaki mâh-ı Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir...
Evet Ramazan-ı Şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır." (Mektubat)
Selam ve Dua ile