Çözüm ve barış sürecini kim, kiminle, kimlerle yürütüyor?
Sorusunu hep birlikte, topyekûn bir düşünce tarzıyla bireysel yâda toplumsal hafızalarımıza sormamız, sorgulamamız gerekiyor galiba.
Sürecin asıl aktörü kim/kimler diye bir anket yapılsa, ortaya çıkacak ağırlıklı sonuç; Devlet-Abdullah Öcalan olur. Sürecin yürütücüleri olarak bildiğimiz BDP-HDP-Kandil-İmralı-Devlet-Hükümet ekseninde bir değerlendirme yapsak bile, asıl aktörün Abdullah Öcalan olduğu gerçeğini göz ardı etmemiz mümkün değil.
Aktörlerin tamamının yüzde yüz bir memnuniyet içinde olmadığını biliyor ve gözlüyoruz. Ancak, 30 yıllık kanlı tablonun daha fazla asılı durmaması, halkların geleceğine daha ağır izler bırakmaması adına, savaş ortamının barışa evirilmesi için başlatılan sürecin tüm kaza ve belaya rağmen bugüne kadar taşınmış olması, sadece barışı isteyenler açısından değil, karşı duruş sergileyenler açısından da olumlu olarak görülüyor. Birileri sürece karşı olsa dahi, 2 yıllık süre içinde kanın dökülmemiş olması karşısında çok fazla direniş gösteremiyor.
Bu süreç, halkların birlikte, uyum içinde yaşaması için başlatıldıysa, yeniden kavgaya zemin hazırlaması mümkün görünen yöntemlerin uygulanıp uygulanamayacağını çok iyi hesaplamak gerekiyor. Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ortaya çıkan sonuç sivil siyasetin önünün açıldığına, daha da gelişeceğine işaret etti. Gerek kandilden gerekse İmralı’dan gelen mesajlar, seçim sonuçlarına yönelik memnuniyeti açık bir şekilde yansıttı.
Abdullah Öcalan ve Beşir Atalay’ın çözüm sürecinin olumlu sonuçlarına hitap eden eş zamanlı açıklamalarını hep birlikte izledik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden alınan sonuçlardan kaynaklı memnuniyet söz konusuydu. Eylül ayında çözüm ve barışa işaret eden olumlu açıklamalar değerlendirilip, tartışılırken, Lice’deki heykel olayı, Diyarbakır’daki ‘uyuşturucu tacirlerine operasyon’görüntüleri, sürecin ruhuna uygun bir durum olarak değerlendirilmiyor.
Ortada garip bir durum var!
Eylül’de sürecin olumlu sonuçlarına hitap eden bir durum söz konusuyken, birinci ağızdan açıklamalar net bir şekilde kamuoyuna aktarılmışken, toplum barış rüzgârlarının esintilerini içine çekmeye hazırlanırken, ölümlerin, yaralanmaların, çatışmaların yeniden gündeme damgasını vurmuş olmasını yorumlamakta zorluk çekiyoruz.