Ortadoğu’da İŞİD’in saldırılarıyla yaşanan gelişmelerin sonucu ne olacak? Bölgede nasıl bir değişim ve gelişmelere yol açacak? Bu gelişmelere hangi açılardan bakmak gerekir? Bu saldırı dalgası bölgede İŞİD benzeri grupların sonbaharına mı; yoksa halklarının baharına mı yol açacak? Bir süre daha geçince ve taşlar daha bir yerine oturunca kimler için bahar, kimler için sonbahar olacak? Bunu önümüzdeki süreçte; ilişki ve ittifakların seyri belirleyecektir.
İŞİD’i oluşturan güçlerin çoğu hangi ülkeden geldiği, hangi dili konuştukları bile belli değil. Kozmopolit bir yapıları var. Bölgedeki bazı gerici güçlerin desteğini almaktadırlar. Programlanıp halkların üzerine salınmışlardır.
Dünyanın birçok yerinden devşirilen kişilerden derlenen paramiliter veya ideolojik zehirlenmeyle oluşturulan böylesi güçler halkaların başına bela olmuşlardır. Böylesi güçlerin, cihat açtıkları topraklarda herhangi bir yaşam geçmişleri yoktur. Yani işgal ettikleri topraklara aidiyet ile bağlı değildirler. Dil, kültür, gelenek ve göreneklerine yabancıdırlar. Babaları, ataları bu toprakların neresi olduğunu dahi bilmez. Atalarının doğup büyüdüğü, kendilerine miras bıraktıkları topraklar çok uzaklardadır. Ancak cihat atçıları topraklarda İşgalci güçler konumunda bulunmaktadırlar. Bu topraklarda nasıl kalıcı bir iktidar kuracaklar? Üstelik kurmayı düşündükleri iktidar; içerik ve biçim olarak çağımız koşullarına ters düşmektedir. Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinden olmayan her şeye karşıdırlar. Vahşidirler… Kazara egemenlik kurmaları durumunda bölgenin götürüleceği yer ancak orta çağın karanlık dönemi olacaktır. Ve etnik-mezhep savaşları sürüp gidecektir. Buna kendileri dışındaki halklar razı olacak mı? Tarihin 1500 yıl gerisine düşmeyi hangi halk kabul edecektir?
Halklar için durum daha farklıdır. Her şeyden önce bu kadim halklar, yüzyıllardır uygarlık yarattıkları, kuşaklar boyu yaşam alanı olarak kabul ettikleri ana vatanlarıdır bu topraklar. Dolayısıyla yerleşik olanların anavatanı savunma refleksi daha güçlüdür. Geçmiş tarihsel dönemlerde benzer işgal ve istilalara uğradıklarında daha güçlü refleksler göstermişlerdir. Asur zulmüne, Moğol istilasına, haçlı seferlerine karşı halklar birlik olarak kendi vatanlarını omuz omuza savunmuşlardır. Yani hafıza ve pratikleri canlıdır bu konularda… Şimdi bu hafıza tekrardan pratiğe dönüşme imkânı çok yüksektir. Nüfus olarak daha fazla, askeri ve siyasal örgütlülüğe sahip olan Kürtlere daha büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Kürtler ve diğer halklar birlikte, ortak cephe altında bu saldırı dalgasına karşı en büyük barikatı oluşturacaklardır.
Kürt güçlerinin kendi arasında şimdiye kadar sağlanamayan, birlik sorunları bu süreçte aşılmak zorundadır. Birliğe gelmeyen güçleri tarih ve Kürt halkı asla unutmayacak ve bu sorunu aşacak güçtedir Kürtler. Kürt halkı bu beladan bir Xêr(hayır) çıkarmasını bilecektir.
Bölgede akıl almaz bir hızla gelişen bu olaylar silsilesini Kürtler, tarihsel fırsata dönüştürme olanağına bugün daha yakındırlar.