İsrail’in Lübnan’a yönelik kısmî işgali ve İran’ın buna balistik füzeler ile yanıt vermesi, bölgenin yeniden ateş çemberine döndüğünün bir işaretidir. İsrail, Lübnan, Suriye ve İran arasındaki bu gerilim, küresel güçlerin Ortadoğu’daki çıkar çatışmalarının bir yansımasıdır. İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırıları ve İran’ın misillemeleri, büyük bir bölgesel çatışmanın ayak sesleridir. Özellikle ABD’nin İsrail’e desteği ve İran’a yönelik sert açıklamaları, olayları daha da karmaşık hale getiriyor.İsrail ise bölgede tek başına dize getiremeyeceği gücü ABD aracılıyla dize getirmenin peşinde.
Bölgedeki her kıvılcım, dünya barışını tehdit eden daha büyük bir yangına dönüşmek üzere. İsrail’in Lübnan topraklarına girişi ve İran’ın doğrudan askeri yanıtı, sadece iki ülke arasında bir çekişme olarak kalmayıp bölgedeki birçok ülkeyi içine çekecek bir savaşa dönüşme ihtimale hala varlığını koruyor.Netanyahu iktidarını korumak, yargılandığı davalardan kurtulmak ve 7 Ekim saldırısındaki başarısızlığını kapatabilmek için savaşı bölgeye yaymaya devam edecektir.Bunun için 5 Kasım’da ABD’de yapılacak seçimi ve mevcut geçiş dönemini, kendisi için bir fırsat görüyor. İran ise bu süreçte daha temkinli davranarak Rusya’nın da önerilerini dikkate alarak hareket ediyor. Bu gelişmelerin ardındaki temel etken ise, güç mücadelesinin ötesinde İsrail’in yayılmacı politikaları, mezhep çatışmaları, etnik ayrışmalar ve bölgesel hegemonya hedefleridir.
İran, İsrail'in Hizbullah’a yönelik saldırılarını kendi nüfuzuna yönelik bir tehdit olarak görüyor ve bu yüzden Lübnan’daki müttefiklerini koruma adına kendisinde, bir karşılık verme mecburiyetihissediyor. İsrail ise İran’ın nükleer programı ve İran’ın bölgedeki varlığını sınırlandırmak için saldırılarını meşru bir müdafaa olarak sunuyor. Ancak bu stratejiler, bölge halklarına daha fazla acı ve yıkım getirmekten öteye gitmiyor. Bu süreçte İran’ı yeni yaptırımlar hatta ABD’nin de dâhil olduğu bir savaşa ya da işgale kadar götürebilir. Bu savaş doğrudan kara harekâtı şeklinde olmayacaktır. İsrail ve ABD belirledikleri kritik hedefleri nokta atışı ile vurarak İran’ın ekonomisi ve askeri hareket kabiliyetini çökertme yoluna gideceklerdir.
Beyaz Saray'dan yapılan yazılı açıklamada; “Başkan Biden ve G7, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını kesin şekilde kınamaktadır. Bugün Başkan Biden, İran'ın İsrail'e yönelik kabul edilemez saldırısını görüşmek ve yeni ambargolar dâhil İran'ın bu saldırısına verilecek karşılığın koordine edilmesi için G7 liderleriyle görüştü.” denmesi ilk aşamanın yeni yaptırımlar olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, bu çatışma sadece askeri değil, politik ve diplomatik bir düğüm haline geldi. Uluslararası toplumun, bu gerilimi hafifletmek için acil olarak arabuluculuk yapması ve barışçıl çözümler üretmesi gerekiyor. Aksi takdirde, daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu savaşın faturasını yalnızca Ortadoğu halklarına değil, tüm dünya ağır bir şekilde ödeyecektir.Ayrıca savaşın İran’ı da kapsayacak şekilde genişlemesi İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımı, Batı Şeria’daki katliamları, Lübnan’a ve Suriye’ye yapılan saldırıları dünya gündeminde arka plana itecek ve bu da İsrail’in ekmeğine yağ sürecektir.