Bilgi kirli!
Gazetecilik kirli!
İnsani ve vicdani değerler tuzla buz.
Neye inanacağımız konusunda ciddi tereddütlerimiz var.
Oturup, kafayı sağlıklı çalıştırıp adam gibi yazı yazma lüksümüz yok artık bu yalan ve talan rüzgârı altında.
Ortadoğu ya da Afrika ülkelerindeki benzer durumların yaşandığı bir ülke pozisyonuna çekilmemiz konusunda kaygılarımız ve tereddütlerimiz vardı, şimdi, karşı karşıya kaldığımız durum böyle bir potansiyel içinde olduğumuzu gösteriyor.
O ülkeler gibi olma gibi bir zorunluluğumuz mu vardı?
Ne böyle bir görünümümüz, ne de zorunluluğumuz vardı, ancak heveslilerimiz vardı, bizi o noktaya çektiler.
Devletin içine şu yâda bu şekilde çöreklenenlerin, sızanların bizi getirdikleri nokta ‘iç savaş’ atmosferi olmasına rağmen, hala bu atmosferden kurtulma şansımız ve umudumuz var. Bu şansı ve umudu kullanma hakkı tamamen bizim elimizde.
Formül çok basit ve net;
Laik cumhuriyet, parlamenter demokratik sistemde ısrar, bunun yanı sıra yönetenlerin samimiyeti, bu şans ve umudun yeşermesinin temel taşlarıdır.
Ülkeyi parlamenter sistemle yönetme gücünden yoksun bir kesimin, devleti silah zoruyla ele geçirerek yönetmesinin, çoğunluğun istek ve arzusunun dışında mümkün olmadığını biliyoruz. Buna rağmen, bunu denemiş olmalarına akıl sır ermiyor. Ancak, akıl onlara ait olmadığına göre sırrını da çözmek mümkün olmuyor.
İnsani, vicdani ve İslami temiz duygular içindeki bir kesimi kendine taban olarak hazırlayan, bunun üzerinden devleti ele geçirme planları yapanların geride bıraktıkları enkaz, kandırdıkları kesimle birlikte ülkenin tamamını felaketin eşiğine getirdi. Bu eşik, hepimizin üzerinde düşünmesi, o noktadan geriye dönüşün hesaplarını yapmamızı zorunlu hale getiren eşik.
Bulunduğumuz alan ‘bıçak sırtı’ kör nokta.
Daha ilerisi girdap, uçurum, dönüş içinse şansımız var.
Bunun için parlamentoda grubu bulunan 4 parti, parlamento dışındaki diğer partilerin ortak mutabakatına ihtiyaç var.
Sivil siyasetin etkinliğine, aktivitesine ihtiyaç var.
Tıkanan sivil siyaset, silahlı siyasete daha fazla zemin yaratmadan, alan açmadan parlamentonun vazgeçilmezliğini toplumsal bir duyarlılığa dönüştürmenin en fazla ihtiyaç duyulduğu bir zaman dilimindeyiz.
‘Savaşı metropollere taşıyacağız’ diyen PKK’ye karşı ilk ‘hayır’ refleksini Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş aracılığıyla kamuoyuna duyuran HDP’nin, etkin bir şekilde sivil siyaset alanına geri dönüşüne katkıda bulunmak bugünkü koşullarda parlamentonun, siyasi iktidarın temel görevlerinden biridir.
Son olarak Diyarbakır ve Kızıltepe’deki patlamalardan sonraki görüntülerin Suriye ve Irak’taki görüntülerle eş değer bir tabloyu yansıtmış olmasının rahatsızlığını hep birlikte düşünmek ve analiz etmek durumundayız. Bize geleceğimizin ne olacağını açık bir şekilde yansıtan görüntüleri hayatımızda istemediğimizi açık ve net bir dille ifade etmek, karşısında durmak zorundayız. Aksi durumda, büyük bir ateşin içine doğru hep birlikte zorunlu yürüyüşümüzü engelleyemeyiz.