Her gün akşam açıklanan Covid-19’un vaka sayısını izler gibi kadın cinayet haberler de ekranlardan akıp geçiyor. Öldürülen kadın haberlerini duymaktan psikolojimiz bozuldu. Kadınlar eşlerine, sevgililerine veya erkek arkadaşlarına; bunun sevgisi acaba ilerde beni öldürür mü? Diye şüpheyle bakacak duruma geldi. Ölüm kadınlara genellikle eşleri ya da sevdiği kişilerden gelmektedir.
Son zamanlarda adı ölümle özdeşleşen Covid-19 virüs gözle görülmüyor. Sinsice insanları pençesine alıyor. Bu illetten hijyen ve sosyal mesafeye dikkat ederek kendimizi korumaya çalışıyoruz. Fakat eşleri, sevgilileri tarafından öldürülen kadınlar kendilerini nasıl koruyacak? Her zaman yanında olduklarını sandıkları, kendilerine sevdiğini her fırsatta söyleyen sevgilileri, çocuklarının babaları olan erkekler tarafından katledilmektedirler. Katledilen kadınların katilleri yakalandıkları zaman da genellikle çok sevdiklerini söylemektedirler.
Bu nasıl bir sevgi ki sevdiğini öldürerek yok ediyor? Hangi kadın kendisini öldüren bir sevgi ister?
Eşini sevgilisini öldürenler sadece eşini veya sevgilisini değil aynı zamanda sevgiyi, yaşama sevincini de öldürmektedir. Bu kadar çok ölüm insanları gittikçe gerçek sevgiden de uzaklaştırmaktadır. Bu bir yabancılaşmadır. Yabancılaşma ilk önce doğaya, doğadaki canlılara sonra da kendi hemcinslerine kadar uzanan bir yok etme histerisine dönüşmektedir.
Son 15 günde 12 kadının öldürüldüğü kayıtlara geçmiştir. Dünyada sevgi kolay olması gerekirken ne kadar zor bir duyguya dönüştüğünü görüyoruz.
En son basına yansıyan kadın kırımı tam bir vahşet örneğidir. Haberi dinleyen veya okuyanların adeta kanını dondurdu. Bu nasıl cinnet durumu demekten kendini alamadı. Aydın’ın Didim ilçesinde yaşayan Hatice Tusu önce ortadan kayboluyor. Çocukları kayıp ilanı veriyorlar. Sosyal medyada kampanya açılıyor. Dört gün sonra Hatice Tusu’nun cansız bedenine ulaşılıyor. Emekli hemşire Hatice Tusu’yu Didim Kültür ve Sanat Derneği’nin sanat müziği korosundayken tanıştığı ve bir süre sonra ayrılan eski erkek arkadaşı tarafından önce kaçırılıyor. Sonra boğarak öldüren katil Suat Aksoy; cesedi bataklığa gömüyor. Katil Suat Aksoy her zamanki bildik ifadeyi tekrarlıyor. “Çok sevdiğim için öldürdüm.” Diyor. Bu nasıl sevgidir ki vahşice öldürüyor ve sevdim dediği kadını ebediyen ortadan kaldırıyor.
Böyle bir sevgiyi hiçbir kadının istemeyeceği gibi hiçbir canlı da bunu hak etmemektedir. Sevginin öldürenini değil yaşatanı olmalıdır. Saygı ve sevgi duyanı olmalıdır.
Kadınlar neredeyse sevdiklerine acaba bu sevgi ilerde beni öldürür mü diye kendini sorgulamaya başladı.
Erkeklerin bir kısmı da acaba sevdiğim bana ilerde katili olacak adam gibi mi bakıyor diye bir şüpheye düşmektedir. Böyle giderse ilerde kadınlar sevdiklerine beni öldürecek tarzda sevme diyecekler.
Mümin Ağcakaya