Siyaseten hamle yapma üstünlüğü elde eden Cumhuriyet Halk Partisinin Kürdistan ve Irak bölgesine gerçekleştirdiği gezinin diplomatik açıdan son derece önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor.
‘Siyaseten hamle üstünlüğü’ derken, AK Parti iktidarının uzun süren hamle üstünlüğünün bittiğini teyit eden bir durumdan söz ediyorum. CHP heyetine başkanlık yapan Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcının Irak’taki muhataplarla gerçekleştirdiği görüşmelerin yansımalarının son derece diplomatik olduğunu söyleyebiliriz. Kürtler, Türkmenler ve Araplarla ayrı, ayrı yapılan görüşmeler, ortaklaşarak çözümler aramanın işaretlerini verdi.
Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümünün de diplomatik çerçevede, anayasa ve yasalar çerçevesi içinde, aynı zamanda parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiği konusuna tartışma alanı açabiliriz. Çünkü CHP en başından beri böyle bir tartışma ve çözüm alanını zaten sunmuştu. Çözüm süreci sırasındaki ‘zafer sarhoşluğuna’ takıldığı için kıymet görmeyen parlamento çatısı altındaki çözüm önerisinin ne kadar kıymetli olduğu geç de olsa kabul gördü.
Şimdi, hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da dört ülkeyi ilgilendiren Kürt meselesinin kansız, silahsız çözümünün diplomasi ile olması gerektiği gerçeğini herkesin görmesi gerekir.
CHP, Kürdistan ve Irak gezisi ile çözüme aday olduğunun ilk adımını attı. Gezi sonrası İstanbul’daki toplantıda Oğuz Kaan Salıcının söylediklerinden anladığımız; bu ilk adım, sık görüşmeler devam edecek, Suriye ve İran ayağı da olacak.
Siyaseten hamle üstünlüğü böyle bir şeydir. Belki bugün için eleştirenler olacaktır, ancak zaman ilerledikçe bugün yapılan görüşmelerin, kurulan bağların, gerçekleşen diyalogların ne kadar kıymetli olduğu kendini hissettirecektir.
Gezinin AK Parti mahallesini rahatsız ettiği kesin. Bütün kartlarını kaybeden AK Parti iktidarının varlığının en önemli aktörü Kürtlerdi. Yerel seçimlerdeki CHP başarısını da bu kategoride değerlendirmek gerekiyor. CHP kadroları ve taban da bunu gördü ve ikna oldu. Çözümün ortaklaşarak olması gerektiği fikrinde buluşmalar söz konusu olduğunda tarafların zorlanmayacağı kesin.
Bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceği, nasıl bir stratejinin izleneceği konusu daha sık tartışılacak, konuşulacaktır. Ancak, Kürtlerle ilgili meselenin Ortadoğu meselesi olduğunu, barışçıl, kansız, gürültüsüz, patırtısız, diyalog yoluyla herkesin rızasına dayalı bir yöntemle çözülmesi gerektiği çerçevesinde konuşmak gerekiyor diye düşünüyorum.